====== Asfiyâ ====== * [[ilim|İlim]] ve [[takva|takvalarıyla]] seçkin, tahkik ehli, kalb ve [[akil|akılları]] saflaşmış, Peygamber Efendimizin (aleyhissalâtü vesselâm) gerçek vârisi olan mümtaz şahsiyetler. * “[[allah|Allah]] Resûlü’nden Hz. Ömer’e, ondan Ömer b. Abdülaziz’e, ondan da dünya kadar [[evliya|evliya]], **asfiyâ**, ebrâr, mukarrabîn ve çağın devâsâ gönül erlerine kadar, binler-yüzbinler hep aynı çizgide: ‘Büyüklerde büyüklük alâmeti [[tevazu|tevazu]] ve mahviyet, küçüklerde küçüklük emaresi de kibir ve enaniyettir.’ demiş, ilk [[mevhibe|mevhibelerini]] yitirmemiş olanlara insan-ı kâmil olma yolunu göstermiş ve hep tevazuu yeğlemişlerdir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 127.)) * “Enbiyâ, **asfiyâ** ve mukarrabîni zirveler zirvesine ulaştıran ve onlara mânevî terakkilerinde berk ve burak olan sıdk, şeytan ve onun avanesini aşağıların aşağısına sürükleyen de yalandır.”((A.g.e. s. 133.)) * “Başta büyük peygamberler olmak üzere, bütün enbiyâ, **asfiyâ** ve [[evliya|evliya]], sabrın her çeşidini temsilin yanında, Hak’la sımsıkı irtibatlı oldukları hâlde, halkın içinde dişlerini sıkıp ‘sabr anillah’ yaşamaları, onların en mümeyyiz vasıflarıdır ve erişilmezliklerinin emaresidir.”((A.g.e. s. 150.)) * “Kurbun; avam-ı mü’minîn, [[evliya|evliya]], **asfiyâ**, ebrâr ve mukarrabîne göre dereceleri bulunduğu gibi, ‘[[bud|bu’d]]’un da kendi içinde alt alta dereke ve mertebeleri vardır; bu mertebelerin mutlak helâk noktasını da şeytan işgal eder.” ((A.g.e. s. 192.)) * “Soru: Halk arasında ‘**Asfiyâ**’ diye meşhur olanlar var, bunlar kimlerdir ve temsil ettikleri makamlar nasıldır? * Cevap: Bunlar bir yönüyle, Hakk’a açık olması bakımından enbiyanın makamını temsil ederler. **Asfiyâ**, enbiya ile [[evliya|evliya]] arasında bir makam işgal eder. Bunlar perdesiz, hâilsiz Hakk’a nâzır ve ilâhî tecellîlere âşinâdırlar. Eskiden kalelerde her ayın doğuş noktasını görebilmek için bir menfez tespit edip gedik açarlardı. İşte **asfiyâ** da, Hakk’a karşı böyle bir rasat kabiliyet ve imkânıyla serfirazdır. Sizin en pes dediğiniz şeylerde bile onlar Hakk’ın tecellîlerini görürler. Bunlarda ilk [[mevhibe|mevhibe]], cebrîdir de, ama sonra inkişafla, iradeleriyle de Hâlık’a açılırlar. Hakk’a açık olunca, mülk âlemini seyrettikleri gibi, melekût âlemini de her zaman temâşâ edebilirler. Bu müşâhede ve seziş [[firaset|firasetten]] farklı bir şeydir. Zira, firasete bazen tecrübe ile ulaşılabilir.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 218.)) * “Rüyadaki adam kendi rüyasını tâbir edemediği gibi, o kısım ehl-i [[kesif|keşif]] ve şuhûd dahi rü’yetlerini o hâlde iken kendileri tâbir edemezler. Onları tâbir edecek, ‘**asfiyâ**’ denilen veraset-i nübüvvet muhakkikleridir.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 85.)) * “... cadde-i kübrâ, sahabe ve tâbiîn ve **asfiyânın** caddesidir.”((A.g.e. s. 88.)) * “Hem Kur’ân’ın verdiği meyveler hem mükemmeldir hem hayattardır. Öyleyse, Kur’ân ağacının kökü hakikattedir, hayattardır. Çünkü meyvenin hayatı, ağacın hayatına delâlet eder. İşte, bak, her asırda ne kadar **asfiyâ** ve [[evliya|evliya]] gibi mükemmel ve kâmil zîhayat ve zînur meyveler vermiş.”((A.g.e. s. 216.)) * “**Asfiyâ** ve sıddîkîn denilen müçtehitler, imamlar, allâmeler; İbni Sina, İbni Rüşd gibi dâhî feylesoflar misillü binler ehl-i tahkik; aklî ve mantıkî bir tarzda, her biri ayrı bir meslekte, şüphesiz, binler hüccetlere ve kat’î burhanlara istinaden, ilmelyakîn derecesinde Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın risaletine ve hakkaniyetine imanları öyle küllî bir şehâdettir ki, onların umumu kadar bir zekâsı bulunmayan karşılarına çıkamaz.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Şuâlar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 616.)) ===== Dipnotlar =====