====== Gurbet ====== * “**Gariplik**, yabancılık, vatandan ayrı düşme mânâlarına gelen **gurbet**; sofiye ıstılahında, Maksûd’a ulaşabilmek için, o güne kadar alışılagelen dünya ve onun câzibedar atmosferinden uzaklaşma veya o atmosferde uhrevî buudlu yaşama şeklinde yorumlanmıştır ki, buna dünyanın mânevî mimarlarının hâlleri de diyebiliriz ki, hâlden hâle intikal **gurbeti**, halktan Hakk’a yönelme **gurbeti**, Hak’tan halka nüzûl **gurbeti** bu sözcükle zihinlerimizde canlanan ahvâlden sadece bazılarıdır. * **Gurbetle** alâkalı bir rivayette, urûc ve nüzûlün kahramanı Hz. Ruh-u Seyyidi’l-Enâm (sallallâhu aleyhi ve sellem) ‘Cenâb-ı Hak nezdinde kulların en sevimlisi **gariplerdir**.’ buyururlar. **Gariplerin** kimler olduğu sorulunca da: ‘[[din|Din]] ve diyanetleri adına halktan uzaklaşabilenlerdir ki, Meryem oğlu İsa ile haşrolacaklardır.’((İbn Kayyim, Medâricü’s-Sâlikîn, 3/195.)) şeklinde cevap verilir. Seyyidinâ Hz. Mesih’le uhrevîliğin ilk basamağını paylaşmak, Hz. İsa’nın **gurbet** derinliğini ifade etme bakımından mânidardır.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 274.)) * “... **gurbeti**, yararı olan, zararı olan, yararı ve zararı olmayan **gurbetler** diye üç bölümde ele almak da mümkündür: * 1. Yararlı ve Hz. Sahib-i Şeriat’ın lisanında memduh sayılan **gurbet**, hak erleri dediğimiz ehlullahın **gurbetidir** ki, söz ıtlak edildiğinde kemaline masruf olması esprisine binaen, akla gelen **gurbet** de işte bu **gurbettir**.. ve bu **gurbet** ‘üns billah’la taçlanmış, mârifet derinlikli, [[muhabbet|muhabbet]] ve [[istiyak|iştiyak]] televvünlü bir **gurbettir**. * 2. Yararı olmayan ve sahibinin başında sürekli duman duman bir musibet gibi tütüp duran, inkâr, ilhad ve dalâletten kaynaklanan bir **gurbettir** ki, kabir yolculuğuyla sürüp gideceğinden, hatta öbür âlemde de, hem de çaresiz ve sevapsız devam edeceğinden, zannediyorum en acınacak **gurbet** de işte bu **gurbettir**. * 3. Ne yararı ne de zararı olmadığı hâlde anne karnından başlayıp, bir mânâda kabre kadar devam eden **gurbettir** ki, bu **gurbet** her fâninin kaderidir.”((A.g.e. s. 276–277.)) * “Katmerli **gurbet** de diyebileceğimiz [[igtirab|iğtirab]]; sürekli düzelmeleri bozulmaların takip etmesi ve salâhları [[fesat|fesatların]] kovalaması; gece-gündüz devridaimi gibi, gönlün biraz aydınlanmasını müteakip hemen yeniden karanlığın bastırması duygusudur ki, hemen her zaman ((Müslim, İman, 232; Tirmîzî, İman, 13; İbn Mâce, Fiten, 15; Müsned, 4/72))طُوبَى لِلْغُرَبَاءِ muştusuyla serfiraz hizmet erlerinin korkulu rüyaları olagelmiştir.. ve onu, düşündükçe ürpermişlerdir. * **Gurbet** için de aynı mülâhazalar söz konusu olabilir; [[igtirab|iğtirab]], ya sırf cismanî, ya hâlî ve kalbî ya da her ikisinin birden duyulup hissedildiği muzaaf bir yalnızlıktır.”((A.g.e. s. 279.)) * “Bugüne gelinceye kadar millî mefkûre ve tarihî değerlerin bu kadar **garip** kaldığını hatırlamak mümkün değildir. Müntesiplerinin cehalet ve iradesizliği, hasımlarının azim ve cür’eti karşısında **gurbetlerin** en acısına marûz bırakılan koskoca bir tarihî dava, kim bilir daha ne kadar zaman bu yalnızlığını yaşayacak?”((M. Fethullah Gülen, //Yitirilmiş Cennete Doğru (Çağ ve Nesil-3)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 94.)) * “Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şeriflerinde ‘Ümmetimin üzerine bir zaman gelecek. Onlar bir vadide, [[kuran|Kur’ân]] bir vadide bulunacak.’ buyururlar. Bu dönem, ümmetin ve [[kuran|Kur’ân’ın]] **gurbet** yıllarıdır. [[kuran|Kur’ân]] onlarsız, onlar da Kur’ân’sız kaldıklarından **gariptirler**. Bu dönemde [[kuran|Kur’ân]], dilinden anlaşılmayan bir kitaptır. Ümmet, bağı kopmuş tesbih taneleri gibi dağınıktır. Çünkü, bu ümmet, onları birbirine bağlayan ‘Urvetü’l-Vüskâ’dan mahrumdur.