====== İtimat ====== * “Bütün [[enbiya|enbiya]] hayattar kökleri, bütün evliya tarâvettar semereleri bir şecere-i nurâniyedir ki; her bir dâvâsını, mucizâtlarına istinat eden bütün [[enbiya|enbiya]] ve [[keramet|kerametlerine]] **itimat** eden bütün [[evliya|evliya]], tasdik edip imza ediyorlar.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 248–249.)) * “... [[enaniyet|enâniyetine]] **itimat** eden, zulümât-ı [[gaflet|gaflete]] düşen, [[dalalet|dalâlet]] karanlığına müptelâ olan adam; o vâkıada evvelki hâlime benzer ki, o cep feneri hükmünde nâkıs ve [[dalalet|dalâlet]]-âlûd mâlûmat ile zaman-ı mâziyi, bir mezar-ı ekber suretinde ve [[adem|adem]]-âlûd bir zulümât içinde görüyor.”((A.g.e. s. 334.)) * “[[keramet|Kerametin]] izharı, zaruret olmadan zarardır. İkramın izharı ise, bir tahdîs-i nimettir. Eğer, keramet ile müşerref olan bir şahıs, bilerek harika bir emre mazhar olursa, o hâlde eğer nefs-i emmâresi bâki ise, kendine güvenmek ve nefsine ve keşfine **itimat** etmek ve gurura düşmek cihetinde [[istidrac|istidraç]] olabilir.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 30.)) * “[[allah|Allah’a]] güven ve **itimat** ile başlayıp, kalben beşerî güç ve kuvvetten teberri kuşağında sürdürülen ve neticede her şeyi Kudreti Sonsuz’a havale edip vicdânen **itimad**-ı tâmmeye ulaşma ile sona eren [[alem-i_emir|âlem-i emre]] ait ahvâl veya rûhanî seyrin mebdeine ‘[[tevekkul|tevekkül]]’, iki adım ötesine ‘[[teslim|teslim]]’, bir tur ilerisine ‘[[tefviz|tefviz]]’ ve müntehâsına da ‘[[sika|sika]]’ denir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 115.)) * “Bir başka zaviyeden [[tevekkul|tevekkül]]; hemen herkes için Hakk’a **itimat** ve güvenmenin adı; [[teslim|teslim]], kalbî ve ruhî hayata uyanmışların hâli; tefviz ise, esbap ve tedbire takılmamanın unvanıdır ki, haslar üstü haslara mahsus bir [[hal|hâl]] veya [[makam|makamdır]].”((A.g.e. s. 116.)) * “İnsanlardan korkmak, [[insan|insanı]] felç eder; onların eline bakıp onlardan bir şeyler beklemek ise, çok defa sukut-u hayal ve ümitsizliğe sebebiyet verir. Kimseden korkmamanın tek çaresi korkulacak merciden korkmak, hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemenin yolu da her zaman için kuvvetli ve vaadini yerine getirmeye muktedir olana **itimat** etmekle olur.”((M. Fethullah Gülen, //Ölçü veya Yoldaki Işıklar//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 143.)) * “[[dua|Dua]], sebep ve vasıtaları aşarak, hem [[allah|Allah’ın]] kudretine **itimadı**, hem de beşerî zaafı ilândır.”((A.g.e. s. 248.)) * “[[yeni_insan|Yeni insan]], inşâ rûhuna sahip her türlü şablonculuğun karşısındadır. Öze saygısı içinde kendini yenilemesini, hâdiselere söz dinletmesini bilir. Ve hep yaşadığı devrin önünde yürür.. hem de irâdesinin sınırları ötesinde bir gayretle, [[sevk|şevkli]], çalımlı ve [[allah|Allah]]’a **itimat** içinde. Onun [[hayat|hayatında]] sebeplere riâyetle [[teslimiyet|teslimiyet]] o kadar içiçedir ki, işin iç yüzünü bilmeyenler onu, ya esbâbperest -sebeplere tapan, sebepleri her şey sayan- veya tam cebrî -kaderci- sanırlar.. oysa ki, ne o, ne de o; yeni insan tam bir denge insanıdır.. sebeplere riâyeti bir vazife bilir, Hakk’a teslimiyeti de [[iman|îmânın]] gereği sayar.”((M. Fethullah Gülen, //Zamanın Altın Dilimi (Çağ ve Nesil-4)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 172.)) * “... bir insanın üzerinde on tane [[nifak|nifak]] belirtisi, bir tane de [[iman|iman]] emaresi olsa, biz yine o insan hakkında elimizden geldiğince [[husn-u_zan|hüsn-ü zan]] etmek mecburiyetindeyiz. Evet, o şahıs, söz konusu mezmum sıfatlarından dolayı kendi hesabına çok korkmalı ve akıbetinden endişe etmelidir; ancak, biz, kat’iyen onun hakkında münafık hükmüne varmamalıyız; sû-i zanda isabet etmektense [[husn-u_zan|hüsn-ü zanda]] yanılmayı seçmeliyiz. Tabii ki, [[iman|iman]] [[hizmet|hizmetinin]] ve umumun hukukunu gözeterek, üzerinde nifak alâmeti bulunan insanlara bir kısım vazife ve sorumluluklar verip vermeme hususunda daha temkinli olabiliriz. Bu hususta, Üstad hazretlerinin ortaya koyduğu ‘[[husn-u_zan|hüsn-ü zan]], adem-i **itimat**’ prensibine göre hareket edip, [[kuran|Kur’an]] hizmetinden onların da nasipdar olmaları için, o türlü insanlara da bazı vazifeler verme ama onları mahremiyet gerektiren yerlerden uzak bulundurma yoluna gidebiliriz. Böylece, hem amme hukukunu korumuş hem de o insanların da çirkin sıfatlardan kurtulup samimi birer mü’min olabileceklerine dair [[husn-u_zan|hüsn-ü zannımızın]] gereğini yapmış oluruz. Şu kadar var ki, aynı [[mefkure|mefkureye]] gönül vermiş insanlar arasında [[husn-u_zan|hüsn-ü zannın]] ve güvenin ana unsurlar olduğu; kesin bilgilere dayanmayan haberlerden, sudan bahanelerden, bir kısım şüphe ve vesveselerden dolayı kardeşlerin birbirlerine karşı asla **itimatsızlık** etmemelerinin gerektiği unutulmamalıdır. ‘Adem-i **itimat**’ mülahazası tahdit altına alınmalıdır.”((M. Fethullah Gülen, //Vuslat Muştusu, (Kırık Testi-8)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 220.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[tevekkul|Tevekkül]] ===== Dipnotlar =====