====== Esbab ====== * Dünyevî sebepler. Zahirî vesileler. * “... **esbab** vaz’edilmiş, tâ aklın nazar-ı zâhirîsine karşı kudretin [[izzet|izzeti]] muhafaza edilsin. Zira aynanın iki veçhi gibi, her şeyin bir mülk ciheti var ki; aynanın mülevven yüzüne benzer, muhtelif renklere ve hâlâta medâr olabilir. Biri [[alem-i_melekut|melekûttur]] ki; aynanın parlak yüzüne benzer. Mülk ve zâhir veçhinde, kudret-i samedâniyenin izzetine ve kemâline münafî hâlât vardır. **Esbab**, o hâlâta hem merci, hem medâr olmak için vaz’edilmişler. Fakat [[alem-i_melekut|melekûtiyet]] ve [[hakikat|hakikat]] cânibinde, her şey şeffaftır, güzeldir. Kudretin bizzât mübaşeretine münasiptir. İzzetine münâfî değildir. Onun için **esbab**, sırf zâhirîdir, melekûtiyette ve hakikatte te’sir-i hakikîleri yoktur.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 311–312.)) * “... [[izzet|izzet]] ve azamet ister ki; **esbab**, perdedâr-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki; **esbab**, ellerini çeksinler te’sir-i hakikîden.”((A.g.e. s. 312.)) * “Kudret; [[alem-i_melekut|melekûtiyet]]-i eşyaya taalluk eder. Evet, kâinatın âyine gibi iki yüzü var. Biri mülk ciheti ki, âyinenin renkli yüzüne benzer. Diğeri [[alem-i_melekut|melekûtiyet]] ciheti ki âyinenin parlak yüzüne benzer. Mülk ciheti ise, zıtların cevelângâhıdır. Güzel-çirkin, [[hayir|hayır]]-şer, küçük-büyük, ağır-kolay gibi emirlerin mahall-i vürududur. İşte, şunun içindir ki, Sâni-i Zülcelâl, **esbab**-ı zâhirîyi tasarrufât-ı kudretine perde etmiştir tâ, dest-i kudret, zâhir [[akil|akla]] göre hasis ve nâlâyık emirlerle bizzat mübaşereti görünmesin. Çünkü azamet ve izzet öyle ister. Fakat o vesait ve **esbaba** hakikî tesir vermemiştir. Çünkü vahdet-i [[ehadiyet|ehadiyet]] öyle ister. [[alem-i_melekut|Melekûtiyet]] ciheti ise, her şeyde parlaktır, temizdir. Teşahhusâtın renkleri, muzahrafatları ona karışmaz. O cihet, vasıtasız, kendi Hâlıkına müteveccihtir. Onda terettüb-ü **esbab**, teselsül-ü ilel yoktur. Ona [[illiyet|illiyet]], mâlûliyet giremez. Eğri büğrüsü yoktur. Mâniler müdahale edemezler. Zerre, şemse kardeş olur.”((A.g.e. s. 573–574.)) * “O vaziyette **esbab** bilkülliye sukût etti. Çünkü o hâlde ona necat verecek öyle bir Zât lâzım ki; hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem cevv-i semâya geçebilsin. Çünkü onun aleyhinde gece, deniz ve hût ittifak etmişler. Bu üçünü birden emrine musahhar eden bir Zât onu sâhil-i selâmete çıkarabilir. Eğer bütün halk onun hizmetkârı ve yardımcısı olsa idiler, yine beş para faydaları olmazdı. * Demek **esbâbın** tesiri yok. Müsebbibü’l-**esbab**’dan başka bir melce’ olamadığını aynelyakîn gördüğünden, [[ehadiyet|sırr-ı ehadiyet]], nur-u tevhid içinde inkişâf ettiği için şu münâcât birdenbire geceyi, denizi ve hûtu musahhar etmiştir.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Lem’alar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 4.)) * “**Esbab** açısından, çok şeye güç yetirememe [[suur|şuurunda]] olma mânâsında [[acz|acz]]; her nesne ve her varlığın hakikî sahibi, maliki [[allah|Allah]] olduğu gerçeğini kavrama anlamında [[fakr|fakr]]; herkesi ve her nesneyi O’ndan ötürü kucaklama şeklinde yorumlayacağımız [[sefkat|şefkat]]; her gün yepyeni bir heyecanla [[afak|âfâk]] ve [[enfus|enfüsü]] hallaç etme vüs’atinde, disiplinli düşünme diyeceğimiz [[tefekkur|tefekkür]]; ayrıca bu çerçevede sürdürülen [[hizmet|hizmette]] hiç sönmeyen bir [[ask|aşk]] u [[istiyak|iştiyak]], sonra da bu mazhariyetlerin [[suur|şuurunda]] olarak, bütün bunlara, söz, tavır ve davranışlarla mukabelede bulunma mânâsına gelen kesintisiz [[sukur|şükür]] (seyr u sülûkte) böyle bir alternatif yöntemin temel esaslarıdırlar.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 448.)) * “... çoğunluğu itibarıyla, [[felsefe|felsefe]] ile iştigal edenler, [[akil|aklı]] çok kullananlar hep yanılıyor. [[akil|Aklı]] [[allah|Allah]] için kurban etmek gerek. Çünkü burhan-ı limmî((Tümdengelim.)), burhan-ı innî((Tümevarım.)) üzerinde yürür. Cenâb-ı Hak baştan burhan-ı innî olarak vicdanda kendini hissettirir. Vicdan, o hakikati kendi enginliği içinde duyduğu an, bütün [[delil|delil]] ve kitapları atar. [[acz|Aczini]], [[fakr|fakrını]] hissettiği an, [[dua|dua]] ile ona dayanır. Hele **esbab** bi’l-külliye sukût ettiğinde insan vicdan kulağıyla kendini dinleyebilirse çok farklı buudlarda çok farklı şeylere şahit olur.”((M. Fethullah Gülen, //Sohbet-i Cânan (Kırık Testi-2)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 171.)) ===== Dipnotlar =====