====== Muhabbetullah ====== * “Hâlık-ı Zülcelâl’inden havf etmek, O’nun rahmetinin [[sefkat|şefkatine]] yol bulup iltica etmek demektir. Havf, bir kamçıdır; O’nun rahmetinin kucağına atar. Mâlûmdur ki; bir vâlide, meselâ bir yavruyu korkutup sinesine celbediyor. O korku o yavruya gayet lezzetlidir. Çünkü [[sefkat|şefkat]] sinesine celbediyor. Hâlbuki, bütün vâlidelerin [[sefkat|şefkatleri]], rahmet-i ilâhiyenin bir lem’asıdır. Demek, havfullahda bir azîm lezzet vardır. Madem havfullahın böyle lezzeti bulunsa, **muhabbetullahta** ne kadar nihayetsiz lezzet bulunduğu mâlûm olur. Hem [[allah|Allah]]’tan havf eden, başkaların kasâvetli, belâlı havfından kurtulur. Hem [[allah|Allah]] hesabına olduğu için mahlukata ettiği [[muhabbet|muhabbet]] dahi firaklı, elemli olmuyor.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 382–383.)) * “**Muhabbetullah** varsa, netice verir ki, Habibullah’ın [[sunnet|Sünnet]]-i seniyyesine ittibâı intâc eder.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Lem’alar//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 67.)) * “**Muhabbetullah**, [[sunnet|Sünnet]]-i seniyyenin ittibâını istilzâm edip intâc ediyor. Ne mutlu o kimseye ki, [[sunnet|sünnet]]-i seniyyeye ittibâından hissesi ziyâde ola. Veyl o kimseye ki, [[sunnet|sünnet]]-i seniyyeyi takdir etmeyip, [[bidat|bid’alara]] giriyor.”((A.g.e. s. 68.)) * “Katiyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve [[fitrat|fıtratın]] en yüce neticesi [[iman|iman]]-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, [[iman|iman]]-ı billâh içindeki [[marifetullah|mârifetullahtır]]. [[cinler|Cin]] ve [[insan|insin]] en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o [[marifetullah|mârifetullah]] içindeki **muhabbetullahtır**. Ve ruh-u beşer için en hâlis [[surur|sürûr]].. ve kalb-i [[insan|insan]] için en sâfi sevinç, o **muhabbetullah** içindeki [[zevk-i_ruhani|lezzet-i ruhâniyedir]]. * Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürûr ve şirin nimet ve sâfi lezzet elbette [[marifetullah|mârifetullah]] ve **muhabbetullahtadır**. Onlar, onsuz olamaz. Cenâb-ı Hakk’ı tanıyan ve seven; nihâyetsiz saadete, nimete, envara, esrara ya bilkuvve veya bilfiil mazhardır. O’nu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihâyetsiz şekâvete, âlâma ve evhama mânen ve maddeten müptelâ olur.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 253–254.)) * “... umum merâtib-i velâyette [[marifetullah|mârifetullahtan]] gelen [[muhabbet|muhabbet]], en mühim mâye ve iksirdir. Fakat [[muhabbet|muhabbetin]] bir vartası var ki; [[ubudiyet|ubûdiyetin]] sırrı olan niyazdan, mahviyetten naza ve dâvâya atlar, mizansız hareket eder. Mâsivâ-yı ilâhiyeye teveccühü hengâmında, [[mana-yi-harfi|mânâ-yı harfîden]] [[mana-yi-ismi|mânâ-yı ismîye]] geçmesiyle [[tiryak|tiryak]] iken zehir olur. Yani; gayrullahı sevdiği vakit, Cenâb-ı Hak hesabına ve O’nun nâmına, O’nun bir ayna-yı esmâsı olmak cihetiyle rabt-ı kalb etmek lâzımken; bazen o zâtı, o zât hesabına, kendi kemâlât-ı şahsiyesi ve cemâl-i zâtîsi nâmına düşünüp, [[mana-yi-ismi|mânâ-yı ismiyle]] sever. [[allah|Allah’ı]] ve peygamberi düşünmeden yine onları sevebilir. Bu [[muhabbet|muhabbet]], [[muhabbetullah|muhabbetullaha]] vesile değil, perde oluyor. [[mana-yi-harfi|Mânâ-yı harfî]] ile olsa **muhabbetullaha** vesile olur, belki cilvesidir denilebilir.”