====== Haşir ====== * “Hiç mümkün müdür ki; ölmüş, kurumuş koca arzı ihya eden ve o ihya içinde her biri beşer **haşri** gibi acîb, üç yüz binden ziyâde envâ-ı mahlûkatı **haşr** ve neşredip kudretini gösteren ve o **haşir** ve neşir içinde nihâyet derecede karışık ve ihtilât içinde, nihâyet derecede imtiyaz ve tefrik ile ihata-yı ilmiyesini gösteren ve bütün semâvî fermanlarıyla beşerin **haşrini** vaadetmekle, bütün ibâdının enzârını [[saadet|saadet]]-i ebediyeye çeviren ve bütün mevcudâtı baş-başa, omuz-omuza, el-ele verdirip, emir ve iradesi dairesinde döndürüp birbirine yardımcı ve musahhar kılmakla azamet-i rubûbiyetini gösteren ve beşeri, şecere-i [[kainat|kâinatın]] en câmî ve en nâzik ve en nâzenîn, en nâzdar, en niyâzdar bir meyvesi yaratıp, kendine muhatap ittihaz ederek her şeyi ona musahhar kılmakla, [[insan|insana]] bu kadar ehemmiyet verdiğini gösteren bir Kadîr-i Rahîm, bir Alîm-i Hakîm kıyâmeti getirmesin!”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 85.)) * “**Haşir** meselesi öyle râsih bir hakikattir ki, küre-i arzı yerinden kaldıracak, kırıp atacak bir kuvvet o hakikati sarsamaz. Zîrâ o hakikati, Cenâb-ı Hak bütün esmâ ve sıfâtının iktizâsı ile tesbit ediyor ve Resûl-i Ekrem’i bütün mucizât ve berâhiniyle tasdik ediyor ve Kur’ân-ı Hakîm bütün hakâik ve âyâtıyla onu isbat ediyor ve şu kâinat bütün âyât-ı tekvîniye ve şuûnât-ı hakimânesi ile şehâdet ediyor. * Acaba hiç mümkün müdür ki; **Haşir** meselesinde Vâcibü’l-vücûd ile bütün mevcudat –kâfirler müstesna olarak– ittifak etmiş olsun; kıl kadar kuvveti olmayan şüpheler, şeytanî vesveseler, o dağ gibi hakikat-i râsiha-yı âliyeyi sarssın, yerinden kaldırsın! Hâşâ ve kellâ!”((A.g.e. s. 94.)) * “... Kur’ân-ı Hakîm **haşri** isbat için yedi-sekiz sûrette, muhtelif bir tarzda isbat ediyor. Evvelâ; neş’et-i ûlâyı nazara verir, der ki: ‘Nutfeden alakaya, alakadan mudğaya, mudğadan tâ hilkat-i insâniyeye kadar olan neş’etinizi görüyorsunuz... Nasıl oluyor ki; neş’et-i uhrâyı inkâr ediyorsunuz? O, onun misli; belki daha ehvenidir.’”((A.g.e. s. 123.)) * “Madem fünûnun ittifâkıyla ve ulûmun şehâdetiyle, hilkat şeceresinin en mükemmel meyvesi [[insan|insandır]]. Ve mahlûkat içinde en ehemmiyetli insandır. Ve mevcûdât içinde en kıymettar insandır. Ve insanın bir ferdi, sâir hayvanâtın bir nev’i hükmündedir. Elbette, kat’î bir hads ile hükmedilir ki, **haşir** ve neşr-i ekber de beşerin her bir ferdi aynıyla, cismiyle, ismiyle, resmiyle iade edilecektir.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Lem’alar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 143.)) * “Mahlukatı icad eden zatın kudretine nisbeten; cennetler baharlar kadar, baharlar bahçeler kadar, bahçeler çiçekler kadar kolay gelir. مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ sırrıyla, nev-i beşerin **haşir** ve neşri, bir tek nefsin imate ve ihyası gibi suhuletlidir. اِنْ كَانَتْ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَاهُمْ جَمٖيعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ tasrihiyle, bütün insanları **haşirde** ihya etmek; istirahat için dağılan bir orduyu bir boru sesiyle toplamak kadar kolaydır.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 284.)) * “**Haşir** meselesi öyle bir hakikattir ki celâliyle, cemâliyle, esmâsıyla Hâlık-ı Zîşan, bütün kütüb-ü semâviye ile [[enbiya|enbiyâ]] ve [[evliya|evliya]] ve [[asfiya|asfiyanın]] icmalarını tazammun eden Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan1 ve Fahr-i Kâinat Hazreti Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm) –ekmelü’l-halk ve eşrefü’l-insan– **haşrin** geleceğine ittifakla hükmettikleri gibi şu kâinat dahi, bütün âyâtıyla ve kelimatıyla **haşrin** vücud ve îcadına şehâdet ediyor. Hatta her bir cüzün, cüz’î olsun küllî olsun, cüz olsun küll olsun, iki vechi vardır. Bir vecihle Hâlık’a bakar, vahdaniyete delâlet eder. Diğer vecihle de [[ahiret|âhirete]] nâzırdır ki **haşrin**, [[ahiret|âhiretin]] vücudlarını ister.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mesnevî-i Nûriye//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 42.)) * “Madem benîâdem kâinatın semeresidir. Nasıl ki bir harmanda başaklar döğülür; tasfiye neticesinde semereler istibka ve iddihar edilir. Binâenaleyh **haşir** meydanı da bir harmandır. Kâinatın başak ve semeresi olan beniâdemi intizar etmektedir.”((A.g.e. s. 106.)) * “Kur’ân’ın takip ettiği makasıd-ı esasiye ve anâsır-ı asliye, [[ubudiyet|ubûdiyet]] ile tevhid, risalet, **haşir**, [[adalet|adalet]] olmak üzere dörttür. Diğer bahsettiği meseleler ancak bu maksatlara vesilelerdir.”((A.g.e. s. 217.)) * “... kıyametle saadet-i ebediyenin geleceğine en büyük delil, rahmettir. Evet, rahmetin rahmet olması ve nimetin nimet olması, ancak ve ancak **haşir** ve saadet-i ebediyeye bağlıdır. Evet, saadet-i ebediye olmasa, en büyük nimetlerden sayılan [[akil|aklın]], insanın kafasında yılan vazifesini görmekten başka bir işi kalmaz. Kezâlik, en latîf nimetlerden sayılan [[sefkat|şefkat]] ve [[muhabbet|muhabbet]], ebedî bir ayrılık düşüncesiyle, en büyük elemler sırasına geçerler.”((Bediüzzaman Said Nursî, //İşârâtü’l-İ’câz//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 17.)) * “Beşerin büyük bir kısmını hastalar, mazlumlar ve musibetzedeler teşkil eder. **Haşir** akidesinin bunların ruhunda da büyük tesiri vardır. Hasta, her an kendisine yaklaşan [[olum|ölüm]] ve koşarak gittiği kabir karşısında [[umit|ümidi]], sadece o kabri öbür âleme açılan bir hol görmede bulur. Şayet kabri saadete götüren bir yol ve ebediyete ulaştıran bir vasıta hâlinde görmüyorsa hasta hiçbir zaman mesut olamayacaktır.”((M. Fethullah Gülen, //Ölüm Ötesi Hayat//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 21.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[ahiret|Âhiret]] * [[berzah|Berzah]] * [[kiyamet|Kıyamet]] * [[olum|Ölüm]] ===== Dipnotlar =====