====== Küfür ====== * “... **küfür**, [[iman|imanın]] zıddıdır; [[allah|Allah’a]] inanmamak, hakkı kabul etmemek ve inkâr ile [[allah|Allah’ın]] nimetlerini örtmek demektir. Haddizatında, bir [[kalb|kalbe]] [[iman|imanın]] sevdirilmesi ve onunla gönlün mamur edilmesi **küfürden** iğrenmeyi gerektirir. [[iman|İmanın]] tadını alan bir [[insan|insan]] **küfürden** mutlaka tiksinir. Nitekim İnsanlığın İftihar Tablosu (aleyhissalâtü vesselâm) şöyle buyurmuştur: ‘Şu üç haslet kimde bulunursa, o [[iman|imanın]] tadını duyar: [[allah|Allah’ı]] ve O’nun Resûlü’nü her şeyden ve herkesten daha fazla sevmek; sevdiğini yalnız [[allah|Allah]] [[riza|rızası]] için sevmek ve [[allah|Allah]] onu **küfürden** kurtardıktan sonra yeniden **küfre** düşmeyi ateşe atılmaktan daha kerih görmek.’((Buhârî, İman, 9.)) * [[fisk|Fısk]] ve isyan da **küfre** ve ebedî hüsrana açılan o kapılardandır ve [[iman|imanın]] neşvesini [[kalb|kalbinde]] duyan bir [[insan|insanın]] bu iki tehlikeli sahadan fersah fersah kaçması gerekmektedir.”((M. Fethullah Gülen, “[[http://fgulen.com/tr/eserleri/kursu-akademi-yazilari/2013-kursuleri/iman-kufur-arasinda|İman-Küfür Arasında]]”)) * “... öyle [[fisk|fısk]] ve zulüm vardır ki, bunlar ayn-ı **küfür** kabul edilirler. Mesela [[allah|Allah]]’ın koyduğu esaslara karşı gelmek ve [[allah|Allah’a]] şirk koşmak, **küfür** içinde mütalâa edilebilecek bir [[fisk|fısk]] u [[fucur|fücurdur]]. Öte yandan kişinin yapmakla mükellef olduğu namaz kılmak, [[oruc|oruç]] tutmak.. gibi [[ibadet|ibadetleri]] yerine getirmemesi de –şayet alışkanlık hâline gelmemişse– bir [[fisk|fısktır]]; ama bu [[fisk|fıskı]] işleyen kişi, yine mü’min olarak mütalâa edilegelmiştir.”((M. Fethullah Gülen, //Bir İ’câz Hecelemesi//, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 159.)) * “Kibir, [[haset|haset]], ucub, [[riya|riyâ]], fahr ve [[enaniyet|enaniyet]] misillü iç inhiraflar, [[hakikat|hakikatin]] olduğu gibi duyulup hissedilmesine mâni olması ölçüsünde, **küfür** ve [[dalalet|dalâletin]] basamakları sayılan günahlar da önemli birer engel sayılırlar.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 307.)) * “... [[iman|iman]] ve vahyin [[varidat|vâridâtına]] kapalı [[felsefe|felsefenin]], [[kalb|kalb]] ve [[vicdan|vicdana]] sahip [[insan|insanı]] ve hele [[insan|insanın]] bu iki buudunu tatmin etmesi de düşünülemezdi; zira [[insan|insanı]] bu derinlikleriyle tatmin edip ona mânâ ve mahiyet kazandıran sadece [[din|din]] olmuştur; [[din|din]] olmuştur ama, insanoğlu tarih boyu, bu her iki sisteme de müracaat edegelmiştir. Zaten mücadele de bundan kaynaklanmaktadır. Birinden [[iman|iman]] ve güzel ahlâk doğarken, diğerinden hep **küfür** ve mesâvî (kötülükler) ortaya çıkmıştır.”