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-2//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 265.)) * “Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar: ‘Bu [[din|]]din **garip** olarak başladı, tekrar bir **garipliğe** dönecektir. **Gariplere** ne mutlu! O **garipler** ki, bazı insanların fesat çıkarmalarına karşılık onlar sürekli ıslahta bulunurlar.’((Müslim, İman 232; Tirmizî, İman 13; İbn Mâce, Fiten 15.)) * Bu [[din|din]], bidayet itibarıyla, dinin ve dindarın kadir ve kıymetini bilmeyen insanlar içinde zuhur etmişti. Daha sonra bir inkişaf ve inbisat dönemi yaşanmış, fevç fevç ona dehaletler olmuş ve dindarane tavırlarla [[din|dinin]] ruhu büyük çoğunluğun vicdanına hükmetmeye başlamış ve bir ölçüde **gurbet** de zail olup gitmişti. Ancak, hadis-i şerifte de ifade edildiği gibi o **gurbet** yeniden avdet edecek ve dinde yeni **garipleşme** yaşanacaktı; dinî telâkki, dinî mantık ve dinî [[felsefe|felsefe]] bir vadide, insanlar ise ayrı bir vadide **gurbet** yaşayacaklardı. Evet bir [[insan|insan]], ferdî hayatında kendini, dinî duygu ve düşüncelerini ifade edecek bir ortam bulamıyorsa ve aynı zamanda ümitlerini inkişaf ve inbisat ettirme ufkunu da yakalayamıyorsa o insan **garip** yaşıyor, [[din|din]] de bir **gurbet** içinde demektir. * Hadisin devamında ‘O **garipler** ki, bazı insanların fesat çıkarmalarına karşılık sürekli ıslahta bulunurlar.’ buyrularak **gariplere** ait takdir ve tebcil edici bir vasıftan söz edilmektedir. Evet, onlar, inançsızlık rüzgârlarıyla tahribata uğramış gönülleri tamir eder ve insanları [[allah|Allah]]’a (celle celâluhu) yönlendirirler. Şüphesiz ki, tahrip kolay, tamir ise zordur. İşte o **gurbet** döneminde **gurbet erleri**, bu zor vazifeye talip olacak, tahrip değil, tamir vazifesini üzerlerine alarak insanları ıslah edeceklerdir.”((M. Fethullah Gülen, //Fikir Atlası (Fasıldan Fasıla-5)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 128.)) * “Bir gece, o yüksek tepenin başındaki yüksek bir çam ağacının üstündeki üstü açık odacıkta idim. Üç dört **gurbeti** birbiri içinde [[ihtiyarlik|ihtiyarlık]] bana ihtâr etti. Altıncı Mektup’ta izah edildiği gibi; o gece ıssız, sessiz, yalnız, ağaçların hışırtılarından ve hemhemelerinden gelen hazîn bir sadâ, bir ses, rikkatime, ihtiyarlığıma, **gurbetime** ziyâde dokundu. İhtiyarlık bana ihtâr etti ki; gündüz nasıl şu siyah bir kabre tebeddül etti, dünya siyah kefenini giydi, öyle de; senin ömrünün gündüzü de geceye ve dünya gündüzü de berzah gecesine ve hayatın yazı dahi ölümün kış gecesine inkılâp edeceğini kalbimin kulağına söyledi. Nefsim bilmecburiye dedi: * Evet, ben vatanımdan **garip** olduğum gibi, bu elli sene zarfındaki ömrümde zevâl bulan sevdiklerimden ayrı düştüğümden ve arkalarında onlara ağlayarak kaldığımdan, bu vatan **gurbetinden** daha ziyâde hazîn ve elîm bir **gurbettir**. Ve bu gece ve dağın garibâne vaziyetindeki hazîn **gurbetten** daha ziyâde hazîn ve elîm bir **gurbete** yakınlaşıyorum ki, bütün dünyadan birden müfârakat zamanı yakınlaştığını ihtiyarlık bana haber veriyor. Bu **gurbet** **gurbet** içinde ve bu hüzün hüzün içindeki vaziyetten bir rica, bir nur aradım. * Birden [[iman|îmân]]-ı billâh imdâda yetişti. Öyle bir ünsiyet verdi ki; bulunduğum muzaaf vahşet bin defa tezâuf etse idi, yine o teselli kâfi gelirdi. * Evet, ey ihtiyar ve ihtiyareler! Madem Rahîm bir Hâlıkımız var; bizim için **gurbet** olamaz. Madem O var, bizim için her şey var. Madem O var, melâikeleri de var. Öyle ise bu dünya boş değil, hâlî dağlar, boş sahrâlar Cenâb-ı Hakk’ın ibâdıyla doludur. Zîşuûr ibâdından başka, O’nun nuruyla, O’nun hesabıyla taşı da ağacı da birer mûnis arkadaş hükmüne geçer; lisân-ı hâl ile bizim ile konuşabilirler ve eğlendirirler.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Lem’alar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 280.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[igtirab|İğtirab]] ===== Dipnotlar =====