====== Nefs-i Emmâre ====== * “Daima kötüye sevk eden, sürekli günah arzusunda olan nefis.”((M. Fethullah Gülen, //Asrın Getirdiği Tereddütler-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 41.)) * “Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları hariç, nefis daima fenalığı ister, kötülüğe sevk eder.” (Yusuf, 12/53). * “[[ene|Ene]], [[insan|insanın]] benliği demektir. Ona, terbiye ve tezkiye ile **nefs-i emmâreden** [[nefs-i_levvame|levvameye]], oradan [[nefs-i_mulheme|mülheme]], [[nefs-i_mutmainne|mutmainne]], râdıyye, [[nefs-i_mardiye|merdıyye]] ve sâfiyeye kadar terakkiye açık olan hayvanî nefis de diyebiliriz. Üstad Bediüzzaman, bu meseleye Otuzuncu Söz’de tasavvufçuların yaklaşımına benzeyen bir anlayışla açıklık getirmiş ve bir yönüyle sofilerin düşüncelerini çağa göre daha derli-toplu hâle getirmiştir.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-4//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 50.)) * “**Nefs-i emmâre**: Nefis mertebelerinin ilki **nefs-i emmâredir**. Buna nefs-i hayvanî de denilmektedir.** Nefs-i emmâre**, devamlı surette fenalığı isteyen ve [[insan|insanı]] kötülüğe sevk eden nefistir. Bu nefis mertebesindeki [[insan|insan]], sadece hayvanî ve cismânî arzularını tatmin peşinde koşar ve günahlara karşı açık yaşar.”((M. Fethullah Gülen, //Kendi Ruhumuzu Ararken (Prizma-9)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 171.)) * “Nefs-i levvâmeden önceki nefis tabakası olan **nefs-i emmâre**, [[insan|insanın]] boynuna taktığı gemle onu hep haram olan yerlerde gezdirir, varılması caiz olmayan eğri-büğrü yollara sevk eder, söylenmemesi gerekli olan şeyleri söylettirir, dinlenmemesi gerekli olan şeyleri dinlettirir, uzanmaması gerekli olan hususlara el uzattırır, düşünülmesi memnu olan, en azından hayalin fıskına vesile olabilecek noktalarda [[insan|insanı]] olumsuz düşüncelere sevk edip onun hayalini fıskla kirletir. Sonra devamla hayalin fıskı, ruhun fıskına inkılap eder ve sonuç itibariyle de [[insan|insan]] bir fâsık olup çıkar.”((A.g.e. s. 173.)) * “**Nefs-i emmâre**, [[insan|insana]] kötü ve çirkin şeyleri emreden ve yapılan bu fenalıklar karşısında herhangi bir rahatsızlık duymayan nefistir. [[insan|İnsanın]] tabiat ve cismaniyeti eğer bir terbiye, tezkiye görmezse, ruhen terakki yoluna girip kalb tasfiyesinde bulunmazsa, Üstad’ın tabiriyle cismaniyetten çıkıp, hayvaniyeti bırakıp kalb ve ruhun derece-i hayatına yükselmezse, o nefis, [[insan|insana]] sürekli kötülükleri emreder, fenalıklara yönlendirir ve boynuna bir ip takıp onu istediği yerde otlatır. Hâlbuki [[insan|insan]] ipi boynunda istediği yerde otlamak üzere dünyaya gönderilmiş bir varlık değildir. Zira yaratılış gayeleri doğrultusunda o işi yapacak başka bir sürü [[mahluk|mahlûk]] zaten yeryüzünde mevcut bulunmaktadır. [[insan|İnsan]] ise yaratılmışların en şereflisi olarak Cenâb-ı Hakk'a muhatap olabilecek en mükemmel bir surette, iç-dış donanımıyla en güzel bir kıvamda yaratılmıştır.”