((M. Fethullah Gülen, //Enginliğiyle Bizim Dünyamız: İktisadî Mülâhazalar//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 56.)) * “... [[iman|iman]] başta olmak üzere [[marifetullah|mârifetullah]], [[muhabbetullah|muhabbetullah]], [[mehafetullah|mehâfetullah]] ve [[zevk-i_ruhani|zevk-i ruhanîye]] erip, [[hakikat|hakikat]] yolcusu [[insan|insanın]] asıl hedefi olan [[riza|rıza]]-yı ilâhîye ulaşabilmesi adına verilmiş olan latîfeler eğer **küfür** ve [[abes|dalaletle]] ölüyor ve bir daha dirilmiyorsa, sonradan [[hidayet|hidayete]] eren insanlar hiçbir yere varamazlar.”((M. Fethullah Gülen, //Gurbet Ufukları (Kırık Testi-3)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 108–109.)) * “**Küfür** ve [[dalalet|dalalete]], [[haset|haset]] ve çekememezliğe kilitlenmiş insanlara malzeme vermemek ve onların işini kolaylaştırmamak için çok hassas yaşamalı, asla [[temkin|temkin]] ve [[teyakkuz|teyakkuzdan]] ayrılmamalıyız.”((M. Fethullah Gülen, //Işık Karanlığı Boğarken (Kırık Testi-19)//, New Jersey: Süreyya Yayınları, 2022, s. 179–180.)) * “Ehl-i tahkik, ‘**Küfür** devam eder ama [[zulum|zulüm]] devam etmez!’((El-Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, 2:107.)) demiştir. **Küfür**, mahkeme-i kübrâya kalır; [[allah|Allah]] kendi huzur-u kibriyâsında onu cezalandırır; fakat zulüm, umumun hukukunu çiğneme ve masum insanların hukukuna tecavüz olduğundan dolayı er-geç dünyada cezasını bulur. Evet, zulmedenler burada da az çok onun karşılığını bulurlar.”((M. Fethullah Gülen, “[[https://herkul.org/bamteli/bamteli-sira-bizde/|Sıra Bizde!]]”)) * “... [[iman|îmân]], mânevî bir [[cennet|cennetin]] çekirdeğini taşıyor. **Küfür** dahi, mânevî bir [[cehennem|cehennemin]] tohumunu saklıyor.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 16.)) * “Hulfü’l-vaad ise hem zillet, hem tezellüldür. Hiçbir cihetle celâl-i kudsiyetine yanaşamaz. Hulfü’l-vaîd ise ya aftan, ya [[acz|aczden]] gelir. Hâlbuki **küfür**, cinâyet-i mutlakadır; affa kabil değil. Kadîr-i mutlak ise, [[acz|aczden]] münezzeh ve mukaddestir.”((A.g.e. s. 87.)) * “... ey şeytan! [[batil|Bâtılı]] [[hak|hak]] ve muhâli mümkün gösteren [[gaflet|gaflet]] ve [[dalalet|dalâlet]] ve safsata ve inat ve mağlata ve mükâbere ve iğfal ve görenek gibi şeytanî desiselerle çok muhâlâtı intâc eden **küfür** ve inkârı, o bedbaht [[insan|insan]] suretindeki hayvanlara yutturmuşsun!”((A.g.e. s. 201.)) * “Tahayyül-ü **küfür**, **küfür** olmadığı gibi; tevehhüm-ü **küfür** dahi, **küfür** değildir. Tasavvur-u [[dalalet|dalâlet]] [[dalalet|dalâlet]] olmadığı gibi; tefekkür-ü [[dalalet|dalâlet]] dahi, [[dalalet|dalâlet]] değildir. Çünkü hem tahayyül, hem tevehhüm, hem tasavvur, hem [[tefekkur|tefekkür]]; tasdik-ı aklîden ve [[izan|iz’ân-ı]] [[kalb|kalbîden]] ayrıdırlar, başkadırlar. Onlar bir derece serbesttirler. [[cuzi_ihtiyar|Cüz-ü ihtiyâriyeyi]] pek dinlemiyorlar. Teklif-i [[din|dinî]] altına çok giremiyorlar. Tasdik ve [[izan|iz’an]], öyle değiller. Bir mîzâna tabidirler. Hem tahayyül, tevehhüm, tasavvur, [[tefekkur|tefekkür]], nasıl ki tasdik ve [[izan|iz’an]] değiller. Öyle de şüphe ve tereddüt sayılmazlar. Fakat eğer lüzumsuz tekrar ede ede müstakar bir hâle gelse, o vakit hakikî bir nevi şüphe, ondan tevellüd edebilir.”