====== İrade ====== * “İsteme, dileme, arzu ve isteklerin gerçekleştirilip ortaya konması yeteneği veya iki şeyden birini tercih etme mânâlarına gelen **irâde**; hayatını kalb ve ruh seviyesinde yaşayanlarca: ‘Nefsin isteklerini aşma, bedenin arzularına başkaldırma, Hakk’ın rızâ ve hoşnutluğunu kendi istek ve dileklerine tercih ederek kendine rağmen her yerde ve her durumda O’nda ve O’nun murâdında fâni olma’ şeklinde anlaşılmış ve tarif edilmiştir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 169.)) * “[[irade|İrade]]-i külliye bilkuvve (potansiyel) bir dileme, isteme ve seçme kabiliyetidir ki, bizimle beraber yaratılmış –şahıstan şahısa küçük bir kısım farklılıklar mahfuz– hiçbir hareket ve aktivitenin söz konusu olmadığı durumlarda bile, mahiyetimizde hep mündemiç ve vicdan mekanizmasının da harekete hazır bir rükn-ü sâmiti sayılır. Böyle bilkuvve bir [[irade|iradenin]] hususî ve muayyen bir işe sarf edilmesine gelince ona ‘**irade-i cüz’iye**’ denir ki, biz, böyle belli bir iş, belli bir hareket istikametinde ortaya konan isteme, dileme, tercihte bulunmaya ‘cüz’î irade’ dediğimiz gibi onu ‘kasıt’, ‘[[azim|azim]]’, ‘[[cuzi_ihtiyar|ihtiyâr]]’ sözcükleriyle ifade ettiğimiz de olur.”((A.g.e. s. 625.)) * “İnsan **iradesi** bizzat mevcud olarak yaratılmamıştır. Belki ona itibarî bir vücud verilmiştir. Hendesedeki itibarî ve farazî hatlar gibi, **irade** ve [[cuzi_ihtiyar|cüz’î ihtiyarînin]] de itibarî ve farazî bir vücudu vardır. Böyle bir varlığı ve böyle bir vücudu da herhangi bir tartı ve ölçü ile değerlendirmek mümkün değildir. İşte irade, hiçbir ağırlığı olmayan böyle izafî bir vücuda sahiptir. Şu kadar var ki o, Cenâb-ı Hakk’ın icraat ve yaratmasına bir şart-ı âdidir. Yani o kendine düşeni yaptığı zaman –ki bu ya meyelandır ya da meyelandaki tasarruftur–Cenâb-ı Hak onun istediği fiili yaratır. Demek oluyor ki, ister meyelan, isterse meyelandaki tasarruf, haddizatında haricî bir vücuda sahip olmamakla beraber, yaratma işi bu meyelan veya meyelandaki tasarrufa bağlı kılındığı içindir ki, **irade** apayrı bir değer ve kıymet kazanmaktadır.”((M. Fethullah Gülen, //Kitap ve Sünnet Perspektifinde Kader//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 31–32.)) * “[[insan|İnsanın]] **iradesi** de böyle bir plan ve proje gibidir. Aynen o da farazî hatlardan ve çizgilerden ibarettir. ‘[[cuzi_ihtiyar|Cüz’î ihtiyarî]]’ veya ‘**irade-i cüz’iye**’ dediğimiz bu planın ifade ettiği [[mana|mânâyı]] vücuda getirecek şey ise Cenâb-ı Hakk’ın yaratmasıdır. Fakat dikkat edilecek olursa, [[allah|Allah]]’ın yaratması bu plana göre olmaktadır. Zaten mesuliyetin kaynağı da **iradeye** ait bu fonksiyondur. * Bizim **irademiz**, zatında kıymet ve ağırlığı olmayan bir şey olsa bile, işlerimizi yaratacak olan [[allah|Allah]], bu plan üzerine yaratacağı için, biz bu yaratılacak şeye sebebiyet vermekteyiz. Yaratılmasına sebep olduğumuz ameller ‘hasenat’ nevinden ise mükâfat kazanırız; yok eğer ‘seyyiat’ türünden ise cezaya çarptırılırız. Görülüyor ki, çok mühim ve büyük neticeler hep bu farazî, nazarî ve şart-ı âdi olan **irade** üzerinde dönüp durmaktadır. Öyle ise mutlak cebir yoktur; ancak şartlı cebir vardır. Yaratan [[allah|Allah]]’tır; ama insanın **iradesini** Kendi yaratmasına âdi bir şart yapmıştır. İnsan bu noktada iyi düşünmeli ve [[kader|kader]] ile **irade** arasındaki dengeyi korumalıdır.”