====== Bâtın ====== * İçyüzü, özü ve zâtı itibariyle gizli, sırlı. * “Bazı mutasavvifîne göre, her şeyin bir açık olan yanı vardır ki ona [[zahir|zâhir]] denir; bütünüyle bu âlem, işte o [[zahir|zâhirdir]]. Bir de kapalı yanı vardır ki, ona da **bâtın** denir; o da mânevî, uhrevî ve bütün metafizik dünyalardan ibarettir. Bunlardan başka bir de, bu iki cepheyi câmi ve âlem ile esmâ arasında, zuhurun butûndan, butûnun da zuhurdan ayrılma noktasında [[berzah|berzahî]] bir âlem vardır ki, o da insan-ı kâmil âlemidir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 467.)) * “Hz. Musa [[zahir|zâhirî]] yörüngesi ve **bâtınî** ufkuyla insanları ukbâ ve rıza-i ilâhîye hazırlamaya memur bir büyük; Hızır ise, tekvînî ve teşriî emirler karşısındaki durumu itibarıyla, fakat o emirleri söz konusu etmeden tıpkı ‘melekü’l-mevt’ gibi farklı bir buudda her şeyi icraya memur **bâtın** eksenli ayrı bir büyüktür. Bunlardan biri, tebliğ ve temsil rehberi, diğeri de olup bitenlerin takipçisi gibidir ve kat’iyen birbirlerine zıt değil, mütemmimdirler.”((A.g.e. s. 556–557.)) * “Teşriî emirler zaviyesinden ism-i Zâhir’in kıvamı imam ve sultan iledir; ism-i Bâtın’ın kıvamı ise hakikat âleminin emiri kutup iledir. Yani sultan-ı [[zahir|zâhir]], ism-i Zâhir’in, sultan-ı **bâtın** da ism-i Bâtın’ın memerri, meclâsı ve minvechin temsilcisi mahiyetindedir. [[zahir|Zâhir]], **bâtının** bir tezahürü, **bâtın** da [[zahir|zâhirin]] iç ucu ve öteler buududur. **Bâtın** olan ‘Kenz-i Mahfî’ tecellî yoluyla zuhur etmeseydi, o mukaddes kaynak bilinemez, her taraftaki bu göz kamaştırıcı güzellikler temâşâ edilemez ve ism-i Bâtın ufkundaki mânâlar da okunamazdı. **Bâtın** kenzi, [[zahir|zâhirle]] soluklandı ve [[zahir|zâhir]] **bâtına** müzeyyen bir zarf hâline geldi; يْسَ فِي اْلإمْكَانِ أَبْدَعَ مِمَّا كَانَ ((“Mevcut durumdan daha bedîi, güzeli ve çarpıcısı olamaz.” Bkz.: Gazzâlî, //İhyau Ulûmi’d-Dîn//, 4/258; İbn Arabî, //El-Fütûhâtü’l-Mekkiyye//, 1/53; 4/154; 6/392; 7/82; 8/221; Zehebî, //Siyeru a’lâmi’n-Nübelâ//, 19/337; Şa’rânî, //Et-Tabakâtü’l-Kübrâ//, 2/105; Münâvî, //Feyzu’l- Kadîr//, 2/224; 4/495.)) mazmunuyla ifade edilen derin, ziyadar ve ihtişamlı bir zarf.((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 557.)) * “[[hak_yolcusu|Hak yolcusu]] için ilk duyulup hissedilen sıfât-ı sübhaniye ve esmâ-i ilâhiye ile alâkalı **bâtın** mücerret bir **bâtındır** ki; buna izafî **bâtın** da denir. Bunun ötesinde vicdanda inkişaf edip müntehînin iç dünyasını saran âlem-i zâta ait bir **bâtın** vardır ki, o da ‘ebtanu’l-bevâtın’ diye anılagelmiştir. Bu itibarla da, **bâtın** ufkuna ulaşan bir hayli kimse olmasına karşılık, esrar-ı ulûhiyete vâkıf insan sayısı oldukça azdır.”((A.g.e. s. 561.)) * “Herkes [[kesret|kesrette]] vahdeti görüp duyamayabilir; [[zahir|zâhirde]] **bâtını** temâşâ gibi çoklukta Bir’i bilip, Bir’i duymak imkân-ı aklîyle mümkün olsa da her babayiğidin kârı değildir.”((A.g.e. s. 570.)) * “Şuur bir yanıyla, zâhirî hâsselerle haricî ihsaslara dayanır ve zihni bu yolla besler. Buna karşılık bir de, nefsin kendinin [[suur|şuurunda]] olması hususu vardır ki buna da hiss-i **bâtın** derler ve zihinleşen vicdanın rüknü de işte onun bu yanıdır.”((A.g.e. s. 630.)) * “İmam Gazzâlî’nin İhyâ’sında işaret ettiği gibi, Kur’ân-ı Kerim’in sarih ve [[zahir|zâhirî]] mânâlarını havas gibi avam da anlayabilir; **batınî** ve gizli mânâlar ise müdakkik ve mütefekkir [[ilim|ilim]] erbabına mahsustur.”