====== Hayâ ====== * “Çekingenlik ve utanma da demek olan **hayâ**; sofîye ıstılahında, [[allah|Allah]] korkusu, Allah mehâfeti ve Allah mehâbetiyle O'nun istemediği şeylerden çekinmek mânâsına gelir. Böyle bir hissin, insan tabiatında bulunan hayâ duygusuna dayanması, o şahsı, edep ve saygı mevzuunda daha [[temkin|temkinli]], daha tutarlı kılar. Temelde böyle bir hissi bulunmayan veya yetiştiği çevre itibarıyla onu yitiren şahıslarda ise, böyle bir **hayâ** duygusunu geliştirmek zor olsa gerek. * Evet, yukarıdaki işaretlerden de anlaşıldığı gibi hayâyı ikiye ayırmak mümkündür: * 1) **Fıtrî hayâ** ki, buna **hayâ-i nefsî** de diyebiliriz; insanı pek çok ar ve ayıp sayılan şeyleri işlemekten alıkor. * 2) [[iman|İmandan]] gelen **hayâdır** ve İslâm dîninin önemli bir derinliğini teşkil eder. * **Fıtrî hayâ**, İslâm dîninin rûhundaki hayâ ile beslenip gelişince ar ve ayıplara karşı en büyük mânia teşekkül etmiş sayılır. İnsan bunlardan biriyle tek başına kaldığı zamanlarda ise, bazı ahvâl ve şerâit altında sarsılır, devrilir, hatta bazen bütün bütün yıkılabilir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 137.)) * “**Hayâ** ve [[hayat|hayat]] birbirine bakan kelimelerdir ve bu yakınlıktan, kalbin ancak, [[iman|iman]] ve mârifet sağanaklarıyla beslendiğinde hayattar kalabileceği esprisini çıkarmak mümkündür. Evet hayat kendi dinamikleriyle, hayâ da kendi dinamikleriyle var olur ve yaşar; yoksa her ikisi için de inkıraz kaçınılmazdır.”((A.g.e. s. 138.)) * “Bir [[insan|insanın]] gerçek insanlıktan nasibi, **hayâdan** hissesi ölçüsündedir. Eğer [[hak_yolcusu|hak yolcusu]], menfî-müsbet bütün teşebbüslerinde başını sonsuza çevirip davranışlarını ötelere göre ayarlayamıyor, mahviyet içinde iki büklüm olup [[edep|edeple]] yaşayamıyorsa, onun mevcudiyeti bir bakıma kendisi için ar, başkaları için de bârdır.”((A.g.e. s. 140.)) * “**Hayâ**, ilâhî bir [[ahlak|ahlâk]] ve bir [[allah|Allah]] sırrıdır. Eğer [[insan|insanlar]] onun nereye taalluk ettiğini bilselerdi daha temkinli olur ve daha titiz davranırlardı.”((A.g.e. s. 140.)) * “[[temkin|Temkin]] edalı [[irfan|irfan]] erleri, vuslatta da, ünste de her zaman hürmet içinde bulunur; **haşyet**, mehâfet ve [[husu|huşû]] ile oturur kalkarlar.. onların her hâllerinde bir [[edep|edeb]] ve **hayâ** nümâyândır. Yer yer cemalî tecellîlerin iltifatkâr, recâ edalı ve şefkat buudlu cilveleriyle naza ve şathiyyâta temayül gösterme ihtimali söz konusu olsa da, her zaman [[teyakkuz|teyakkuz]] içinde ve [[temkin|temkinli]] davrandıklarından hemen [[hasyet|haşyetle]] titrer; ciddî bir [[husu|huşû]] ile ‘saygı’ der inler; [[hurmet|hürmetle]] eğilir ve konumlarına uyan tavra girerler.”((A.g.e. s. 712–713.)) * “[[kuvve-i_seheviye|Kuvve-i şeheviyenin]] ifrat hâline, tamamen ar ve **hayâ** hislerinden sıyrılarak, her türlü saygısızlığı, her çeşit küstahlığı irtikâp edecek kadar kayıtsız davranma anlamında ‘fısk u [[fucur|fücur]]’; [[akil|aklın]] ve şer’in tecvîz ettiği ilâhî nimet, lezzet ve zevklerden dahi kat-ı alâka etme, hissiz ve hareketsiz kalma mânâsındaki şekline ‘[[humud|humud]]’; behîmî hislerin inkıyad altına alınması, gayr-i meşru arzu ve iştihalara iradî olarak kapalı kalmanın yanında meşru dairedeki zevk ve lezzetlere istek izhar etme diyeceğimiz tavra da ‘[[iffet|iffet]]’ demişlerdir.”((M. Fethullah Gülen, //Kendi Dünyamıza Doğru (Ruhumuzun Heykelini Dikerken-2)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 219.)) ===== İlave Okuma ===== * M. Fethullah Gülen, “[[https://fgulen.com/tr/eserleri/kalbin-zumrut-tepeleri/Haya|Hayâ]]” ===== Dipnotlar =====