====== Evliya ====== * Veliler. [[allah|Allah]] dostları. * “Böyle bir tevhidi, kâmil mânâda ancak enbiyâ-i izâm ve [[asfiya|asfiyâ]]-i fihâm efendilerimiz duyup hissedebilirler; hissedebildiklerinin de ancak mezun oldukları miktarını fâş edebilirler. [[asfiya|Asfiyâ]] o vadide her zaman at koşturur, kapalı motif ve sembollerle –hadlerinin elverdiği ölçüde– onu soluklamaya çalışır; daha gerilerdeki **evliya** ise, gerektiğinde onu kelâm-ı nefsîyle mırıldanır; ama bunların hepsi de, gereksiz yere hâl ve zevk ifşâsından fevkalâde sakınır; hatta fâş etmeyi ulûhiyet haysiyetine karşı irtikâb edilmiş bir hata sayar ve ağyâra sır vermiş olmadan ötürü tir tir titrerler.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 398.)) * “Bilgi ve [[marifet|mârifet]] planında daima yenilenme yolları araştırılmalı ve bu hususta ısrarlı olunmalıdır. [[allah|Allah]] (celle celâluhu) kâinatı bir kitap gibi önümüze sermiş, sonra da bunları bizlere talim edecek kitap ve peygamberler göndermiştir. Daha sonra yetişen binlerce **evliya**, [[asfiya|asfiyâ]] ve âlimler, hep aynı hâle etrafında pervâz etmiş, istidat, kabiliyet ve meşreplerinin renk ve durumuna göre, her iki kitabı şerhe koyulmuşlar ve bir arı gibi çiçekten çiçeğe kona kalka nice [[marifet|mârifet]] peteğinde [[sifa|şifa]] dolu bal hüzmelerine iştirak etmişlerdir.”((M. Fethullah Gülen, //Asrın Getirdiği Tereddütler-3//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 105.)) * “İmam Rabbânî Ahmed-i Fârukî (kuddise sirruh) demiş ki: ‘Ben seyr-i rûhânîde kat-ı merâtip ederken, tabakât-ı **evliya** içinde en parlak, en haşmetli, en letâfetli, en emniyetli; [[sunnet|Sünnet]]-i seniyyeye ittibâı, esas-ı tarîkat ittihâz edenleri gördüm. Hattâ o tabakanın âmî **evliyaları**, sâir tabakâtın has velilerinden daha muhteşem görünüyordu.’”((Bediüzzaman Said Nursî, //Lem’alar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 64.)) * “[[sahabe|Sahabelerin]] velâyeti, velâyet-i kübrâ denilen, veraset-i nübüvvetten gelen, [[berzah|berzah]] tarîkına uğramayarak, doğrudan doğruya zâhirden hakikate geçip, akrebiyet-i ilâhiyenin inkişafına bakan bir velâyettir ki, o velâyet yolu, gayet kısa olduğu hâlde gayet yüksektir. Harikaları az, fakat meziyyâtı çoktur. [[kesif|Keşif]] ve [[keramet|keramet]] orada az görünür. Hem **evliyanın** kerametleri ise, ekserisi ihtiyârî değil. Ummadığı yerden, ikram-ı ilâhî olarak bir harika ondan zuhur eder. Bu [[kesif|keşif]] ve [[keramet|kerametlerin]] ekserisi de [[seyr-u-suluk|seyr u sülûk]] zamanında, tarîkat [[berzah|berzahından]] geçtikleri vakit, âdi beşeriyetten bir derece tecerrüd ettiklerinden, hilâf-ı âdet hâlâta mazhar olurlar.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 51.)) * “Hem [[kuran|Kur’ân’ın]] verdiği meyveler hem mükemmeldir hem hayattardır. Öyleyse, Kur’ân ağacının kökü hakikattedir, hayattardır. Çünkü meyvenin hayatı, ağacın hayatına delâlet eder. İşte, bak, her asırda ne kadar [[asfiya|asfiyâ]] ve **evliya** gibi mükemmel ve kâmil zîhayat ve zînur meyveler vermiş.”((A.g.e. s. 216.)) * “Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minber... O [[burhan|burhan]]-ı bâhir olan Peygamberimiz (aleyhissalâtü vesselâm) bütün ehl-i [[iman|imana]] imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyâya reis, bütün **evliyaya** seyyid, bütün enbiyâ ve **evliyadan** mürekkep bir halka-yı zikrin serzâkiri... Bütün enbiyâ hayattar kökleri, bütün **evliya** tarâvettar semereleri bir şecere-i nurâniyedir ki; her bir dâvâsını, mucizâtlarına istinat eden bütün enbiyâ ve kerametlerine itimat eden bütün **evliya**, tasdik edip imza ediyorlar.”((A.g.e. s. 223.)) * “Kur’ân ... bütün muhtelif ehl-i mesâlik ve meşârib olan **evliya** ve sıddîkînin, [[asfiya|asfiyâ]] ve muhakkikînin her birinin meşreblerine lâyık birer risale ibraz eden bir kütüphâne-i mukaddesedir.”((A.g.e. s. 232.)) ===== Dipnotlar =====