====== Âlem-i Melekût ====== * Maddî âlemi kuşatan nuranî âlem. [[alem-i_mulk|Âlem-i mülkün]] tavanı. * “[[alem-i_emir|Emir âlemi]], [[alem-i_ervah|ervah âlemi]], [[berzah|berzah]] âlemi, son taayyün ve ruh-i izafî ufku da diyeceğimiz latîf varlıklar âleminin son mertebesi ve [[alem-i_mulk|âlem-i mülkün]] de tavanı mesabesindedir. Bu şekilde bir tasnif ve tertip; zât, sıfât ve ilâhî isimlerin tecellî mertebelerine birer unvan olmaları açısından zikredilmektedir.. ve böyle bir yaklaşımın temeli de [[kesif|keşfe]], zevke, muhkem nusûsa bağlılık içinde içtihada, tevile ve tefsire dayanmaktadır. * [[alem-i_ceberut|Ceberût]], **melekût** ve [[alem-i_mulk|mülk âlemleri]], iç içe, [[zahir|zâhir]]-[[batin|bâtın]] münasebeti çerçevesinde birbirinin farklı derinliklerinden ibarettir: Yani [[alem-i_ceberut|ceberût âlemi]], eğer müstakil ve zâtî bir âlemse, **melekût** ve [[alem-i_mulk|mülk âlemleri]] onun birer buudu durumundadırlar. * Aslında [[alem-i_ceberut|ceberût âlemi]] tamamen bir [[mahiyet|mahiyetler]] âlemidir ve haricî vücudu da söz konusu değildir. Onda, her nesne, muayyen mahiyetler şeklinde birer icmal; **melekût** ve [[alem-i_mulk|mülkte]] ise [[zahir|zâhir]] ve [[batin|bâtın]] yanlarıyla her şey bir tafsil ve inkişaf vetiresi yaşamaktadır. **Melekût** dahil, bütün üst âlemler muallâ ve aşkın âlemlerdir ve bu âlemler için alt-üst, ön-arka, gece-gündüz, dün-bugün söz konusu değildir. Öyle ki, inkişaf etmiş bir gönül, **melekûtî** ufku itibarıyla dünü bugünle beraber, bugünü de yarınla beraber duyup yaşayabilir ve zamanüstü olmayı bütün derinlikleriyle duyabilir. * Aslında, [[insan|insanın]] hilâfeti de onun, [[kalb|kalbi]] itibarıyla ve **melekûtla** münasebeti açısındandır. Onun [[zahir|zâhiri]] [[alem-i_mulk|mülk]], bâtını ise **melekûttur**. Kâinatlarla [[ars|Arş]], arzla [[kabe|Kâbe]] arasında da aynı şeyler söz konusudur. **Melekûta** açık bir [[kalb|kalb]] sahralardan daha geniş, [[alem-i_mulk|mülk]] itibarıyla koca bir ceset ise fincandan daha dardır. [[alem-i_mulk|Mülk]] [[his|hissin]] kesafet mahalli, **melekût** letâifin [[inbisat|inbisat]] sahasıdır. **Melekûtî** [[varidat|vâridât]] her [[ruh|ruhun]] serveti, kuvveti ve temelidir ve hiçbir kimsenin bundan müstağni kalması da mümkün değildir. Bu itibarla da, **melekûttan** kopan [[ruh|ruh]], bütün bütün kaybetme vetiresine girmiş sayılır.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 543.)) * “... [[esbab|esbab]] vaz’edilmiş, tâ [[akil|aklın]] nazar-ı [[zahir|zâhirîsine]] karşı kudretin [[izzet|izzeti]] muhafaza edilsin. Zira aynanın iki veçhi gibi, her şeyin bir mülk ciheti var ki; aynanın mülevven yüzüne benzer, muhtelif renklere ve hâlâta medâr olabilir. Biri **melekûttur** ki; aynanın parlak yüzüne benzer. Mülk ve zâhir veçhinde, kudret-i samedâniyenin izzetine ve kemâline münafî hâlât vardır. [[esbab|Esbab]], o hâlâta hem merci, hem medâr olmak için vaz’edilmişler. Fakat **melekûtiyet** ve hakikat cânibinde, her şey şeffaftır, güzeldir. Kudretin bizzât mübaşeretine münasiptir. İzzetine münâfî değildir. Onun için [[esbab|esbab]], sırf [[zahir|zâhirîdir]], **melekûtiyette** ve hakikatte te’sir-i hakikîleri yoktur.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 311–312.)) * “Kudret; melekûtiyet-i eşyaya taalluk eder. Evet, [[kainat|kâinatın]] âyine gibi iki yüzü var. Biri [[alem-i_mulk|mülk]] ciheti ki, âyinenin renkli yüzüne benzer. Diğeri **melekûtiyet** ciheti ki âyinenin parlak yüzüne benzer. [[alem-i_mulk|Mülk]] ciheti ise, zıtların cevelângâhıdır. Güzel-çirkin, [[hayir|hayır]]-şer, küçük-büyük, ağır-kolay gibi emirlerin mahall-i vürududur. İşte, şunun içindir ki, Sâni-i Zülcelâl, [[esbab|esbab]]-ı [[zahir|zâhirîyi]] tasarrufât-ı kudretine perde etmiştir tâ, dest-i kudret, [[zahir|zâhir]] [[akil|akla]] göre hasis ve nâlâyık emirlerle bizzat mübaşereti görünmesin. Çünkü azamet ve izzet öyle ister. Fakat o vesait ve [[esbab|esbaba]] hakikî tesir vermemiştir. Çünkü vahdet-i [[ehadiyet|ehadiyet]] öyle ister. **Melekûtiyet** ciheti ise, her şeyde parlaktır, temizdir. Teşahhusâtın renkleri, muzahrafatları ona karışmaz. O cihet, vasıtasız, kendi Hâlıkına müteveccihtir. Onda terettüb-ü [[esbab|esbab]], teselsül-ü ilel yoktur. Ona [[illiyet|illiyet]], mâlûliyet giremez. Eğri büğrüsü yoktur. Mâniler müdahale edemezler. Zerre, şemse kardeş olur.”((A.g.e. s. 573–574.)) * “Her şeyin içine **melekût**, dışına da [[alem-i_mulk|mülk]] denir. Bu itibarla [[insan|insan]] ile [[kalb|kalb]], birbirine hem zarf, hem mazruf olur. [[insan|İnsan]], [[alem-i_mulk|mülk]] cihetiyle [[kalb|kalbe]] zarf olur; **melekût** cihetiyle de mazruf olur.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mesnevî-i Nûriye//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 95.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[alem-i_ceberut|Âlem-i Ceberût]] * [[alem-i_ervah|Âlem-i Ervah]] * [[alem-i_gayb|Âlem-i Gayb]] * [[alem-i_lahut|Âlem-i Lâhut]] * [[alem-i_melekut|Âlem-i Melekût]] * [[alem-i_misal|Âlem-i Misal]] * [[alem-i_mulk|Âlem-i Mülk]] * [[alem-i_rahamut|Âlem-i Rahamût]] * [[ars|Arş]] * [[berzah|Berzah]] * [[fizik_otesi_alemler|Fizik Ötesi Âlemler]] ===== Dipnotlar =====