((A.g.e. s. 32–33.)) * “Her şey, evvelâ zihinde bir tasarı olarak belirir. İkinci bir teveccühle planlaştırılır. Daha sonra da [[azim|azim]] ve kararlılıkla tahakkuk ettirilir. Bu ilk tasarı ve plan olmadan, herhangi bir işe başlamak neticesiz olacağı gibi, **irade** ve [[azim|azim]] görmeyen her tasarı ve plân da akîm ve neticesiz kalacaktır.”((A.g.e.)) * “**İradenin** [[allah|Allah]]’ın gösterdiği istikamette ve makul sınırlar içinde kullanılması da çok önemlidir. Meselâ sizler, savunageldiğiniz dava adına ölesiye koşturur ama **iradenizin** hakkını tam vermez, onu dengeli bir biçimde kullanmaz, kullanamaz veya **iradenizi** kuvvetlendirecek sair unsurlar ile onu besleyemezseniz, birtakım önü alınmaz yanlışlıklar içine düşmeniz her zaman söz konusu olabilir. Yani Asr-ı Saadet şablonunu, içinde yaşanılan şartları, [[insan|insan]] ve **irade** faktörünü hesaba katmadan, ‘[[hizmet|Hizmet]] için sokağa dökülecek, silahlı mücadele yapacak, siyasî yolları deneyecek, âlemle yaka paça olacak ve hedefe bu yolla yürüyeceğiz.’ der ayak diretirseniz, irade mevzuunda [[imtihan|imtihanı]] kaybetmiş sayılırsınız. Hâlbuki **irade**, mantıkî ve hissî boşluklara çarpmamalı, çeşitli destekleyici unsurlarla daima beslenmelidir. Hatta bu bağlamda **irade** mutlaka [[suur|şuur]] ile birleştirilmelidir.”((M. Fethullah Gülen, //Prizma-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 170.)) * “[[insan|İnsanın]] mahiyetine bir ‘**irade** kabiliyeti’ yerleştirilmiştir ki, eğer [[insan|insan]], bu **iradesini** iyiye kullanabilirse o, [[cemadat|cemâdât]] ve hayvanatı çok geride bırakacağı gibi, bazen meleklerin önüne de geçebilecektir.”((M. Fethullah Gülen, //Yol Mülahazaları (Prizma-6)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2007, s. 765.)) * “[[din|Din]], başta da [[isaret|işaret]] edildiği gibi, [[akil|akıl]] ve [[suur|şuur]] sahiplerini muhatap alır; onları kendi [[cuzi_ihtiyar|ihtiyar]] ve seçenekleriyle, dünyevî-uhrevî hayra yönlendirir ve icabet edenlere de ebedî saadetler vaad eder. [[din|Din]] karşısında mükelleflerin yeri, onların bazı sorumluluklar altında ezilmeleri değil; ‘Yaradan bilir’ esprisinden hareketle, iyinin, güzelin, hayrın ve ebedî mutluluğun, [[allah|Allah]]’ın [[ilim|ilim]], **irade** ve takdiriyle –şart-ı âdî planında– onların [[irade|iradelerine]] bağlanması gibi küllî meşîetin, önceden onlara bahşedilmiş [[cuzi_ihtiyar|cüz’î ihtiyara]] bir teveccühü ve bir iltifatıdır. Bu yönüyle de o, değişik [[din|din]] şeklindeki organizasyonlardan çok farklı, ulûhiyet edalı ve [[ubudiyet|ubûdiyet]] ifadelidir. Bir kere her şeyden evvel, bu [[din|dinin]] muhatapları [[akil|akıl]] ve **irade** sahibidirler ve [[allah|Allah]]’ın vaz’ettiği nizamı yaşamaya ve temsile çalışırlar. Bu itibarla da [[din|dini]], özel bir donanıma karşı özel bir teveccüh şeklinde yorumlamak da mümkündür. Zira [[akil|akıl]] ve **irade** mahrumları onunla mükellef tutulmamışlardır ve onlar için bizzat hayra sevk gibi bir iltifat da söz konusu değildir.”