====== Namaz ====== * “... **namaz**, başka duyguların içine karışmasıyla bir ölçüde nuraniyetini kaybeder; evet, içine başka duyguların karıştığı **namaz**, sadece yatıp kalkma ve yorgunluktur. **Namaz**, onu Rabbimiz kendine izafe ettiği ve mirac dediği için bir kıymeti hâizdir. İşte [[insan|insan]] ancak bunu düşünerek ve zihnine üşüşen arıları bertaraf ederek [[namazlasmak|namazlaşmış]] olacaktır.”((M. Fethullah Gülen, //Kendi Ruhumuzu Ararken (Prizma-9)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 47–48.)) * “[[ibadet|İbadet]] ü taatin kabulüne gelince; [[ibadet|ibadet]] her mü’min için bir vazifedir. **Namaz** kendi şartları içinde kılınırsa [[allah|Allah]] kabul buyurur. Ancak hemen şunu da ifade etmeliyim ki, [[din|din]] bir bütündür. Mesela, bir camiyi düşünecek olursak cami, duvarları, kubbeleri, direkleri, sütunları ve tavanıyla bir bütündür. İşte din de böyle bir bütündür. Şayet **namaz**, bu organizmanın parçalarından birisi ise, ki öyledir, [[zekat|zekât]] da onun ayrı bir parçasıdır. Nitekim Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) **namaz** için ‘[[din|dinin]] direğidir’ buyurur. O zaman dini bir bina olarak düşünecek olursak **namaz** o binanın direği hükmündedir. (Vâkıa, bu hadis tenkit edilebilir. Ancak [[hadis|hadisin]] hasen derecede olduğunu söyleyenler de vardır.) Şimdi, dinin rükünlerinden herhangi birisini yapan bir kimse, din binasının bir rüknünü ikâme etmiş olur. Mesela, **namaz** kılan direği dikmiş, [[oruc|oruç]] tutan ise duvarları yapmış demektir. Şayet konu-komşuyu rahatsız etmeme, din binasının zemini ise böyle yapılmadığı takdirde bir esas muallâkta kalmış sayılır. Yahut bir kimsenin çevresini rahatsız etmemesi din binasının tavanı hükmünde ise çevre rahatsız edildiği zaman da kişi binanın içindeki şeyleri çürümeye terk etmiş demektir. Binaenaleyh insan [[ibadet|ibadet]] ü taat yaparsa sevap, menhiyat irtikâp ederse günah kazanır. Menhiyat irtikâp etmeyip ibadet ü taat yaparsa tamamiyetle her şeyi çürümeden korumuş olur. Buraya kadar söylenenler konunun bir yanını teşkil etmektedir.”((A.g.e. s. 130–131.)) * “Her **namaz** vakti ve her farz edasında olmasa bile [[ruh|ruh]] ve gönül erleri hiç olmazsa her gün birkaç kez, ezel ve ebed arası gelir-gider, sık sık geçmişi geleceği birden düşünce menşurundan geçirir ve geçmiş gibi görünen zamanın altın dilimlerini, geleceğin [[umit|ümitle]] tüllenen yemyeşil zümrüt tepeleriyle bir arada temaşa eder ve başkalarının yaşadıkları [[hayat|hayatla]] bizim ömürlerimizi aynı anda duyar ve yaşar, kevser yudumluyor gibi içimizde binbir lezzet ve mutluluğun hatıralarını buluruz. Tıpkı rüyalarda olduğu gibi mesafeleri aşar, zamanüstü âlemlerde dolaşır, fevkalâdeliklerin bütün [[zevk|zevklerini]] duyar, duygudan duyguya, fikirden fikre geçer, her ânı ayrı bir [[marifet|mârifet]], ayrı bir [[muhabbet|muhabbet]] ve ayrı bir [[zevk|zevk]] tufanı içinde geçiririz. (Bu mülâhazalar, [[irfan|irfan]] ufku bu noktaya ulaşanlar içindir). Hele bir de ruh ve gönül namazlaşınca, artık bu nuranî keyfiyet evirir-çevirir, her zamanki amelimizin yerine kendi âhengini, kendi şiirini ve kendi semavîliğini getirir ikâme eder.”