====== Âlem-i Mânâ ====== * “[[melekler|Melekler]], [[allah|Allah’ın]] emri ve izniyle başka başka şekil ve suretler aldıkları gibi, [[ruhaniler|ruhanîler]], [[cinler|cinler]], şeytanlar; eşyanın ruhundaki kanunlar, mânâlar, Kur’ân’lar, dualar, tesbihler hepsi [[allah|Allah’ın]] izniyle temessül edebilir. İnsanın rüyalarına akseden şeylerin bütünü, bu temessülâttan ibarettir. Meselâ, siz rüyanızda bir elma görürsünüz. Bu elma, **âlem-i mânâ** ve [[alem-i_misal|âlem-i misalde]] bir hakikati temsil eder. Elma, tatlı söze de delâlet eder. Meselâ, elma gören bir [[insan|insan]], yarın tatlı söz konuşacak ve birinin gönlünü alacak demektir.”((M. Fethullah Gülen, //Asrın Getirdiği Tereddütler-2//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 135.)) * “Hem, hiç mâkûl mudur ki; hattâ çekirdek kadar her bir mevcûda, bir ağaç kadar vazife yükü yüklesin, çiçekleri kadar hikmetleri bindirsin, semereleri kadar maslahatları taksın da; bütün o vazifeye, o hikmetlere, o maslahatlara, [[dunya|dünyaya]] müteveccih yalnız bir çekirdek kadar gaye versin.. bir hardal kadar ehemmiyeti olmayan dünyevî bekâsını gaye yapsın.. ve bunları **âlem-i mânâya** çekirdekler ve âlem-i [[ahiret|âhirete]] bir mezraa yapmasın.. –tâ, hakikî ve lâyık gayelerini versinler– ve bu kadar mühim ihtifâlât-ı mühimmeyi, gayesiz, boş, abes bıraksın; onların yüzünü **âlem-i mânâya**, âlem-i [[ahiret|âhirete]] çevirmesin! Tâ, asıl gayeleri ve lâyık meyvelerini göstersin.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 89.)) * “Bu mevcudatın yüzleri, **âlem-i mânâya** müteveccihtir. Münâsip meyveleri orada veriyor ve gözleri esmâ-yı kudsiyeye dikkat ediyor. Gayeleri o âleme bakıyor. Ve özleri dünya toprağı altında, sümbülleri [[alem-i_misal|âlem-i misâlde]] inkişaf ediyor. İnsan, istidâdı nisbetinde burada ekiyor ve ekiliyor; âhirette mahsul alıyor.”((A.g.e. s. 91.)) * “... ‘hüve’ anahtarı ile havanın maddî cihetindeki bu acâibi gördüğüm gibi, hava unsuru da bir ‘hüve’ olarak [[alem-i_misal|âlem-i misâl]] ve **âlem-i mânâya** bir anahtar oldu.”((A.g.e. s. 172.)) * “denizin balığa nisbeti gibi, ervaha muvâfık olan [[alem-i_gayb|âlem-i gayb]] ve **âlem-i mânâ**, ervâhlar ile dolu olmak iktiza eder.”((A.g.e. s. 556.)) * “... **âlem-i mânâ** ve [[alem-i_misal|âlem-i misalde]] ve âlem-i [[berzah|berzah]] ve [[alem-i_ervah|ervahta]], küremizi bir çamın çekirdeği hükmünde farzetsek, ondan temessül ve teşekkül eden misalî şeceresi, o çekirdeğe nisbeten koca bir çam ağacı kadar olduğundan bir kısım ehl-i şuhûd, seyr-i ruhanîlerinde, arzın tabakalarından bazılarını [[alem-i_misal|âlem-i misalde]] pek çok geniş görüyorlar; binler sene bir mesafe tuttuklarını görüyorlar.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 87.)) * “... âlem-i şehâdetten olan kafadaki hardal kadar kuvve-i hâfıza, **âlem-i mânâdan** bir kütüphâne kadar vücûdu içine alır.”((A.g.e. s. 281.)) * “... aynadaki aksin fotoğraf vasıtasıyla kâğıt üstüne vücud-u hâricî giymesi veyahut görünmeyen bir yazı ile yazılan bir mektuba gösterici maddeyi sürmekle görünmesi gibi, Ferd-i Vâhid’in ilm-i ezelîsinin aynasında bulunan mâhiyet-i eşya ve suver-i mevcûdâta gayet sühûletle, kudret onlara vücud-u hâricî giydirir ve **âlem-i mânâdan** âlem-i zuhûra getirir, gözlere gösterir.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Lem’alar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 400.)) ===== Dipnotlar =====