====== Mantık ====== * “Kanunî bir alettir ki ona uymak zihni, fikirde hata etmekten korur.”((Ali ibn Muhammed es-Seyyid eş-Şerif Cürcani, //Tarifat: Arapça-Türkçe Terimler Sözlüğü//, tercüme ve şerh: Arif Erkan, İstanbul: Bahar Yayınları, 1997, s. 224.)) * “İslâm **mantıkçıları**, genellikle **mantığı** ‘bilinenden bilinmeyenin elde edilmesine vasıta olan [[ilim|ilim]]’((Kutbüddin er-Râzî, //Şerḥu’ş-Şemsiyye//, s. 10.)); ‘kurallarına uyulduğunda zihni hataya düşmekten koruyan bir fen’((et-Ta’rîfât, “el-Mantık” md.; Ali b. Ömer el-Kazvînî, s. 3.)); ‘[[insan|insanı]] fikrin sahihini fâsidinden ayırmaya muktedir kılacak kuralları veren alet ilmi’((Ali Sedad, //Mîzânü’l-Ukûl//, s. 6.)) şeklinde tanımlamışlardır.”((İbrahim Emiroğlu, “Mantık”, [[https://islamansiklopedisi.org.tr/mantik|TDV İslâm Ansiklopedisi]].)) * “Mizan ilmi diye adlandırılır, çünkü onunla [[huccet|hüccetler]] ve [[burhan|burhânlar]] ölçülür. Ebû Ali İbn Sînâ, **mantığı** [[ilim|ilimlerin]] hizmetkârı olarak adlandırıyordu... Ebû Nasr el-Fârâbî ise **mantığa** ‘[[ilim|ilimlerin]] reisi’ adını verir. * **Mantık**, düşüncede hata olmayacak şekilde bilinenlerden bilinmeyenlere gitmenin yollarını ve şartlarını bilmeyi sağlayan kuralların (kânun) bilgisidir.”((Tehânevî, //Bilim ve Sanat Terimleri Ansiklopedisi//, 1. Cilt, Haz. Ömer Türker, İstanbul: Ketebe, 2018, s. 78.)) * “... **mantığın** konusu tasavvurlar ve tasdiklerdir.”((A.g.e. s. 79.)) * “... **mantıkçı** yalnızca [[mana|anlamları]] inceler. Lafız tarafının gözetilmesi ise dolaylıdır.”((A.g.e. s. 80.)) * “... **mantığın** gayesi sözlerde doğruluk ve yanlışlığın, fiillerde iyi ve kötünün, inançlarda [[hak|hak]] ve [[batil|bâtılın]] ayrıştırılmasıdır. **Mantığın** faydası, nazarî ve amelî [[ilim|ilimleri]] elde etme kudretidir.”((A.g.e. s. 80.)) * “**Mantık** bilmeyenin [[ilim|ilmine]] güven olmaz.”((Gazzâlî, //El-Müstasfâ fî ilmi’l-usûl//, Bulak 1324, I-II.)) * “**Mantık**, [[akil|aklı]] [[muhakeme|muhakeme]] ve buna bağlı zihnî süreçlerde yönlendirerek bu süreçlerde açıklık, tutarlılık ve geçerlilik sağlanmasını mümkün kılan bilim ve sanattır. **Mantığın** gayesi, fikirlerimizin ve diğer zihnî süreçlerimizin tanımlanması ve düzenlenmesinde açıklık, hükümlerimizde tutarlılık ve akıl yürütme süreçlerimizde geçerlilik sağlamaktır.”(([[https://www.newadvent.org/cathen/09324a.htm|Logic, Catholic Encyclopedia]])) * “... artık maddî kılıç kınına girmiştir. Medenîlere galebe ikna iledir.((Bediüzzaman Said Nursî, //Tarihçe-i Hayat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 54.)) Güç ve kuvvet ile insanları bir yere yönlendiremezsiniz. Süper gücünüzle gider bir yeri işgal eder, yakar yıkar, insanları öldürürsünüz; ama bütün dünyanın tepkisini alırsınız. Öte yandan [[akil|akıl]], **mantık**, [[muhakeme|muhakeme]] ile, [[evrensel_insani_degerler|evrensel insanî değerlerle]] girerseniz, gönüllere sultan olursunuz [[allah|Allah’ın]] inayetiyle.”((M. Fethullah Gülen, //Gurbet Ufukları (Kırık Testi-3)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 68.)) * “... zımnî yalan olan mübalağalara girmeden, [[akil|akıl]], **mantık** ve [[kalb|kalbin]] kabul edeceği, ruhanîlerin ve mele-i âlânın sakinlerinin ‘evet’ diyeceği, [[din|dinin]] ruhuna ve [[kuran_akliligi|Kur’ân akliliğine]] uygun bir üslupla [[muhabbet|muhabbet]] ve sevgimizi dile getirip ortaya koymalıyız.”