====== Kürsî ====== * “Oturulacak özel yer, taht, kaide mânâlarına gelen ve [[ars|Arş]]-ı Âzam’ın altında ‘mevzi-i kademeyn’ konumunda, kâinatı [[muhit|muhit]] bir âlem-i mânevînin unvanı bulunan **Kürsî**, müfessirîn-i kirâma göre, Cenâb-ı Hakk’ın hükümlerinin tecellî ve icra alanı olup [[ars|Arş]]’ın bir alt tabakası kabul edilmiştir. Arz u semadaki her nesne ve herkes, ecrâm-ı ulviye ve onların kendilerine lâyık sekenesi **Kürsî**’nin ihata dairesi içindedir. Bu itibarla [[insan|insan]], varlık ve bütün âlemler bu **Kürsî**’de mütecellî ahkâm ve evâmirle sıkı sıkıya bağlıdırlar. Ahkâm, her şeye hâkim **Kürsî**’nin Sahibi’ne ait; emirler O’ndan; görüp gözetme de O’nun şe’n-i rubûbiyetinin muktezasıdır. Bütün harekât ve şuûn O’ndandır ve O, bütün bunlardan haberdardır; usûlünden-fürûundan, küllîsinden-cüz’îsinden, nefîsinden-hasîsinden, gizlisinden-açığından... bilir göklerdekileri ve gökler ötesindekileri, bildiği aynı anda gönüllerde oluşan his ve heyecanları, kafalardaki düşünceleri ve damarlardaki deverânı.. O, var ettiği her şeyi görür-gözetir, evirir-çevirir, değiştirir-başka kalıplara ifrağ eder de, [[kuran|Kur’ân]]’ın ifadesiyle, ne yorulur ne de uyuklar; [[ars|Arş]]’ı sıfât-ı sübhaniyesine bir taht-ı perdedar yapar, **Kürsî**’yi de icraat-ı rubûbiyetine bir makarr. Yaratır yarattıklarını, devam ettirir hayatı-memâtı; görür ve gösterir **Kürsî**’den Hayy u Kayyûm olduğunu... * İlk müfessirlerden günümüzün tefsircilerine kadar [[islam|İslâm]] ulemâsı, teferruattaki farklılık mahfuz, **Kürsî** hakkında şu mütalâalarda bulunmuşlardır: * **Kürsî**, arzî semanın fevkinde ve fakat [[ars|Arş]]’ın altında bütün kâinatı kuşatan, ‘mevzi-i kademeyn’ olarak yâd edilen bir pâyitaht zamanıdır. Onun yapı unsurları, maddî âlemin temel taşlarından farklı; ne atom ne elektron, ne anti-atom ve anti-elektron, hatta ne de iyon, Allah’ın bilebileceği fizikötesi bir mevcut.. o bir cisimdir ama, bildiğimiz cisimlerden değil; bir mahiyet sahibidir fakat, idrak ufkumuzu aşkın bir keyfiyeti haizdir.. cisim, cevher, araz olmadığını da söyleyebiliriz; ancak Zât-ı Ulûhiyet’in selbî sıfatları kabul ettiğimiz bu evsâfı, en aşkın varlıklar için dahi kullanmayı düşünmeyiz/düşünemeyiz ve bunu bu şekliyle itikadî bir konu gibi görürüz. * **Kürsî**, hem varlığı kuşatan hem de kevn ü mekânlarla müşterek mütalâa edilen, tefsircilerin ifadesiyle, hem muhît hem de muhât –Bediüzzaman’ın [[ars|Arş]] mevzuundaki zâhir-bâtın mütalâaları hatırlansın– bir mahiyet-i muallâya sahiptir. O tahtın sahibine gelince, O’nun için ne zaman ne mekân ne de cihet söz konusudur: * ‘Ne göklerde ne yerlerde, * Ne sağ u sol ne ön ardda, * Cihetlerden münezzehtir * Ki hiç olmaz mekânullah.’ (İbrahim Hakkı) * [[ars|Arş]] O’nun [[ars|arşı]], **Kürsî** O’nun **kürsîsidir** ama O Müteâl Varlık’ın bunlarla münasebeti oturma, kurulma, yerleşme, tahayyüz etme ve ihtiyaç duyma şeklinde değildir. O, bildiğimiz varlık türlerinden değildir. Vücudu hakikî bir vücud ve kendindendir; ulemâ-i İslâm’ın ifadâtıyla, ‘Vacibü’l-Vücud’dur; zıddı, niddi ve misli yoktur. **Kürsî** ise bir mânâda O’nun emirlerinin tecellî ve tenfiz mahallidir ve bizim için arka planları kavranamayan nâkabil-i idrak hakikatlerden bir [[hakikat|hakikat]] ve hayret