((A.g.e., s. 295.)) * “[[insan|İnsan]]; nur-u [[iman|iman]] ile [[ala-yi_illiyyin|âlâ-yı illiyyîne]] çıkar. [[cennet|Cennete]] lâyık bir kıymet alır. Ve zulmet-i **küfür** ile, [[esfel-i_safilin|esfel-i sâfilîne]] düşer. [[cehennem|Cehenneme]] ehil olacak bir vaziyete girer.”((A.g.e. s. 331.)) * “[[iman|İman]], [[insan|insanı]] [[insan|insan]] eder. Belki [[insan|insanı]] sultan eder. Öyle ise, [[insan|insanın]] vazife-i asliyesi, [[iman|iman]] ve [[dua|duadır]]. **Küfür**, [[insan|insanı]] gayet âciz bir canavar hayvan eder.”((A.g.e. s. 336.)) * “... **küfür** ve isyan ve seyyie, tahriptir, [[adem|ademdir]]. Hâlbuki azîm tahribat ve hadsiz [[adem|ademler]], bir tek [[emr-i_itibari|emr-i itibarîye]] ve ademîye terettüp edebilir. Nasıl ki bir azîm sefînenin dümencisi, vazifesinin adem-i ifasıyla, sefîne gark olup bütün hademelerin netice-i sa’yleri ibtal olur. Bütün o tahribat, bir ademe terettüp ediyor. Öyle de: **Küfür** ve mâsiyet, adem ve tahrip nev’inden olduğu için, [[cuzi_ihtiyar|cüz-ü ihtiyârî]] bir [[emr-i_itibari|emr-i itibarî]] ile onları tahrik edip müthiş netâice sebebiyet verebilir. Zira **küfür**, çendan bir seyyiedir. Fakat, bütün [[kainat|kâinatı]] kıymetsizlikle ve abesiyetle tahkir ve delâil-i vahdâniyet’i gösteren bütün mevcudatı tekzip ve bütün tecelliyât-ı esmâyı tezyif olduğundan, bütün [[kainat|kâinat]] ve mevcudat ve esmâ-yı ilâhiye namına Cenâb-ı Hak kâfirden şedid şikâyet ve dehşetli tehdidat etmek; ayn-ı [[hikmet|hikmettir]] ve ebedî azab vermek, ayn-ı adâlettir.”((A.g.e. s. 505.)) * “Şeytanın en tehlikeli bir desîsesi şudur ki: Bazı hassas ve sâfî-[[kalb|kalb]] [[insan|insanlara]] tahayyül-ü **küfrîyi** tasdîk-i **küfürle** iltibâs ettiriyor. Tasavvur-u [[dalalet|dalâleti]], dalâletin tasdiki sûretinde gösteriyor. Ve mukaddes zâtlar ve münezzeh şeyler hakkında gayet çirkin hâtıraları hayaline gösteriyor. Ve imkân-ı zâtîyi imkân-ı aklî şeklinde gösterip [[iman|îmândaki]] yakînine münâfî bir şek tarzını veriyor. Ve o vakit o bîçâre hassas adam, kendini [[dalalet|dalâlet]] ve **küfür** içine düştüğünü tevehhüm edip [[iman|îmândaki]] yakîninin zâil olduğunu zanneder, [[yeis|yeise]] düşer, o yeisle şeytana maskara olur. Şeytan hem [[yeis|yeisini]], hem o zayıf damarını, hem o iltibâsını çok işlettirir, ya dîvâne olur yahud ‘her-çibâd-âbâd’ der, dalâlete gider.