((M. Fethullah Gülen, //Kalb İbresi, (Kırık Testi-9)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 275.)) * “... eğer bir problem varsa, hissîliğe kapılmadan, [[akil|akıl]], **mantık** ve ikna metoduyla, yapılan yanlışlıklar giderilmeye çalışılmalıdır. Hâris el-Muhasibî Hazretleri’nin ifadeleriyle problemler, [[kuran_akliligi|Kur’ân aklîliği]] ve [[kuran|Kur’ân]] **mantıkîliği** içinde ele alınıp çözüme kavuşturulmalıdır.”((M. Fethullah Gülen, //Cemre Beklentisi (Kırık Testi-10)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 208.)) * “... [[suuralti_muktesebati|şuuraltı müktesebatı]], [[insan|insanın]] hayatı boyunca karşılaştığı sıkıntı ve problemler karşısında bir can simidi gibidir. Zira [[insan|insan]] hayatın değişik dönemlerinde [[akil|akıl]], **mantık** ve ilmî müktesebatıyla üstesinden gelemeyeceği meselelerle karşılaşabilir. İşte bu durumda, [[insan|insanın]] bir dönem güvendiği ve kendisi için birer kanaat önderi konumunda bulunan annesi, babası veya hocasının daha önceden ona verdiği, kazandırdığı duygu ve düşünceler onun imdadına yetişir.”((A.g.e. s. 288.)) * “... [[ask|aşk]] u [[sevk|şevkin]] uyarılmasının en önemli vesilelerinden biri ise insanlarda [[tefekkur|tefekkür]] mekanizmasının harekete geçirilmesi, düşünce sisteminin derinleştirilmesidir. [[tefekkur|Tefekkür]] kelimesi, tekellüf ifade eder. Dolayısıyla [[tefekkur|tefekkür]], [[insan|insanın]] şakaklarını zonklatırcasına temrinle kendisini düşünmeye alıştırması neticesinde kazanılacak bir ameliyedir. [[tefekkur|Tefekkür]], [[insan|insanın]] oturup kara kara düşünmesi veya görüp duydukları karşısında sathî ve küçük münasebetler kurması demek değildir. Bilâkis o, mebde ve müntehayı beraber değerlendirme; [[akil|aklı]], sebep-sonuç arasında âdeta bir mekik gibi getirip götürerek düşündüklerinden bir şeyler sağma, belki [[ruh|ruhuyla]] onları massetme, aynı zamanda düşündüklerini ihsaslarına mâl etme, hatta ihtisas imbikleriyle onlardan yeni bir şeyler çıkarmanın ad ve unvanıdır. Bu açıdan [[ask|aşk]] u [[istiyak|iştiyak]] kazandırma adına öncelikle insanları düşünmeye, **mantıklarını** işletmeye alıştırmak ve onları iyi ve kötüyü doğru görecek hâle getirmek gerekir.”((M. Fethullah Gülen, //Yenilenme Cehdi (Kırık Testi-12)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 229–230.)) * “[[fetanet|Fetanet]], [[akil|akılla]] [[akil|aklı]] aşma demektir. Ona, peygamber **mantığı** da diyebileceğimizi arz etmiştim. Bu **mantık**; [[ruh|ruh]], [[kalb|kalb]], [[his|his]] ve [[latife|letâifi]] bir araya getirip, mütalâa edilecek şeyi öyle mütalâa etmenin adıdır.”((M. Fethullah Gülen, [[https://fgulen.com/tr/eserleri/sonsuz-nur/Peygamberlerin-Sifatlari-Fetanet|“Peygamberlerin Sıfatları: Fetanet”]])) * “[[insan|İnsan]] [[mahiyet|mahiyetinde]], suret de, can da [[kalb|kalb]] cevherinin terkisine bağlanmış birer arazdan ibarettir. Aslında suretin de, canın da haiz bulundukları kıymet tamamen [[kalb|kalbden]] kaynaklanır. [[akil|Akıl]], en kalıcı eserlerini hep [[kalb|kalb]] atmosferinde öregelmiştir ki; [[kalb|kalbin]] [[ilham|ilhamları]] dört bir yandan [[dimag|dimağı]] kuşatınca, **mantık** ve [[muhakeme|muhakemeye]] bağlı bütün yalancı mumlar söner, sadece ve sadece yağı, fitili öteden, o gönül çerağı par par yanmasını sürdürür.”