((M. Fethullah Gülen, //Kırık Testi-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 12.)) * “Rehber-i Ekmel Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) [[zahir|zahire]] bakan bu icraatları ism-i Zâhir’in bir tezâhürüdür. ‘Zâhir’ isminin yanında Cenâb-ı Hakk’ın bir de ‘Bâtın’ ismi vardır. (Esasında Evvel u Âhir, Zâhir u Bâtın isimleri bir mânâda, bütün [[esmaihusna|Esmâ-i Hüsnâ]]’nın hülâsası gibidir. Başka bir ifadeyle, Cenâb-ı Hakk’ın bütün isimleri, bu dört isme râcidir.) İnsanlığın İftihar Tablosu Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) gökteki melekleri imrendirecek ölçüde yeryüzünde tesis buyurduğu sistemin ‘Bâtın’ isminin bir tecellisi olarak, mânevî esas ve derinlikleri vardır. Bu sistemin her zaman dimdik ayakta kalması, her an ter u taze varlığını devam ettirmesi, imanî ve İslâmî esasların sağlamlığına ve ihsan şuuruna bağlıdır. Bu esasları ihmal eden, insanların mânevî yönlerini görmezlikten gelen ve onları sadece cismanî yönleriyle ele alan hukukî ve idarî hiçbir sistem, vaz’ ettiği kanunlarla başarıya ulaşamaz, hırsızlıktan haramiliğe, ondan kapkaççılığa kadar toplumun huzur ve sükûnunu alt üst eden suçların önüne geçemez, insanların ferdî, ailevî, içtimaî ihtiyaçlarına cevap veremez.”((M. Fethullah Gülen, //Yenilenme Cehdi (Kırık Testi-12)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 118.)) * “[[insan|İnsanın]], [[allah|Allah]] ile münasebetlerinde derinleşmesi sayesinde ise, hem **bâtın** âlemine ait mârifet, hem de [[zahir|zâhir]] âlemiyle alâkalı müktesebat elde edilir.”((M. Fethullah Gülen, //Asrın Getirdiği Tereddütler2//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 181.)) * “Kalbin hissi ise daha ziyade bir hiss-i **bâtındır**. Hariçten gelen şeylerden müteessir olsa da, çok defa daha ziyade nereden geldiğini, nasıl olduğunu bilemediği ledünnî bir tesirin var olduğunu duyar.”((M. Fethullah Gülen, //Bir İ’câz Hecelemesi//, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 205.)) * “[[insan|İnsan]], [[cennet|Cennet’te]] her an dünyadaki duygu, düşünce ve tefekkürüne denk ayrı bir lezzet duyacaktır. Meselâ, Cennet’te Cenâb-ı [[allah|Allah’ı]] (celle celâluhu) müşâhede, burada [[marifetullah|mârifetullah]] adına ulaşılan seviyeye göre olacaktır. Diyelim ki, mukarrabîn belki günde birkaç defa [[allah|Allah’ı]] müşâhede edecek ve her defasında daha değişik bir [[hal|hâl]] alacaktır. O kadar ki, hadisin ifadesine göre, kul ilâhî Cemâli seyredip de eşinin yanına döndüğünde, eşi kendisini tanıyamayacaktır. Yani, [[zahir|zâhirî]] [[huviyet|hüviyet]] ile **bâtınî** [[huviyet|hüviyet]] iç içe girdiğinden, insanda devamlı bir değişme meydana gelecektir.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 85–86.)) * “Mi’râc’ın **bâtını** velâyettir, halktan Hakk’a gitmiş. Zâhir-i Mi’râc risâlettir, Hak’tan halka geliyor.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 613.)) * “... her şeyin **bâtını** [[zahir|zâhirinden]] daha latîf, daha şeffaftır. Bu ise Sâni’in o şeyden hariç ve baîd olmamasına delâlet eder.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mesnevî-i Nûriye//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 54.)) * “... tabiatın iki ciheti vardır. Biri [[zahir|zâhiridir]] ki ehl-i [[gaflet|gaflet]] ve [[dalalet|dalâletçe]] [[hakikat|hakikat]] zannedilmiştir. Diğeri **bâtınıdır** ki sanat-ı ilâhiye ve sıbga-yı rahmâniyedir.”((A.g.e. s. 131.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[alem-i_melekut|Âlem-i Melekût]] * [[zahir|Zâhir]] ===== Dipnotlar =====