====== İstiğfar ====== * “İşlenen her bir günah insan tabiatı açısından bir deformasyondur. Böyle bir deformasyon yaşayan insanın yeniden formuna girebilmesi yani tabiat-ı asliyesine dönebilmesi ise ancak **istiğfarla** mümkündür. Diğer bir ifadeyle, günahlar insan mahiyetinde olumsuz bir kısım değişiklikler meydana getirir. Öyle ki, günah ile kirlenen bir kalb zamanla kendi fonksiyonunu dahi eda edemez hâle gelebilir. Ayrıca her bir günah, insanı Allah’tan uzaklaştırır ve onu küfre yaklaştırır. İşte insanı küfre yaklaştıracak günahlardan kurtulma ve kalbde oluşan lekeleri silme ancak **istiğfarla** mümkün olur.”((M. Fethullah Gülen, //Mefkûre Yolculuğu (Kırık Testi-13)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 240.)) * “... hata ve mâsiyetlere karşı tepki vermeyen, günahtan rahatsızlık duymayan, yaptığı yanlışlıklardan dolayı uykuları kaçmayan bir gönül, ölmüş bir bünye gibidir. Bütün bu sebeplerden dolayı, inanan bir gönül, günaha karşı mutlaka bir tepki gösterir. Gösterilmesi gereken tepkilerin en başta geleni ise **istiğfardır**.”((A.g.e. s. 240.)) * “Resûl-i Ekrem Efendimiz’den şeref-sudûr olmuş, seyyidü’l-**istiğfar** ismindeki şu dua da **istiğfar** adına çok önemli bir duadır ve sabah akşam okunabilir:اَللّهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لَا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَبُوءُ لَكَ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي فَإِنَّهُ لَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ ‘Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. İbadete lâyık Senden başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Sen’in kulunum. Ezelde Sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden Sana sığınırım. Bana lütfettiğin nimetleri yüce huzurunda minnetle anar, günahımı itiraf ederim. Beni affet; şüphe yok ki günahları Sen’den başka affedecek yoktur.’ Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu duayla ilgili şöyle buyurmuştur: ‘Bu duayı her kim sevap ve fazîletine gönülden inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse, o kimse [[cennet|Cennet]] ehlinden olur. Her kim de sevap ve fazîletine gönülden inanarak gece okur da sabah olmazdan önce ölürse, o kimse de [[cennet|Cennet]] ehlinden olur.’((Buhârî, Daavât, 2.))”((A.g.e. s. 247–248.)) * “[[din|Dine]] [[hizmet|hizmet]] adına vazifeler yerine getirilirken bazen [[allah|Allah’ın]] hoşlanmadığı şeyler de işlenebilir ve bunlar, çok defa o işin tıkanmasına sebebiyet verebilir. Bu sebeple Kur’ân, fetihle **istiğfarı** birbiriyle irtibatlandırmış ve Peygamber'e (sallallâhu aleyhi ve sellem): ‘Allah’ın fethi geldiğinde, durmadan **istiğfar** et!’ buyurmuştur. Hz. Âişe Validemiz (radıyallâhu anhâ) diyor ki, bu âyet nazil olduktan sonra O'nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) **istiğfarı** bir mecliste bazen yüz defa olabiliyordu.”((M. Fethullah Gülen, //Prizma-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 32.)) * “**İstiğfar**, sadece [[tevbe|tevbe]] ve **istiğfar** kalıpları içindeki şekliyle değil, Rabb’e her türlü teveccüh şekliyle de olabilir. İnsan, günlük hayatta bazen bir sürü mâsiyet içinde bocalar durur. Bazen Hak yolunda tam olamayabilir, bazen de niyetinin hâlisliğini her zaman koruyamadığından keyif ve arzularına göre yaşayabilir. Dolayısıyla böyle birinin bu kirli atmosferde duyguları ve havası kirlenebilir. Şimdi bu şekilde kirlenen ve bu kirlerle sarsılan, çizgisini kaybeden bir insanın Cenâb-ı Hakk'a **istiğfarla** çok teveccüh etmesi lâzımdır ki, böyle bir kirlenme ile meyelan-ı şer gelişmesin. Çünkü Kader Risalesi’nde bu mesele anlatılırken Hz. Üstad, ‘Dua ve [[tevekkul|tevekkül]] meyelan-ı hayra büyük bir kuvvet verdiği gibi, **istiğfar** ve tevbe dahi meyelan-ı şerri keser, tecavüzatını kırar.’ demektedir. İnsanın hem hayra hem de şerre karşı bir yönüyle istidat ve temayülü vardır. İnsan, kalbinin sesini dinleyip hayra teveccüh etmeli ve evrâd ü ezkârla sürekli kalbinin derinliklerine doğru yelken açmalıdır.”((M. Fethullah Gülen, //Yol Mülahazaları (Prizma-6)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2007, s. 40.)) * “... helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Ferâiz-i İlâhiye ise hafiftir, azdır. Allah’a abd ve asker olmak öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez. Vazife ise, yalnız bir asker gibi, Allah namına işlemeli, başlamalı. Ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse, **istiğfar** etmeli. ‘Yâ Rab, kusurumuzu affet. Bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Âmin.’ demeli ve O’na yalvarmalı.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 29.)) * “... günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, **istiğfarla** çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Lem’alar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 9.)) * “Şeytan, kusurlu insana kusurunu itiraf etmemek ile **istiğfar** ve istiaze yolunu kapayıp, enaniyeti tahrik ederek, avukat gibi, nefsini müdafaa ettirir.”((A.g.e. s. 470.)) ===== Dipnotlar =====