((M. Fethullah Gülen, //Beyan//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 81.)) * “... [[mevhibe|mevhibe]] de, [[varidat|vâridât]] da, göz ve kulakların tavassutu söz konusu olmadan, Hakk'ın mükerrem kullarının [[kalb|kalbine]] atılan öyle bir ilâhî armağan ve Hak teveccühüdür ki, hiçbir zaman onu [[akil|akıl]], **mantık** ve [[muhakeme|muhakeme]] ile kavramak mümkün değildir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 675.)) * “[[fetanet|Fetanet]], [[akil|akılla]] [[akil|aklı]] aşma demektir. Ona, **peygamber mantığı** da diyebileceğimizi arz etmiştim. Bu **mantık**; [[ruh|ruh]], [[kalb|kalb]], [[his|his]] ve letâifi bir araya getirip, mütalâa edilecek şeyi öyle mütalâa etmenin adıdır. * [[fetanet|Fetanet]], asla kuru bir [[akil|akıl]] ve **mantık** değildir. Onun içindir ki, [[islam|İslâm]]’ı böyle bir [[akil|akıl]] ve **mantığa** izafe edip, ‘[[islam|İslâm]] [[akil|akıl]] [[din|dinidir]].’, ‘[[islam|İslâm]] **mantık** [[din|dinidir]].’ gibi laflar etmek, [[islam|İslâm]]’ı bilmemenin de ötesinde büyük bir tahrife ilk adım sayılır. Hayır, [[islam|İslâm]], ne [[akil|akıl]] ne de **mantık** dinidir; o, doğrudan doğruya bir vahiy dinidir. * [[islam|İslâmî]] meselelerin [[akil|akıl]] ile, **mantık** ile mütenakız düşmemesi, bir yönüyle onun [[ilim|İlm]]-i [[muhit|Muhit]]’ten gelip her meselesini [[akil|akla]] da tasdik ettirmesinin, diğer yönden de, onu semavîliğe uygun yorumlayan peygamber **mantığının** şümul ve ihatasındandır. Yani peygamber [[ilham|ilhamı]] ve peygamber **mantığıdır**, başka değil... O **mantık** ki, vahyi telakkî edebilecek bir çapta yaratılmıştır. Ve yine o **mantık** ki, [[his|hisse]], [[muhakeme|muhakemeye]], [[kalb|kalbe]], [[latife|letâife]] ve hikemiyât mânâsına [[felsefe|felsefeye]] de açıktır. O, **mantık** üstü bir **mantıktır** veya tek kelime ile Fetanet-i Âzam’dır.”((M. Fethullah Gülen, //Sonsuz Nur//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 219–220.)) * “Dupduru suyun derinliği neyse, [[kuran|Kur’ân]]’ın derinliği ve besâteti de odur. [[kuran|Kur’ân]] [[felsefe|felsefî]] oyunlarla, diyalektikle, **mantık** [[cerbeze|cerbezeleri]] ile insanların zihinlerini ve [[kalb|kalblerini]] iğfal etmez. Onda her şey apaçıktır ve yine **mantık** oyunları yoktur. Doğrudan doğruya [[hakikat|hakikatin]] ifadesi nümâyândır.”((M. Fethullah Gülen, //Kur’ân’ın Altın İkliminde//, İstanbul: Nil Yayınları, 2010, s. 137.)) * “Mirasçının üçüncü vasfı; [[akil|akıl]], **mantık** ve [[suur|şuur]] üçlüsüyle [[ilim|ilme]] yönelmek olacaktır. İnsanlığın, bir kısım karanlık faraziyeler arkasında sürüklendiği bir dönemde insanlardaki genel temayüle de bir cevap teşkil edecek olan bu yöneliş, topyekûn beşerin kurtuluşu adına ehemmiyetli bir adım olacaktır.”((M. Fethullah Gülen, //Ruhumuzun Heykelini Dikerken-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 42.)) * “Soru: Hissiyat ile [[akil|akıl]] ve **mantığın** arasındaki münasebet, [[iman|iman]] ve [[iman|imana]] [[hizmet|hizmet]] açısından nasıl olmalıdır? * Cevap: Her şeyin bidayetinde önce hissîlik olur, [[akil|akıl]] ve **mantık** sonra gelir. Eğer aklîlik de ta baştan olsa bile insan, gençliğinde tıpkı ihtiyar ve olgunlar gibi yaşar. Yani tabiat-ı beşerde hissîliğin olması normal bir şey. Şimdi insanın elinde bin bir maharet vardır. Ancak mümarese ve tecrübe olmazsa bu [[istidat|istidatlar]] ortaya çıkmaz.