====== Fenâ Fillah ====== * Kulun fiilleri, sıfatları ve varlığı itibarıyla, Hakk’ın fiil, sıfât ve Zâtında fâni olması. * “**Fenâ**; yok olma, zeval bulma mânâlarında ‘bekâ’nın mukabili bir kelimedir ve bir kısım farklı mefhumlarla izâfî münasebeti de söz konusudur. Meselâ; [[tevbe|tevbe]]-i nasûhun lâzımına ‘fenâ-yı muhalefet’, [[zuhd|zühd]] hakikatinin nihâî gereğine ‘fenâ-yı huzûz’, sadâkat ve muhabbetin zirvesine ‘fenâ-yı huzûz-i dâreyn’ ve sekrin neticesindeki ‘gaybet’e ‘fenâ-yı zahirî’ denir ki, bunların hemen hepsi, hak yolcusuna bakan yanları itibarıyla birer tavır, birer duyuş ve birer zevk hâli olmalarına karşılık, Hazreti Zât, sıfât ve esmâ-i ilâhiyeye bakan yönleri açısından vahdet nûrlarının [[kesret|kesret]] ahkâmı içinde tecellî etmesi; tecellî edip sâlikin, varlık-yokluk gel-gitleri arasında yaşaması demek olan ‘sahk’; kezâ onun vücûd-u Hak karşısında eriyip gitmesi diyebileceğimiz ‘mahk’ ve davranışlarının, Hazreti ‘Fa'âlün Limâ Yürîd’in işlerinin gölgesi olduğunu duyup zevketmesi şeklinde yorumlayacağımız ‘tams’ fenânın birer buudlarıdırlar ve bir yandan, gerçek ‘Vücûd’ ve ‘İlim’in ziyâsının birer gölgesi olarak mâsivânın zâtî bir kıymeti olamayacağını hatırlatırken, diğer yandan da, insan idrakinin, duyuş, seziş ve yorum izâfîliğiyle de, hakikat ve nisbet arasında birer köprü vazifesi görürler. * [[hakikat|Hakikatte]] her şey ne ise, her zaman odur. Ne hulûl, ne ittihat, ne keynûnet ne de fenâ-yı mutlak; eşya eşyadır, hâdiseler onun bir buudu.. kul kuldur, [[allah|Allah]] da mutlak vücûd ve ilim sahibi.. her varlık O'nun vücûd ve ilminin bir lem'a-i tecellîsi; [[insan|insan]] da bu tecellîlerin duyan, hisseden, yorumlayan, değerlendiren; ama aynı zamanda yanılabilen, insaf ve iz'ân sahibi ise yanılgılarını düzeltmek isteyen bir tercümanı, bir solisti, [[suur|şuurlu]] bir enstrümanı veya bir orkestra şefidir. O, hâlin televvünlerine göre, sürekli ufkuna akan veya değerlendirmesine sunulan malzemeyi yorumlar.. onlara kendi [[his|his]] ve duyuşlarından yeni sesler katar.. bazen bu sesler, seslendirilen hakikatlerle uyum içinde olur; bazen de [[hal|hâl]], zevk, his, sezi hakikatin önüne geçer ve varlıktaki tenâsübün, şuur ve idrak aynalarındaki âhengini bozarak aritmiye sebebiyet verebilir ki, bu da çok defa, kesret ve vahdet ahkâmının birbirine karıştırılmasıyla neticelenir. Hallâc'ın ‘Ene’l-Hak’ şeklindeki iltibaslı ifadesi, Şiblî’nin, ‘Namaz kılsam münkir, kılmasam kâfir olurum.’ tarzındaki beyanı, İbn Arabî’nin, ‘Kul Rab, Rab de kuldur; ah bir bilseydim mükellef kim?’ gibi müteşabihi, Yunus'un ‘Suçlu kimdir, azab nedir?’ türünden hayretleri... ve daha yüzlerce insanın, iltibas sayacağımız bu kabîl mülâhazaları -duyanın, hissedenin kendi hâl ve zevkine göre normal kabul edilse de- birer aritmi örneği sayılabilirler.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 337.)) * “‘**Fenâ fillâh**’a gelince, adı üzerinde o, insanın [[allah|Allah]]’ın meşieti ve [[irade|iradesi]] önünde bütün bütün eriyip yeniden dirilişe ermesidir.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-4//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 62.)) * “İnsanın benliğinde Cenâb-ı Hakk’ın sem u basarı vardır. Hatta ‘hüve’ sırrı insanda ‘[[ene|ene]]’ şeklinde tecelli etmiştir. İnsan, ‘[[ene|ene]]’ çeperini tasavvuftaki ‘**fenâ fillâh**’ ve ‘[[beka_billah|bekâ billâh]]’la yırtıp atarak, [[allah|Allah’ta]] bâki olma hususiyetine erebilir. Böylece insan, ‘ben’ keşfiyle benlik sırlarını kavramış olur. Hedeflediği noktaya geldikten sonra da, elindeki kristal kâseyi yere çalarak, ‘Seninle ben maksûd damına ulaştım, artık bana lâzım değilsin.’ der ve iliklerine kadar [[marifet|mârifetle]] dolu olduğu şuuruyla ilâhî [[varidat|varidleri]] [[zevk|zevk]] eder durur. Rabbim böyle bir ufka ulaşmayı hepimize nasip etsin. Amin.”((A.g.e. s. 63.)) * “... veli, **fenâ fillâh**, [[beka_billah|beka billâh]], maallah, yolunda yükselir gider; fakat Peygamber, yükseldiği en yüksek zirvelerden sonra insanların elinden tutarak onları da oralara götürme adına geriye, onların arasına döner.”((M. Fethullah Gülen, //Yenilenme Cehdi (Kırık Testi-12)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 19.)) * “Tefekkür öyle bir limandır ki, insan onunla eşyayı aşar, esmâ ya ulaşır ve esmâ yoluyla da Müsemmâ-i Akdes ’e [[vasil|vâsıl]] olur. Ardından sıfatlar dairesi ne girer ve hayrete erer. Bu duruma gelince de, insanın bütün duygu ve düşünceleri âdeta Cenâb-ı Hakk’ın emir ve rızasına düğümlenir. İsterseniz buna ‘**fenâ fillah**’ mertebesine erme de diyebilirsiniz. Ve bu seviyeye ulaşan insan, [[allah|Allah]] için işler, Allah için başlar, Allah için oturur, Allah için kalkar, Allah için yer, Allah için içer, lieclillah, livechillah rızası dairesinde hareket eder.”((M. Fethullah Gülen, //Prizma-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 70.)) * “... [[hakkal_yakin|hakka’l-yakî]]n; o bütün bütün [[allah|Allah’ta]] fâni olma, O’nun bekâsıyla bekâ’ya erme demektir. Tasavvufî ifadesiyle **fenâ fillah** -[[beka_billah|bekâ billah]] [[makam|makamıdır]] bu. Üstad’ın yaklaşımları içinde ‘heme ez ost.’ Yani eşyanın ancak O’nun varlığıyla kâim olduğu hakikatinin bütün mertebeleriyle sezildiği makam.”((M. Fethullah Gülen, //Prizma-2//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 110.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[beka_billah|Bekâ Billâh]] ===== İlave Okuma ===== * M. Fethullah Gülen, [[https://fgulen.com/tr/eserleri/kalbin-zumrut-tepeleri/Fena-Fillah|“Fenâ Fillah”]] ===== Dipnotlar =====