duygularımızı tetikleyen bir muallâ duraktır. Şimdiye kadar onunla alâkalı pek çok şey ifade edilmiş ise de, bu yorumların hiçbirinin onun mahiyet-i nefsü’l-emriyesini aksettirdiği söylenemez. Söylenenler yanlış değildir ve idlâl ifade etmemektedir. Ama murad-ı ilâhî açısından, o hakikat-i uzmâya ‘delâlet-i bi’l-mutabaka’ ile delâlet ettiği de iddia edilemez. * **Kürsî**’ye, şu madde âleminde varlığa ait bütün hususiyet ve ahvâlin tecellî ve zuhur mahalli de demişlerdir ki, bilcümle [[ulvi_alemler|ulvî âlemler]] ve onların bağrında gerçekleşen oluşumlar, tebeddüller, tagayyürler, teşekküller, televvünler orada mütecellî emir ve ahkâma bağlı bir vetire içinde cereyan etmektedir: Zerreler, kaderî bir programla o **Kürsî**’den akseden emir ve irade ile döner dururlar; yıldızlar, sistemler orada mütecellî ahkâma göre âhenk içinde varlıklarını sürdürürler; [[melekler|melekler]], [[ruhaniler|ruhanîler]] gözleri orada evâmir-i tekvîniye ve teşrîiyeyi yerine getirirler; hâsılı, mikro âlemden makro âleme varlık oradan sâdır olan emirlerle yürür, orayla irtibat sayesinde âhengini korur ve kendine göz ucuyla baksa da bütün benliğiyle oraya müteveccihen yaşar. * Eski astronomi ve Batlamyus mülâhazaları çerçevesinde **Kürsî**’yi yorumlayanlar onu sekizinci sema tabakasında ‘sâbit âlemler ufku’, [[ars|Arş]]’ı da dokuzuncu semada ‘felek atlası’ şeklinde yorumlamışlardır. Bu onların ilmî ufukları itibarıyla kendi anladıkları.. Nebiler Sultanı’nın beyanına göre [[ars|Arş]] da **Kürsî** de onlara bağlı hakikatler de bizim kıstaslarımız açısından ihata edilecek türden değildir.. ve şu şekilde-bu şekilde onlara birer keyfiyet belirlemek de bizi aşar. İnsanlığın İftihar Tablosu, **Kürsî**’nin mahiyet-i nefsü’l-emriyesinin azametini ifade sadedinde: ‘Bütün kâinatlar **Kürsî**’ye nisbeten çöle atılmış bir halka mesabesindedir.’ buyurur. Bu bir ihata, muhteva, fonksiyon, meclâ ve mir’âtiyet, tabiî bilâtemekkün ve bilâtahayyüz bir taht-ı rabbanî olması itibarıyladır; bu açıdan da [[ars|Arş]]’ın altında ondan daha muallâ ve azametli bir şey yok demektir. * Vâkıa, bazı fuhûl-ü ulemâ **Kürsî**’yi kendi azameti ve [[ars|Arş]]’ı da o baş döndüren ihtişamıyla kabul etmenin yanında birincisini mekânî, ikincisini de zamanî görmüşlerdir. Bu, zaman ve mekânın birer hakikat-i sâbiteye nisbeti mânâsında bir yaklaşımsa kimsenin buna diyeceği bir şey olamaz ve böyle bir yorum [[ars|Arş]] u **Kürsî**’nin zaman ve mekân üstü birer hakikat olmalarına da mâni değildir. Ayrıca böyle bir ifade ile onların zaman ve mekân üstü olmalarındaki izafîlik kastediliyorsa ona da bir şey denemez; zira mutlak zaman ve mekândan münezzehiyet Zât-ı Ulûhiyet’in selbî sıfatlarındandır ve başka bir şeyin O’nunla o hâsse-i lâzimeyi paylaşması asla söz konusu değildir. * Hâsılı, **Kürsî**, ilâhî saltanat ve hâkimiyetin bir mahall-i tezahürü, ilm-i muhît-i rabbanînin bir meclâsı, mazhar-ı hâssı ve zihinlerimizde o sonsuz kudret, irade ve ilmi ihsas etmenin kaynağı mânevî ve nuranî bir taht-ı Rahmân u Rahîm’dir. * Yüksek bir nisbeti ifade etme adına Kâbe-i Muazzama’ya ‘Beytullah’ dendiği gibi nisbetlerinin ulviyeti, ihtiva ettikleri mânâların vüs’ati ve fonksiyonlarının enginliğiyle, [[ars|Arş’a]] ‘[[ars|Arş]]u’r-Rahmân’, **Kürsî**’ye de ‘**Kürsî**-i Rabbânî’ denmiştir. Ne denirse densin, maksat, o ulvî nisbetle ulûhiyetin azametini ifade, büyük-küçük kâinatların O’nun taht-ı tasarrufunda bulunduğunu da ifhamdır. Meseleye böyle yaklaşmayıp da gereksiz teferruata girdiğimiz takdirde haddimizi aşmış ve mahiyetlerini tam kavrayamadığımız hakikatlere saygısızlıkta bulunmuş oluruz. * Evet, [[kainat|kâinatları]] kaplayan bir **Kürsî** vardır.. ve bu **Kürsî** tasavvurlar üstü müteâl bir taht-ı Rahmân u Rahîm’dir. Bütün eşya ve şuûn orada tecellî eden ilâhî emir, irade, kudret ve meşîetle varlığa ermekte ve mevcudiyetlerini sürdürmektedirler. Ancak biz kat’iyen o **Kürsî**’nin hakikatini bilemediğimiz gibi arka planındaki esrar-ı ulûhiyete de akıl erdirmemiz mümkün değildir. [[sofi|Sofîler]] **Kürsî**’yi kudret-i ilâhiyenin zuhur ufku, emir ve nehy-i rabbanînin ifâza mahalli ve esmâ-i fiiliyenin de ilk matlaı görmüşlerdir.. görmüş ve [[acz|acz]] ü [[fakr|fakr]] mülâhazasıyla o kudrete yönelmeyi yenilmezliğin sırrı saymış, emr u nehy mevzuundaki duyarlılığı Sahib-i **Kürsî**’ye vefanın gereği bilmiş ve bütün varlığı da esmâ-i ilâhiyenin tezahürü, mahall-i tecellîsi ve armonisi şeklinde duymuş ve zevk etmişlerdir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 748–751.)) * “Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyu ruyor ki: ‘[[allah|Allah]]’ın **Kürsî**’sine nispeten, bütün kevn ü mekânlar (yani ışık hızıyla trilyon defa trilyon derinlikleri bulunan kevn ü mekânlar), çöle atılmış bir halka gibidir. O’nun [[ars|Arşına]] nispeten de **Kürsî**, çöle atılmış bir halka gibidir.’((İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, 1/310; et-Taberî, Câmiu’l-Beyân, 3/10.)) Kemmiyet ve keyfiyet ölçüleri içinde, [[ars|Arş]] ve **Kürsî** ele alınırken ortaya konan nispetlerle bu ne müthiş azamet! Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri, emir ve iradesini bu [[ars|Arş]] ve **Kürsî**’den tenfiz ve hükmünü oradan icra ediyor.”((M. Fethullah Gülen, //Asrın Getirdiği Tereddütler-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 38.)) * “Bakara Sûresi’nin ‘Sûre-i Bakara’ ve ‘Sûre-i **Kürsî**’ gibi farklı isimleri vardır. Bu sûreye, İsrailoğulları’yla alâkalı olan ‘Bakara’ (inek) kıssasının tamamının burada anlatılmış olması ve bu meselenin başka bir sûrede tekrar edilmemesi sebebiyle ‘Sûre-i Bakara’; içinde Âyetü’l-**Kürsî**’yi ihtiva ettiği için de ‘Sûre-i **Kürsî**’ denilmiştir. Evet, **kürsî**-i ilâhinin her şeyi ihata etmesiyle Bakara Sûresi’nin bütün ilâhî hükümleri kuşatması arasında ince bir alâka vardır.”((M. Fethullah Gülen, //Bir İ’câz Hecelemesi//, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 63.)) * “[[ars|Arş]] ve **Kürsî** hakkında istifhama müstenit herhangi bir soru sorulmadıkça konuşmamayı tercih ederim. Zira bunları Rabbimin namusu gibi telakki ediyorum. Çok mahrem bir yakınımın iç çamaşırlarından nasıl bahsetmiyorsam, [[ars|Arş]] ve **Kürsî**’den de bahsetmek istemem.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 81.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[alem-i_melekut|Âlem-i Melekût]] * [[ars|Arş]] * [[fizik_otesi_alemler|Fizik Ötesi Âlemler]] * [[sidretul_munteha|Sidretü’l-Müntehâ]] * [[ulvi_alemler|Ulvî Âlemler]] ===== Dipnotlar =====