====== Hiss-i Kable’l-Vuku ====== * Özsezi. Bir olayı önceden hissedebilme. * “Rüya-yı sâdıka, **hiss-i kable’l-vukuun** fazla inkişafıdır. **Hiss-i kable’l-vuku** ise herkeste cüz’î-küllî vardır.. hatta hayvanlarda dahi vardır. Hatta bir zaman ben, bu **hiss-i kable’l-vukuu** –zâhirî ve bâtınî meşhur duygulara ilâve olarak– insanda ve hayvanda ‘sâika’ ve ‘şâika’ nâmıyla –aynı sâmia ve bâsıra gibi– iki hiss-i âheri ilmen bulmuştum. Ehl-i [[dalalet|dalâlet]] ve ehl-i [[felsefe|felsefe]], o gayr-i meş’ur hislere hata ederek, ahmakçasına ‘sevk-i tabiî’ diyorlar. Hâşâ, sevk-i tabiî değil, belki bir nevi [[ilham|ilham-ı fıtrî]] olarak insan ve hayvanı kader-i ilâhî sevk ediyor. Meselâ, kedi gibi bazı hayvan, gözü kör olduğu vakit, o sevk-i kaderî ile gider, gözüne ilâç olan bir otu bulur, gözüne sürer, iyi olur. * Hem rûy-u zeminin sıhhiye memurları hükmünde ve bedevî hayvanâtın cenazelerini kaldırmakla muvazzaf kartal gibi âkilü’l-lâhm kuşlara, bir günlük mesafeden bir hayvan cenazesinin vücudu, o sevk-i kaderî ile ve o **hiss-i kable’l-vuku** ilhamıyla ve o sâika-yı ilâhî ile bildirilir ve bulurlar. * Hem yeni dünyaya gelmiş bir arı yavrusu, yaşı bir gün iken, havada bir günlük mesafeye gider, havada izini kaybetmeyerek o sevk-i kaderî ile ve o sâika ilhamıyla döner, yuvasına girer. * Hatta, herkesin başında çok defa tekerrür ediyor ki; birisinden bahsediyorken, âni kapı açılarak, tahminin fevkinde aynı adam gelir. Hatta, Kürtçe durûb-u emsâldendir: نَاڤِ گُرْبِينَه پَالاَنْدَارْ لِى وَرِينَـه Yani, ‘Kurdun bahsini ettiğin zaman topuzu hazırla, vur; çünkü kurt geliyor!’ Demek, bir **hiss-i kable’l-vuku** ile [[latife-i_rabbaniye|latîfe-i rabbâniye]], icmâlen o adamın gelmesini hisseder. Fakat, [[akil|aklın]] [[suur|şuuru]] ihata etmediği için kasten değil, ihtiyârsız olarak bahsetmeye sevk eder. Ehl-i feraset, bazen [[keramet|keramet]] gibi geldiğini beyan eder. Hatta bir zaman bende şu nevi hassasiyet fazla idi. Bu hâli bir düstur içine almak istedim, fakat yakıştıramadım ve yapamadım. Fakat, ehl-i salâhatte ve bahusus ehl-i velâyette bu **hiss-i kable’l-vuku** fazla inkişaf eder, kerametkârâne âsârını gösterir. İşte, umum avâm için dahi bir nevi velâyete mazhariyet var ki, rüya-yı sâdıkada evliya gibi, gaybî ve istikbalî olan şeyleri görüyorlar.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 393–394.)) * “... en hafî umûr-u gaybiye vukûa geldikte veyahut vukûa yakın olduktan sonra **hiss-i kable’l-vukûun** bir nev’iyle bilinir. O, gaybı bilmek değil; belki o, mevcudu veya mukarrebü’l-vücudu bilmektir.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Lem’alar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 139.)) * “Yedi yaşından on yaşına kadar mâsum çocuklar, faytonla gezdiğim vakit, beni görünce koşuşup ellerime sarılmalarının hikmeti nedir?’ diye [[hayret|hayret]] ediyordum. Birden ihtar edildi ki; küçük mâsumlar tâifesi, bir **hiss-i kable’l-vuku** ile Risale-i Nur’la saadet bulacaklarını ve tehlike-i mâneviyelerden kurtulacaklarını hissettiklerini anladım.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Şuâlar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 431.)) ===== Dipnotlar =====