((M. Fethullah Gülen, //Kendi Dünyamıza Doğru (Ruhumuzun Heykelini Dikerken-2)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 178.)) * “[[azim|Azm]], kararlılık, **irade** ve dönme bilmeme gibi mânâlar için kullanılır. Başına ‘ulû’ kelimesi getirilince de mânâ, [[azim|azim]] ve karar sahipleri olur.”((M. Fethullah Gülen, //Asrın Getirdiği Tereddütler-3//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 76.)) * “Senin [[hayat|hayatına]] verilen cüz’î [[ilim|ilim]] ve kudret ve **irade** gibi sıfat ve hallerinden küçük nümunelerini vahid-i kıyasî ittihaz ile, Hâlık-ı Zülcelâlin sıfât-ı mutlakasını ve şuûn-u mukaddesesini o ölçülerle bilmektir. Meselâ, sen cüz’î iktidarın ve cüz’î [[ilim|ilmin]] ve cüz’î **iradenle** bu haneyi muntazam yaptığından, şu kasr-ı âlemin senin hanenden büyüklüğü derecesinde şu âlemin ustasını o nisbette Kadîr, Alîm, Hakîm, Müdebbir bilmek lâzımdır.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 136.)) * “Küre-i hava diyor ki: Bu [[hadis|hadis]], benden veya bana nezarete memur melekten haber veriyor. Çünkü [[insan|insandaki]] bütün konuşmalar ve sair bütün hadsiz sesler, karışmaları içinde karıştırılmadan tam hurufatıyla ve söyleyenlerin şiveleriyle, mümtaz sesleriyle söylenmek gösterir ki: Küllî bir [[suur|şuurla]] yapılan bu iş, yalnız tek bir zerrenin vazifesi.. ne bana –yani küre-i havaya– ve ne de bütün esbaba vermesi hiçbir cihet-i imkânı yok. Demek her yerde hâzır, nâzır [[ehadiyet|ehadiyet]] cilvesiyle ve içinde ihatalı bir **irade**, [[muhit|muhit]] bir [[ilim|ilim]] bulunan bir kudret-i ezeliyenin cilvesidir. Buna milyonlar şahitlerinden birisi radyodur.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Emirdağ Lâhikası//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 114.)) * “[[vicdan|Vicdanın]] anasır-ı erbaası ve ruhun dört havassı olan **irade**, zihin, [[his|his]], Latife-i Rabbâniye: Her birinin bir gayat-ül gayatı var. **İradenin** ibadetullahtır. Zihnin [[marifetullah|mârifetullahtır]]. Hissin [[muhabbetullah|muhabbetullahtır]]. Latifenin müşahedatullahtır. İbadet-i kâmile dördünü tazammun eder. Şeriat şunların i’tidal ve muvazenetlerini muhafaza ve gayat-ul gâyatına sevkettiği gibi, nefsin [[fitrat|fıtraten]] serbest bırakılmış olan kuva-ı selâsesini ifrat ve tefritten kurtarıp [[hikmet|hikmet]], [[iffet|iffet]], [[secaat|şecaâtı]] tazammun eden [[adalet|adalet]] noktasına sevk eder.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Asar-ı Bediyye//, İstanbul: Envar Neşriyat, 2019, s. 41.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[cuzi_ihtiyar|Cüz’î İhtiyar]] * [[irade_insani|İrade İnsanı]] * [[kader|Kader]] ===== İlave Okuma ===== * Jules Payot, [[https://www.goodreads.com/book/show/119935268-irade-terbiyesi|İrade Terbiyesi]] * M. Fethullah Gülen, “[[https://fgulen.com/tr/eserleri/prizma/irade-ve-imtihan|İrade ve İmtihan]]“ ===== Dipnotlar =====