====== Nefs-i Mutmainne ====== * “[[mahiyet|Mahiyetindeki]] kötü duygu ve düşüncelerden temizlenmiş; güzel ahlâk ile tam donanmış olarak Cenâb-ı Hakk’ın yakınlığına ermiş, manevî huzur ve istikrar kazanmış nefis.”((M. Fethullah Gülen, //Asrın Getirdiği Tereddütler-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 41.)) * “Ey **nefs-i mutmainne**, dön Rabbine, sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak; dön ve gir hâlis kullarım arasına, gir [[cennet|Cennetime]].” (Fecr, 89/27–30). * “**Nefs-i mutmainne**, itminana ermiş, [[iman|iman]] ve [[irfan|irfan]] ufku açısından tam oturaklaşmış, [[allah|Allah’ın]] (celle celâluhu) [[riza|rıza]] ve hoşnutluğundan başka her şeye kapılarını kapatmış, farklı alternatif arayışlardan da kesilmiş nefis demektir.”((M. Fethullah Gülen, //Buhranlı Günler ve Ümit Atlasımız (Kırık Testi-14)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2015, s. 136.)) * “**Nefs-i mutmainne**: Oturaklaşmış ve [[itminan|itminana]] ermiş nefis demek olan bu yüksek pâyeyi ihraz eden biri, Rabbi ile münasebeti açısından [[vicdan|vicdanı]] tam olarak oturaklaşmış sayılır. **Nefs-i mutmainne** mertebesinde [[insan|insan]], meseleyi sadece O’nunla münasebet çerçevesinde ele alır ve böyle biri, [[ihlas|ihlâs]]-ı etemm ve ubûdiyet-i kâmileye ulaştığı için belâ da gelse, lütuf da gelse hepsini hoş karşılar.”((M. Fethullah Gülen, //Kendi Ruhumuzu Ararken (Prizma-9)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 172.)) * “Nefis, [[insan|insanın]] özüne, kendisine denir... Ayrıca nefis kelimesi, [[kalb|kalb]] ve [[ruh|ruh]] mânâlarına da gelmektedir. Şeriat ıstılahında ise nefis; insanın gazap, şehvet gibi kuvvelerine, hayvanî arzularına esas teşkil eden temel unsurdur. O, saflaştığı zaman insana hizmetçi hâline gelebildiği gibi, saflaşacağı âna kadar da insanın mücadele [[ask|aşk]] ve [[sevk|şevkinin]] zembereği vazifesini görmektedir. Onun için, insanı sürekli fenalıklara yönlendirene [[nefs-i_emmare|nefs-i emmâre]]; bir ileri bir geri değişimler arenasında ama yaptığı olumsuzluklardan rahatsızlık duyana [[nefs-i_levvame|nefs-i levvâme]]; ötelere açık, [[ilham|ilhamla]] müeyyed olana [[nefs-i_mulheme|nefs-i mülheme]]; sıçrayıp tam [[itminan|itminana]] ulaşıp huzur soluklamaya durana **nefs-i mutmainne**; onun Hak’tan razı olduğu hâline [[nefs-i_radiye|râdıye]] ve nihayet Hakk’ın da kendinden razı olduğu ufka [[nefs-i_mardiye|mardiye]]; derken zılliyet plânında enbiya ufkunun vârid ve [[mevhibe|mevhibelerine]] açık ve her şeyi ‘min haysü hüve hüve’ temaşa eden nefse de zâkiye veya [[nefs-i_safiye|sâfiye]] denmektedir.”((M. Fethullah Gülen, //Bir İ’câz Hecelemesi//, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 202–203.)) * “Eğer nefs-i nâtıka sadece hayvanî ve cismanî arzularını yaşıyorsa, buna ‘[[nefs-i_emmare|nefs-i emmâre]]’ veya ‘nefs-i hayvanî’, din u takva yolunda yürümekle beraber, sık sık düşüp-kalkıyor ve her defasında kendini sorgulayarak Rabbine yöneliyorsa, buna da ‘[[nefs-i_levvame|nefs-i levvâme]]’, fenalıklara karşı bütün bütün tavır alıp yüzü hep Rabb'ine müteveccih bulunuyor ve safveti ölçüsünde ilâhî [[mevhibe|mevhibelere]] de mazhariyet kazanıyorsa ona ‘[[nefs-i_mulheme|nefs-i mülheme]]’, [[ihlas|ihlâs]]-ı etem ve [[ubudiyet|ubudiyet]]-i kamile içinde Rabb'i ile münasebet ve muamelesi açısından [[vicdan|vicdanı]] tam oturaklaşmış ise böylesi bir nefse ‘**nefs-i mutmainne**’, kendi murâdâtından vazgeçip Hakk'ın muradının itirazsız mümessili haline gelmiş ise artık bu da bir ‘nefs-i râziye’ ve Hak hoşnutluğunu en büyük bir gaye haline getirmiş ve her zaman o istikamette davranıyor, o hedefi gözetliyor. ‘Ben razı oldum Sen de razı ol’ mülâhazalarıyla dolup boşalıyorsa bu da bir ‘[[nefs-i_mardiye|nefs-i marziyye]]’dir. Bunun ötesinde, istidadı elveren ve ilâhî sıfatlarla ittisafa açık peygamberâne azim sahibi bir nefse de ‘[[nefs-i_kamile|nefs-i kâmile]]’ veya ‘[[nefs-i_safiye|nefs-i sâfiye]]’ denegelmiştir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 427.)) * “[[nefs-i_mulheme|Nefs-i mülhemenin]] nihayeti, aynı zamanda ‘[[ilmel_yakin|ilme’l-yakîn]]’in zirvesi ‘[[aynel_yakin|ayne’l-yakîn]]’in de matlaı sayılır. [[salik|Sâlik]], bu noktaya ulaşacağı ana kadar, nazarî olarak öyle düşünmesi ve öyle demesi gerektiği için her şeyin Hakk'tan olduğunu ifade eder; bu mertebenin zirvesine erdiği andan itibaren ise, bütün benliği ile: ‘De ki hepsi [[allah|Allah]]’tan’ (Nisâ, 4/78) telaffuz etmeye başlar ve her telaffuzunda yepyeni [[itminan|itminan]] esintileri duyar.. ve dinin emredip [[allah|Allah]]’ın da sevdiği her şeyi tabiatının bir buudu gibi zevk etmeye başlar ki, böyle bir mazhariyeti de ancak, nefsinde [[itminan|itminana]] erenler hissedebilirler. Bunu duyan nefis bir ‘**nefs-i mutmainne**’ ve bu makam da **nefs-i mutmainne** makamıdır. * **Nefs-i mutmainne** zirvesine ulaşan bir müntehî nazarında, kendi hususiyetleriyle bütün eşya, bütün elvân u eşkâl eriyip gider ve o, sürekli ‘Lâ ilâhe illallah’ [[hakikat|hakikatini]] düşünür, onu söyler; söylerken de hakikî ve aslî vücûd olarak sadece O’nu duyar.. O’nun nûr-u vücûduyla iç içe yaşar.. ve bütün varlığı, [[ilim|ilim]] ve vücûdun birer tecellîsinden ibaret olarak zevkeder.. ve böyle bir [[ruh|ruh]] hâlinin gereği olarak da bütün varlığın, O’nun feyz-i vücûduyla meydana geldiğini ilân mânâsına لاَ مَوْجُودَ فِي الْحَقِيقَةِ إِلاَّ اللهُ der. Bu mülâhaza ne bir vücûd ne de şuhûd telâkkisidir; bu öyle bir [[zevk|zevk]] ve duyuş hâletidir ki, tatmayan bilmez, bilenler de tam ifade edemez. Bu makama eren bir [[hak_yolcusu|hak yolcusunun]] sinesinde O’ndan gayrı her şey, yine O’nun ziyâ-yı vücûduyla silinir gider ve her yanda sadece ve sadece Hazreti Ef’âl, Hazreti Esmâ ve Hazreti Sıfât nümâyân olmaya başlar; başlar da, gözler ve gönüller sürekli onlarla dolar-taşar. Böyle bir sermesti içinde her an ayrı bir vuslat bişaretiyle yol alan hakikat eri, biraz da, ‘[[aynel_yakin|ayne’l-yakîn]]’ derecesinde her şeyin O’na ait olduğunu duyması sonucu ‘Ballar balını buldum varlığım yağma olsun.’ diyerek, sırtında âriye bir gömlek gibi gördüğü bütün varlığını infak etmeye koşar.”((A.g.e. s. 430.)) * “[[felsefe|Felsefecilerin]] ‘nefs-i nâtıka’, [[kuran|Kur’ân]]’ın da ‘**nefs-i mutmainne**’ dediği bu nefis, artık [[ruh|ruh]] ve [[kalb|kalb]] ufkuna açık, melek edalı öyle bir arzlıdır ki, ulaştığı bu nokta itibarıyla, o ana kadar hoşlanmadığı, ağır bulduğu tekâlif-i [[din|diniyeden]] [[zevk|zevk]] almaya başlar. O güne değin acı gördüğü şeyler birdenbire tatlılaşır; onun bu hâline muhâzî olarak [[latife-i_rabbaniye|latîfe-i rabbâniye]] ve [[sir|sırrın]] üzerindeki nefsanîliğe ait toz-duman da tamamen silinir gider; varlık ve hâdiseler daha bir başka edaya bürünür. Her nesneden aldığı O’na çağrıyla yer yer haşyetler yaşar, zaman zaman da sevinçle coşar ve kendini [[ruhaniler|ruhanîler]] arasında sanır.”((A.g.e. s. 645.)) * “... [[nefs-i_emmare|nefs-i emmare]] sırrını aşmaya çalıştığınız zaman, kızıl bir nur görürsünüz; [[nefs-i_levvame|nefs-i levvameye]] geldiğiniz zaman mavi; **nefs-i mutmainneye** geldiğiniz zaman da yeşil bir nur görürsünüz. Sonra bir seviyeye gelirsiniz ki, orada gördüğünüz nurun rengini tayin ve tespit edemezsiniz. Bunlar, ehlullahın müşahedesidir ve ancak [[vicdan|vicdanî]] tecrübelerle inkişaf eder.”((M. Fethullah Gülen, //Asrın Getirdiği Tereddütler-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 39.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[nefs-i_emmare|Nefs-i Emmare]] * [[nefs-i_kamile|Nefs-i Kâmile]] * [[nefs-i_levvame|Nefs-i Levvâme]] * [[nefs-i_mardiye|Nefs-i Mardiye]] * [[nefs-i_mulheme|Nefs-i Mülheme]] * [[nefs-i_radiye|Nefs-i Râdiye]] * [[nefs-i_safiye|Nefs-i Sâfiye]] * [[nefs-i_zekiyye|Nefs-i Zekiyye]] ===== Dipnotlar =====