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 195.)) * “[[islam|İslâmiyet]] hem [[akil|akıl]] ve **mantığa** uygundur hem de teslimiyeti gerektirir. Zira [[akil|akıl]] ve **mantıkla** teslimiyet birbirine zıt mânâya gelen kelimeler değildir. Bir şey hem **mantıklı** olur hem de teslimiyeti gerektirir. Yani hiç kimse, teslimiyet gerektiren bir husus karşısında, ‘Öyle ise bu **mantıkî** değildir.’ gibi bir hüküm veremez ve sağlam bir **mantık** böyle bir hükmü kabul etmez.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-2//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 116.)) * “İnkılâpçı ruhlara muhtacız. Hava kadar, su kadar ihtiyacımız var inkılâpçı ruhlara. Kendini yenilemesini bilen ve bildiğini yeni yeni komprimeler hâlinde takdim etmeyi beceren insan yokluğudur ki, bugün fikir ve kültür hayatımızı iflasa sürüklemiştir. * Düşünün ki, asırlarca bizde **tasavvurî mantık** okutulmuştur. Bizim talebelik dönemimizde de aynı **mantık** okutulurdu. Hatta //İsagoci// ve //Muğni’t-Tullab// gibi **mantık** kitaplarını ben de birkaç kere okuttum. Hâlbuki bu dönem zarfında Batı’da, Bacon ve Russell gibi düşünür ve filozoflar değişik **mantık** süreçlerini aşarak **tatbikî mantığa**, hatta **riyazî mantığa** ulaşmışlardı. Gariptir biz, uzun zaman Yunan’dan kalma bir kısım eski şeyleri heceleyip durmuşuzdur. * İşte böyle bir dönemde Bediüzzaman gibi inkılâpçı bir ruh çıkıyor ve **mantık** adına //Kızıl İ’caz// adlı eserini yazıyor. Ve bu eserini, bazı tembel zihinleri düşündürmek için yazdığını söylüyor. Ne var ki, o dönemin tembel ruhları bir türlü bu inkılâpçı ruhun eserini kabullenemiyor; kabullenmek bir yana, **Aristo mantığında** takılıp kalmış bu ruhlar, farklı şeyler söylüyor diye Bediüzzaman’a cephe alıyorlar.”((A.g.e. s. 139.)) * “[[insan-i_kamil|Kâmil insanlar]] da hissiyat, [[kalb|kalb]], [[akil|akıl]], **mantık** hep aynı ölçü ve aynı çizgi üzerinde birleşir. Yalnız bunların arasındaki bu ittihadın hakikî mânâda olup olmadığını çok iyi bilemeyeceğim. Evet, [[his|hissin]] [[kalb|kalb]], [[kalb|kalbin]] [[akil|akıl]] ve [[akil|aklın]] **mantık** ile hep uyum içinde olduğunu görmek istiyorsanız kâmil insanlara bakmanız kâfidir. Hatta vicdanî tecrübelerle sabittir ki, böyleleri [[his|his]] tufanıyla yaşasa ve hisleri çağlayanlar gibi aksa, yine de [[akil|akıl]], **mantık** ve [[kalb|kalb]] dengesini koruyabilirler. Burada nefsin olumsuz müdahaleleri, şeytanın iğvası, şer güçlerin vesveseleri hep marjinal kuvvetler olarak kalır ve büyük ölçüde mağlûbiyet yaşarlar.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-3//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 86.)) * “... **mantık**, [[akil|aklın]] bir boyutudur. Bizler onu ilk defa tasavvurî yönüyle tanımışızdır ve tanırız. Bu bir ölçüde arkasında Yunan filozofu Aristo’nun bulunduğu yaklaşım demektir. Ne var ki, **mantık** telakkisi tarih boyunca hep değişkenlik arz etmiştir. Descartes, Bacon, Bernard Russel vb. Batılı düşünürler, Aristo’nun **tasavvurî mantık** anlayışından başka bir de **tatbikî mantık**, **riyazî mantık** gibi kavramlarla ifade edilen alternatif **mantıklar** üzerinde durmuşlardır. Bizim dünyamızda, Bediüzzaman Hazretleri //Kızıl Îcaz// kitabında **tatbikî mantık** ile **riyazî mantık** arası yeni bir anlayış ortaya koymuştur. Bana göre medreselerde hâlâ Aristo’nun **tasavvurî mantığının** kem küm edildiği bir dönemde, Üstad Hazretleri’nin, bunu aşarak yeni bir **mantık** anlayışı ortaya koyması, onun, çağının çok çok önünde olduğunu göstermektedir.”