((M. Fethullah Gülen, //Kalb İbresi, (Kırık Testi-9)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 114–115.)) * “... **nefs-i emmâre** çok ayyardır. O, [[insan|insanın]] hiç tahmin etmediği, ihtimal vermediği noktalardan saldırır; sağdan-soldan, önden veya arkadan gelerek bir şekilde, bir yolunu bulup onu vurmaya çalışır. Evet, **nefs-i emmâre**, belli hikmet ve maslahatlara binaen [[insan|insan]] bünyesine ayrılmaz bir mekanizma hâlinde yerleştirilen şeytanın ilkaâtına açık bir santral gibidir. Şeytan onunla kendini ifade eder. Onunla konuşur, onunla tesvîlât ve tezyinâtını yapar. Esasında bilinmesi gerekir ki, şeytanın bu işleri [[insan|insana]] herhangi bir fiili ikâ etmeye yani zorla ona bir şey yaptırmaya kadir değildir. Ancak [[insan|insan]], [[gaflet|gaflet]], umursamazlık veya başka bir saikle kendini şeytanın aldatma ve telkinlerine açık bırakırsa, o zaman şeytan bazı şeyler yaptırtır ve o insanın ayağını kaydırır. Zira kötülüklere açık mahiyetiyle âdemoğlunun kayması, düşmesi ve yüz üstü yere kapaklanması bir açıdan çok kolaydır ve onu bu hâle düşürmek için ciddi bir cehde ihtiyaç yoktur. Biraz önce ifade edildiği gibi belki iradesinin hakkını vermemesi, dikkatli olmaması ve teyakkuzda bulunmaması onun bu duruma düşmesi için yeter bir sebeptir. İşte bundan dolayı diyoruz ki, şeytan ve **nefs-i emmârenin** insan üzerinde yapabildiği şey sadece tesvîlât ve tezyinâttan ibarettir.”((A.g.e. s. 118–119.)) * “... nefsini beğenen ve nefsine itimad eden, bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören, bahtiyardır. Öyle ise sen bahtiyarsın. Fakat bazan olur ki, **nefs-i emmâre**, ya levvâmeye veya mutmainneye inkılâp eder, fakat silâhlarını ve cihâzâtını âsâba devreder. Âsab ve damarlar ise, o vazifeyi âhir ömre kadar görür. **Nefs-i emmâre** çoktan öldüğü halde, onun âsârı yine görünür. Çok büyük asfiya ve evliya var ki, nüfusları mutmainne iken, **nefs-i emmâreden** şekvâ etmişler. Kalbleri gayet selim ve münevver iken, emrâz-ı kalbden vâveylâ etmişler. İşte bu zatlardaki, **nefs-i emmâre** değil, belki âsâba devredilen **nefs-i emmârenin** vazifesidir. Maraz ise, kalbî değil, belki maraz-ı hayalîdir. İnşaallah, aziz kardeşim, size hücum eden nefsiniz ve emrâz-ı kalbiniz değil, belki [[mucahede|mücahedenin]] devamı için beşeriyet itibarıylas âsâba intikal eden ve terakkiyât-ı daimîye sebebiyet veren, dediğimiz gibi bir hâlettir.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 372–373.)) * “Bir zaman, evliya-i azîmeden, hem de **nefs-i emmâreden** kurtulanlardan bazı zevâtın, şiddetli [[mucahede|mücahede]]-i nefsiye ve **nefs-i emmâreden** şekvâlarını gördüm. Çok [[hayret|hayret]] ettim. Hayli zaman sonra, **nefs-i emmârenin** kendi desâisinden başka, daha şiddetli ve daha ziyade söz dinlemez ve daha ziyade ahlâk-ı seyyieyi idame eden [[heves|heves]], damar, âsab, tabiat ve hissiyat halitasından çıkan ve **nefs-i emmârenin** son tahassungâhı bulunan, bulunup **nefs-i emmâreyi** tezkiyeden sonra onun eski vazife-i seyyiesini gören ve mücahedeyi âhir ömre kadar devam ettiren bir mânevî **nefs-i emmâreyi** gördüm. Ve anladım ki, o mübarek zatlar, hakiki **nefs-i emmâreden** değil, belki mecazi bir **nefs-i emmâreden** şekvâ etmişler. Sonra gördüm ki, İmam-ı Rabbânî dahi bu mecazi **nefs-i emmâreden** haber veriyor.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Kastamonu Lâhikası//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 199.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[kor_hissiyat|Kör Hissiyat]] * [[nefs-i_kamile|Nefs-i Kâmile]] * [[nefs-i_levvame|Nefs-i Levvâme]] * [[nefs-i_mardiye|Nefs-i Mardiye]] * [[nefs-i_mutmainne|Nefs-i Mutmainne]] * [[nefs-i_mulheme|Nefs-i Mülheme]] * [[nefs-i_radiye|Nefs-i Râdiye]] * [[nefs-i_safiye|Nefs-i Sâfiye]] * [[nefs-i_zekiyye|Nefs-i Zekiyye]] ===== Dipnotlar =====