((M. Fethullah Gülen, //Miraç Enginlikli İbadet: Namaz//, New Jersey: Süreyya Yayınları, 2018, s. 20–21.)) * “**Namaza** başlarken söylenen tekbire, [[ibadet|ibadete]] onunla başlandığı için ‘iftitah (başlangıç, açılış) tekbiri’ dendiği gibi; **namaz** içinde bazı şeylerin yapılması bu tekbirle haram kılındığı için ona ‘tahrim tekbiri’ ya da ‘ihram tekbiri’ de denmiştir. Aslında bu tekbir, mâsivâya ait her şeyi kendine haram kılarak harem dairesine adım atma, bütün dünyevîlikleri kapının arkasında bırakma ve yalnızca Sultan-ı Kâinat’a teveccühte bulunma adına bir söz vermedir. O andan itibaren, **namazın** bütün dakikalarına, saniyelerine ve saliselerine tesbih, tahmid ve tekbir ruhunu işleme, bir mânâda bütün bütün **namaz** kesilme ve âdeta [[namazlasmak|namazlaşma]] ahdi demektir. [[melekler|Melekler]], bu sözün gereğini yerine getirerek **namazını** ikâme eden bir âbidin âlem-i misale yansıyan resmini çizseler, ihtimal ortaya **namaz** çıkar; o [[insan|insan]] ancak mücessem bir **namaz** kesilmiş olarak resmedilebilir.”((A.g.e. s. 130.)) * “... **namazın** [[hakikat|hakikatini]] [[idrak|idrak]] etme hususunda da yüce himmetli olmalı; Cenâb-ı Hak’tan, selef-i salihînin ibadet [[ask|aşk]] u [[istiyak|iştiyakını]], onlardaki kulluk temkinini dilenmeli ve **namazı** [[suur|şuurluca]] ikâme edebilmek için inâyet-i ilâhiyeyi talep etmeliyiz. Belki herbirimiz şöyle demeliyiz: ‘Allahım! Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) **namazı** hangi enginlikte ikâme ediyor idiyse, bana da o idraki lütfeyle; **namazın** mânâsını benim [[ruh|ruhuma]] da duyur. Rabbim, ben de Peygamber Efendimiz’in eda ettiği gibi **namaz** kılmak ve onu benliğimin bütün zerrelerinde duymak istiyorum. **Namaz** esnasında Sen’den başka bütün mülâhazalara karşı kapanmayı ve tamamen [[namazlasmak|namazlaşmayı]] arzu ediyorum. Ne olur Allahım, bu lütfunu bana da nasip eyle!’”((A.g.e. s. 166.)) * “Efendimiz zamanla o hâle geliyor ki “Sizin yeme içme ve cinsî münasebete karşı duyduğunuz arzuyu ben **namaza** karşı duyuyorum.”((Et-Taberânî, //El-Mu’cemü’l-Kebîr//, 12/84.)) diyor. Aynen öyle de, bu hususta gereğince ısrarlı olsan ve [[sabir|sabretsen]], **namazın** mânâ peçesinin senin için de açılmasını beklesen, sonunda sana deseler ki ‘Cennet’te sofralar hazırlanmış’; sen, ‘**Namazımı** kılayım ondan sonra. **Namazımı** feda edemem ben.’ diyecek hâle gelirsin. Azrail aleyhisselâm gelse ‘Müsaade edersen vakti giren **namazımı** kılayım, kaçmasın. Ondan sonra ne yaparsan yap!’ dersin. Öyle bir ruh hâleti hâsıl olur ki ölecek bile olsan **namazını** eda etmeye çalışırsın. [[namazlasmak|Namazlaşırsın]] artık. Hz. Hubeyb’in şehit edilmeden önce bütün teklifleri geri çevirip sadece **namaz** kılmak istemesini de bu şekilde anlayabiliriz, artık **namaz** onun ruhuna mâl olmuştur.”((M. Fethullah Gülen, //Kırık Testi-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 44–45.)) * “Hem kavlî hem de fiilî [[dua|duada]] ısrarlı olma, matlubu elde etme mevzuunda kararlı ve istikrarlı bir tavır ortaya koyma ve **aktif sabırla**, adım adım hedefe yürüme de neticeye ulaşma yolunda çok önemli diğer bir şarttır. **Namaz** sevdası [[talib|tâlibin]] gönlüne hemen düşmeyebilir; [[insan|insan]] birkaç günde, birkaç ayda, hatta birkaç yılda **namaz** hakikatini duyamayabilir. Dolayısıyla, talepte ve neticeye götürecek sebepleri yerine getirme mevzuunda ısrarlı olmak pek mühimdir.”