((M. Fethullah Gülen, //Prizma-3//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 81.)) * “Her şeyden evvel bir kısım [[ilim|ilimlere]], laboratuvarın araç ve gereçleriyle değil ancak [[akil|akılla]] ulaşılabilir. Tecrübe sahasına girmeyen nice gerçekler vardır ki onların da kendilerine ait bir kısım kaideleri vardır ve ancak o kaidelerle onlara ulaşılır. Meselâ, Vâcibü’l-Vücud olan [[allah|Allah]], hatta [[melekler|melâike-i kiram]], cin, şeytan vb. gibi fizikötesi varlıklar, fünûn-u müspete ile değil, vahiy, [[akil|akıl]], **mantık**, [[vicdan|vicdan]], [[kalb|kalb]] ve [[his|hisle]] anlaşılır. Zira bu mevzular, laboratuvarlara sokulacak cinsten konular olmadığı gibi mikroskop veya teleskop ile de görülemezler. Binaenaleyh ‘[[ilim|ilim]]’ tabirine vahiy, [[akil|akıl]], **mantık**, [[his|his]] ve [[vicdan|vicdan]] yoluyla ispat edilen şeylerin hepsini idhal etmek icap edecektir.”((M. Fethullah Gülen, //Kur’ân’ın Altın İkliminde//, İstanbul: Nil Yayınları, 2010, s. 409.)) * “... anlaşma ve uzlaşma, her şeyden evvel bir [[akil|akıl]] ve **mantık** işidir. [[akil|Akla]] ve **mantığa** dayalı bir vahdet ve gönül birliğidir ki, dayanabilir ve uzun ömürlü olur. Ne var ki, günümüzde daha çok hissî bir vahdet ve kardeşlik söz konusu. Bu ise zayıf, yetersiz ve kısa ömürlüdür.”((M. Fethullah Gülen, //Ölçü veya Yoldaki Işıklar//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 195.)) * “İlm-i **Mantıkça** çendan ‘Kıyas-ı temsîlî, yakîn-i kat’î ifade etmiyor.’((el-Cürcânî, Şerhu’l-Mevâkıf 2/18; Ahmed Hamdi Şirvânî, Muhtasar Mantık s. 56; Mehmed Hâlis, Mîzânü’l-ezhan s. 161.)) denilmiş. Fakat kıyas-ı temsilînin bir nev’i var ki; **mantıkın** yakînî [[burhan|bürhânından]] çok kuvvetlidir ve **mantıkın** birinci şeklinin birinci darbından daha yakînîdir. O kısım da şudur ki: Bir temsîl-i cüz’î vasıtasıyla bir [[hakikat|hakikat]]-i küllînin ucunu gösterip, hükmü o [[hakikat|hakikate]] bina ediyor. O [[hakikat|hakikatin]] kanununu bir hususî maddede gösteriyor. Tâ o [[hakikat|hakikat]]-i uzmâ bilinsin ve cüz’î maddeler, ona irca’ edilsin. Meselâ: ‘Güneş nuraniyet vasıtasıyla, bir tek zât iken her parlak şeyin yanında bulunuyor.’ temsîliyle bir kanun-u [[hakikat|hakikat]] gösteriliyor ki, nur ve nurânî için kayıd olamaz. Uzak ve yakın bir olur. Az ve çok müsavi olur. Mekân onu zabtedemez.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 669–670.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[akil|Akıl]] * [[cerbeze|Cerbeze]] * [[fetanet|Fetanet]] * [[hads|Hads]] * [[kuran_akliligi|Kur’ân Akliliği]] * [[mantiki_kardeslik|Mantıkî Kardeşlik]] * [[muhakeme|Muhakeme]] ===== İlave Okuma ===== * Abdullah Demir, , [[https://caglayandergisi.com/2019/07/01/klasik-mantiktan-nispi-mantiga/|“Klasik Mantıktan Nispî Mantığa”]], //Çağlayan//, Temmuz 2019. * Yusuf Alan, “Mantık ve Risale-i Nur”, //Yeni Ümit//, sayı: 11, 1991. * Yusuf Bayram, [[https://caglayandergisi.com/2022/06/01/belagat-ve-mantik/|“Belâgat ve Mantık”]], //Çağlayan//, Haziran 2022. ===== Dipnotlar =====