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Lem’alar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 94.)) * “... ehl-i **küfür** ve [[dalalet|dalâlet]] ise, **küfürdeki** inkârıyla, mevcûdâtın ille-i gâiyeleri ve sebeb-i bekâları olan o netice-i âzamı reddettikleri için, umum mahlûkatın [[hukuk|hukukuna]] bir nevi tecâvüz olduğu gibi, umum masnûâtın aynalarında [[cilve|cilveleri]] tezâhür eden ve masnûâtın kıymetlerini, aynadarlık cihetinde âlî eden esmâ-yı ilâhiyenin cilvelerini inkâr ettikleri için, o esmâ-yı kudsiyeye karşı bir tezyif olduğu gibi, umum masnûâtın kıymetini tenzil ile, o masnûâta karşı bir tahkir-i azîmdir.”((A.g.e. s. 105.)) * “[[hakikat|Hakâik-i]] [[islam|İslâmiye’ye]] zıddiyet gösterip mübâreze eden **küfrün** [[mahiyet|mahiyeti]]; bir inkârdır, bir cehildir, bir nefiydir. Sureten isbat ve vücudî görülse de manası [[adem|ademdir]], nefiydir. [[iman|İman]] ise [[ilim|ilimdir]], vücudîdir, isbattır, hükümdür. Her bir menfî meselesi dahi, bir müsbet [[hakikat|hakikatin]] unvanı ve perdesidir. Eğer [[iman|imana]] karşı mübâreze eden ehl-i **küfür**, gayet müşkülât ile menfî [[itikat|itikatlarını]] kabul-ü [[adem|adem]] ve tasdik-i [[adem|adem]] suretinde isbat ve kabul etmeye çalışsalar; o **küfür**, bir cihette yanlış bir [[ilim|ilim]] ve hata bir hüküm sayılabilir. Yoksa, irtikâbı çok kolay olan yalnız adem-i kabul ve inkâr ve adem-i tasdik ise cehl-i mutlaktır, hükümsüzlüktür. * Elhâsıl, itikad-ı **küfriye** iki kısımdır: * Birisi: Hakâik-i İslâmiye’ye bakmıyor. Kendine mahsus yanlış bir tasdik ve bâtıl bir itikat ve hata bir kabuldür ve zâlim bir hükümdür. Bu kısım bahsimizden hariçtir. O bize karışmaz, biz de ona karışmayız. * İkincisi: Hakâik-i imaniyeye karşı çıkar, muâraza eder. Bu dahi iki kısımdır: * Birisi: Adem-i kabuldür. Yalnız isbatı tasdik etmemektir. Bu ise bir cehildir, bir hükümsüzlüktür ve kolaydır. Bu da bahsimizden hariçtir. * İkincisi: Kabul-ü ademdir. Kalben, [[adem|ademini]] tasdik etmektir. Bu kısım ise bir hükümdür, bir [[itikat|itikattır]], bir iltizamdır. Hem iltizamı için nefyini isbat etmeye mecburdur.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Şuâlar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 92.)) * “Hanzalenin çekirdeğinde hanzale ağacı mündemiç ve dahil olduğu gibi [[cehennem|cehennemin]] de **küfür** ve [[dalalet|dalâlet]] tohumunda müstetir bulunduğunu, şuhûdî bir yakîn ile müşahede ettim. Ve keza nasıl ki hurmanın çekirdeği, hurma ağacına hâmiledir. Aynen öyle de, [[iman|iman]] habbesinde de [[cennet|cennetin]] mevcut olduğunu [[hads|hads]]-i kat’î ile gördüm. Çünkü o çekirdeklerin ağaçlara tahavvül ve inkılâpları garip olmadığı gibi **küfür** ve [[dalalet|dalâlet]] manası da tâzib edici bir cehennemi, [[iman|iman]] ve [[hidayet|hidayet]] de bir cenneti intaç edeceğinde istib’ad yoktur.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mesnevî-i Nûriye//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 192.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[dalalet|Dalâlet]] * [[esfel-i_safilin|Esfel-i sâfilîn]] * [[fisk|Fısk]] * [[iman|İman]] ===== Dipnotlar =====