((M. Fethullah Gülen, //Diriliş Çağrısı (Kırık Testi-6) //, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 271.)) * “... başkaları bir günde nafilelerle birlikte 40 rekât **namaz** kılıyorsa, siz ‘Üzerimde Cenâb-ı Hakk’ın bunca nimeti olduğuna göre ben niye 80 rekât **namaz** kılmayayım!’ demeli, [[subjektif_mukellefiyet|sübjektif mükellefiyetin]] enginliklerine açılmalısınız.”((M. Fethullah Gülen, //Mefkûre Yolculuğu (Kırık Testi-13)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 128.)) * “... **namazda** [[ruh|ruhun]], [[kalb|kalbin]], [[akil|aklın]] büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem **namaz** kılanın diğer mübah, dünyevî amelleri, güzel bir niyetle ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü âhirete mal edebilir; fani ömrünü bir cihette ibka eder.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 48.)) * “Ey şikem-perver nefsim! Acaba her gün her gün ekmek yersin, su içersin, havayı teneffüs edersin; sana onlar usanç veriyor mu? Madem vermiyor; çünkü; ihtiyaç tekerrür ettiğinden usanç değil, belki telezzüz ediyorsun. Öyle ise: Hâne-i cismimde senin arkadaşların olan [[kalb|kalbimin]] gıdası, [[ruh|ruhumun]] âb-ı hayâtı ve [[latife-i_rabbaniye|latîfe-i rabbâniyemin]] havâ-yı nesimini cezb ve celbeden **namaz** dahi, seni usandırmamak gerektir.”((A.g.e. s. 286.)) * “Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i [[ubudiyet|ubûdiyet]] neticesiz midir? Ücreti az mıdır ki sana usanç veriyor? Halbuki bir adam sana birkaç para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni çalıştırır; ve fütursuz çalışırsın. Acaba bu misafirhane-i [[dunya|dünyada]] âciz ve fakir [[kalb|kalbine]] kut ve gınâ; ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya; ve herhalde mahkemen olan mahşerde sened ve berat; ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat köprüsünde nur ve burâk olacak bir **namaz** neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır? Bir adam sana yüz liralık bir hediye va’d etse, yüz gün seni çalıştırır. Hulfü’l-va’d edebilir o adama itimad edersin, fütursuz işlersin. Acaba hulfü’l-va’d hakkında [[muhal|muhal]] olan bir Zât, [[cennet|Cennet]] gibi bir ücreti ve [[saadet|saadet]]-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va’d etse, pek az bir zamanda, pek güzel bir vazifede seni istihdam etse; sen [[hizmet|hizmet]] etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usançla, yarım yamalak [[hizmet|hizmetinle]] Onu va’dinde itham ve hediyesini istihfaf etsen, pek şiddetli bir tedibe ve dehşetli bir tâzibe müstehak olacağını düşünmüyor musun? [[dunya|Dünyada]] hapsin korkusundan en ağır işlerde fütursuz hizmet ettiğin halde, [[cehennem|Cehennem]] gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve lâtif bir [[hizmet|hizmet]] için sana gayret vermiyor mu?”((A.g.e. s. 365.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[hac|Hac]] * [[ibadet|İbadet]] * [[mirac|Miraç]] * [[namazlasmak|Namazlaşmak]] * [[oruc|Oruç]] * [[zekat|Zekât]] ===== Dipnotlar =====