((A.g.e. s. 507.)) * “[[vicdan|Vicdanın]] anasır-ı erbaası ve ruhun dört havassı olan [[irade|irade]], zihin, [[his|his]], [[latife-i_rabbaniye|Latife-i Rabbâniye]]: Her birinin bir gayat-ül gayatı var. [[irade|İradenin]] ibadetullahtır. Zihnin [[marifetullah|mârifetullahtır]]. Hissin **muhabbetullahtır**. Latifenin müşahedatullahtır. [[ibadet|İbadet]]-i kâmile dördünü tazammun eder. Şeriat şunların i’tidal ve muvazenetlerini muhafaza ve gayat-ul gâyatına sevkettiği gibi, nefsin [[fitrat|fıtraten]] serbest bırakılmış olan kuva-ı selâsesini ifrat ve tefritten kurtarıp [[hikmet|hikmet]], [[iffet|iffet]], şecaâtı tazammun eden [[adalet|adalet]] noktasına sevk eder.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Asar-ı Bediyye//, İstanbul: Envar Neşriyat, 2019, s. 41.)) * Manevî füyûzât [[his|hisleri]] ise bir [[insan|insanın]] [[iman|iman]]-ı billah, [[marifetullah|mârifetullah]], **muhabbetullah** ve [[latife-i_rabbaniye|latife-i Rabbâniye]] ile ulaşabileceği [[zevk-i_ruhani|ruhanî zevkleri]] arzulaması; [[cennet|Cennet’e]] girme ümidiyle ve [[cennet|Cennet]] nimetlerinin hayaliyle yaşaması demektir. [[allah|Allah’a]] [[iman|iman]] etme ve [[marifetullah|mârifetullaha]] ermenin [[ruh|ruhî]] ve [[kalb|kalbî]] [[hayat|hayat]] itibariyle çok derin bir [[zevk|zevki]] vardır. Cenâb-ı Hakk’a yakınlıkta, dünyevî nimetlerle elde edilemeyecek çok engin hazlar bulunur. [[allah|Allah]]’a [[iman|imanla]] başlayan ve O’nun sevgisine doğru devam eden yolun her adımında ayrı bir sürprizle karşılaşılır. İşte, bu yolda yürüyen bir [[insan|insanın]] tattığı zevk ve lezzetler manevî füyûzât hisleridir.”((M. Fethullah Gülen, //Ümit Burcu (Kırık Testi-4)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 305–306.)) * “[[kainat|Kâinat]] kitabını okuma mevzuunda da [[merak|merak]] çok önemli bir unsurdur. Hazreti Pîr’in ifadesiyle [[merak|merak]], [[ilim|ilmin]] hocasıdır.((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 537.)) Buradaki [[ilim|ilimden]] maksat, günümüzde kullanılan şekliyle dar anlamdaki [[bilim|bilim]] değil; zâhiri bilgi, bâtını mârifet, daha ötesi [[muhabbet|muhabbet]] ve onun da ötesi [[ask|aşk]] u [[istiyak|iştiyak]] olan [[ilim|ilim]]dir. Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk’ın Nebiyy-i Ekrem’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) hitaben buyurduğu: وَقُلْ رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا ‘Yâ Rabbi! Benim [[ilim|ilmimi]] artır, de!’ (Tâhâ, 20/114) ifadesinde geçen [[ilim|ilim]], mücerret olarak [[mahiyet|mahiyet]]-i eşyayı bilme değil, [[irfan|irfana]] dönüşen, [[vicdan_kulturu|vicdan kültürüne]] uzanan, [[muhabbetullah|muhabbetullahı]] netice veren, [[ask|aşk]] u [[sevk|şevk]] derinliğine ulaşan bir kavramdır. İşte [[merak|merakın]] [[ilim|ilmin]] hocası olmasını bu mânâda anlamak gerekir.”((M. Fethullah Gülen, //Yenilenme Cehdi (Kırık Testi-12)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 187.)) * “Füyûzât [[his|hisleri]] dediğimiz husus, bizim terminolojimizde, **muhabbetullahın** neticesi olarak, Rabbimiz’den bazen bir [[varidat|vâridât]] hâlinde bazen de bir [[insirah|inşirah]] olarak gelen, tarifi oldukça zor bir hâlet-i ruhiyedir.”((M. Fethullah Gülen, //Kendi İklimimiz (Prizma-5)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2007, s. 135.)) * “Üstad Hazretleri’nin, ulaşılması gereken bir hedef olarak, [[iman|iman]]-ı billâh, [[marifetullah|mârifetullah]] ve **muhabbetullah** dedikten sonra [[zevk-i_ruhani|zevk-i ruhaniyi]]/lezzet-i ruhaniyeyi de eklediği söylenebilir. Fakat burada [[dikkat|dikkat]] edilmesi gereken şöyle bir incelik vardır: Sayılanların ilk üçü iradeye bakan hususlardır. Yani [[iman|iman]]-ı billâhın da, [[marifetullah|mârifetullahın]] da, **muhabbetullahın** da arkasında şart-ı âdi plânında [[insan|insanın]] [[irade|iradesi]] vardır. Başka bir ifadeyle, siz [[iman|iman]]-ı billâh, [[marifetullah|mârifetullah]] ve **muhabbetullah** hususunda [[irade|iradenizin]] hakkını verip dileyecek, isteyecek, okuyacak, araştıracak, tekvinî emirler âleminde dolaşacak, teşriî emirlere riayet edecek, [[zikir|zikr]] u [[fikir|fikirde]] bulunacak ve bu konuda hırz-ı can edeceksiniz. [[zevk-i_ruhani|Zevk-i ruhanî]] meselesine gelince o, iradî olarak istenilmez fakat [[allah|Allah]] (celle celâluhu), [[marifet|mârifet]] ve [[muhabbet|muhabbet]] yolunda bulunanlara böyle bir lütufta bulunabilir. Ama siz, başta bunu talep eder, [[iman|iman]]-ı billâh, [[marifetullah|mârifetullah]] ve **muhabbetullahı** ona bağlarsanız, çok küçük bir neticeye talip olmuşsunuz demektir. Çünkü kulluğunuzu sadece O’nun rıza ve teveccühüne bağlamanız öyle bir değere tekabül eder ki, [[dunya|dünyada]] bunu tartacak bir kantar yoktur. [[zevk-i_ruhani|Zevk-i ruhanî]] ise bunun yanında çok küçük kalır. Bu açıdan iradî olanla gayr-i iradî olan birbirine karıştırılmamalıdır. Biz, hep iradînin arkasından koşmalı ve bu konuda [[irade|iradenin]] hakkını vermeliyiz. Gayr-i iradî, isteğimizin dışında bize lütfedildiğinde ise bunu hamd ve [[sukur|şükürle]] karşılamalı, tahdis-i nimetle minnet ve şükran duygularımızı dile getirmeliyiz.”((M. Fethullah Gülen, //Buhranlı Günler ve Ümit Atlasımız (Kırık Testi-14)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2015, s. 126–127.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[iman|İman]] * [[istiyak-i_likaullah|İştiyak-ı Likaullah]] * [[marifetullah|Mârifetullah]] * [[musahedetullah|Müşahedetullah]] * [[zevk-i_ruhani|Zevk-i Ruhanî]] ===== Dipnotlar =====