====== Örf ====== * “... madem **örf**-ü nâsta, bir eserdeki mezâyâ, o eserin masdarı ve menbaı zannettikleri müellifinin etvârında aranılıyor.. ve bu **örfe** göre, o hakâik-i âliyeyi ve o cevâhir-i gâliyeyi kendim gibi bir müflise ve onların binde birini kendinde gösteremeyen şahsiyetime mal etmek, hakikate karşı büyük bir haksızlık olduğu için; risaleler kendi malım değil, [[kuran|Kur’ân]]’ın malı olarak, [[kuran|Kur’ân]]’ın reşehât-ı meziyâtına mazhar olduklarını izhar etmeye mecburum. Evet, lezzetli üzüm salkımlarının hâsiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle bir kuru çubuk hükmündeyim.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 416.)) * “İ’lem Eyyühe’l-Aziz! Cenâb-ı Hakk’a mâlûm ve maruf unvanıyla bakacak olursan, meçhul ve menkûr olur. Çünkü bu mâlûmiyet, **örfî** bir ülfet, taklidî bir sema’dır. Hakikati i’lâm edecek bir ifade de değildir. Maahâzâ, o unvan ile fehme gelen mana, sıfât-ı [[mutlak|mutlakayı]] beraberce alıp zihne ilka edemez. Ancak Zât-ı Akdes’i mülâhaza için bir nevi unvandır. Amma Cenâb-ı Hakk’a mevcud-u meçhul unvanıyla bakılırsa, marufiyet şuâları bir derece tebarüz eder. Ve [[kainat|kâinatta]] tecelli eden sıfât-ı [[mutlak|mutlaka]]-yı muhita ile bu mevsufun o unvandan tulû etmesi ağır gelmez.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mesnevî-i Nûriye//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 119.)) * “[[sunnet|Sünnet]]-i Seniyyenin merâtibi var. Bir kısmı vâciptir, terk edilmez. O kısım Şeriat-ı Garrâda tafsilâtıyla beyan edilmiş. Onlar muhkemattır, hiçbir cihette tebeddül etmez. Bir kısmı da nevâfil nev’indendir. Nevâfil kısmı da iki kısımdır: Bir kısmı [[ibadet|ibadete]] tâbi [[sunnet|sünnet]]-i seniyye kısımlarıdır. Onlar dahi şeriat kitaplarında beyan edilmiş; onların tağyiri [[bidat|bid’attır]]. Diğer kısmı ‘âdâb’ tabir ediliyor ki siyer-i seniyye kitaplarında zikredilmiş. Onlara muhalefete [[bidat|bid’a]] denilmez; fakat âdâb-ı Nebevîye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakikî edepten istifade etmemektir. Bu kısım ise **örf** ve âdât, muamelât-ı fıtriyede Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın tevatürle malûm olan harekâtına ittibâ etmektir. Mesela söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taallûk eden çok [[sunnet|sünnet]]-i seniyyeler var. Bu nevi [[sunnet|sünnetlere]] ‘âdâb’ tabir edilir. Fakat o âdâba ittibâ eden âdâtını [[ibadet|ibadete]] çevirir. O âdâbdan mühim bir [[feyiz|feyiz]] alır. En küçük bir âdâbın mürââtı Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmı tahattur ettiriyor, kalbe bir nur veriyor.”((M. Fethullah Gülen, //Kendi Ruhumuzu Ararken (Prizma-9)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 68.)) * “//Mecelle//’deki ‘Ezmanın tağayyuru ile ahkâm tagayyür eder.’ (Zamanın değişmesiyle hükümler değişir) prensibi **örf**, [[maslahat|maslahat]] ve [[ictihat|içtihat]] kaynaklı şeylerdedir. Yoksa nassda değişme söz konusu değildir.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-1//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 326.)) * “Şimdiye kadar belli ölçüde gelişmiş bulunan **örf** ve âdet kaynaklı içtihatlar, yeni baştan bir kere daha tertip ve tensike tâbi tutularak, kolektif içtihat ve tercih heyetlerinin içtihatlarında ya da tercihlerinde mutlaka bunlar göz önünde bulundurulmalıdır. Tabiî eski devirlerdeki **örf** ve âdete bina edilen hükümlerin günümüzün şartlarına göre kritik edilmesinde de zaruret vardır. Zira, günümüzdeki **örf** ve âdetler o dönemden çok farklıdır. Hükmün menatının değiştiği bir yerde, aynı içtihadı günümüze yansıtmak doğru olmasa gerek.”((M. Fethullah Gülen, //Fasıldan Fasıla-4//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 164.)) * “Dünyevî-uhrevî insanlara fayda sağlayacak, uzun soluklu, sağlam ve kalıcı bir aksiyon ortaya koymak isteyen her fert, yapacağı bütün işleri belli kıstaslara bağlılık içinde, belli bir plan ve programa bağlı götürmelidir. İnanan bir [[insan|insan]] için bu kıstaslar; edille-i asliye dediğimiz, [[kuran|Kitap]], [[sunnet|Sünnet]], [[icma|icma]]-ı ümmet ve [[kiyas|kıyas]]-ı fukahadır. Bunun yanında bir de edille-i tâliye veya edille-i zamaniye diyebileceğimiz, [[maslahat|maslahat]], [[istihsan|istihsan]], **örf** gibi hususlar vardır. Bunlara bağlı [[ictihat|içtihat]] ve istinbatlar olur. Fakat bilinmesi gerekir ki, bütün bu [[ictihat|içtihat]] ve istinbatlar, aslî kaynaklarda bırakılan uçlar değerlendirilerek gerçekleştirilir. Yoksa müctehidin-i kiram efendilerimiz ‘min indi enfusihim’ kafalarına estiği gibi hüküm çıkarmamışlardır. Meseleyi usûl-i [[fikih|fıkıh]] ıstılahıyla ifade edecek olursak, onlar bir ‘makîsun aleyh’e dayanarak bir kıyasa gitmiş veya bir [[ictihat|içtihatta]] bulunmuşlardır. Bu arada şunu da ifade etmeliyiz ki, bu çok zor ve çetin işi o büyük kametler, kılı kırk yararcasına bir hassasiyetle yerine getirmişlerdir.”((M. Fethullah Gülen, //Yaşatma İdeali (Kırık Testi-11)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2012, s. 85.)) * “... bizim duygu ve düşüncemizi içinde okuyabileceğimiz kültürümüzün temel kaynakları başta Kur’an, [[sunnet|Sünnet]], [[icma|icmâ]] ve [[kiyas|kıyastan]] oluşan edille-i şer’iyye-i asliyye; sonra da **örf**, âdet, [[maslahat|maslahat]], [[istihsan|istihsan]] gibi delillerden oluşan edille-i şer’iyye-i fer’iyyedir. İşte bu kaynakları öğrenmeden, onlardaki muhkemâtı tespit etmeden başka kaynaklara açılmak, çok defa kafa karışıklıklarını da beraberinde getirir.”((M. Fethullah Gülen, //Yenilenme Cehdi (Kırık Testi-12)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 246–247.)) * “Bizim Ramazanlarımız –semâvî özü mahfuz– **örf** ve âdetlerimizden aldığı farklı renk, farklı desen ve farklı ışıklarıyla, yirmi dört saatimize kendi boyasını çalar, bize kendi şivesini meşk ettirir ve saygıyla harîmine girenlere günün her saatinde ayrı bir gök davetiyesi sunar ve hele tamamen [[ramazanlasmak|Ramazanlaşanlar]] için o, öyle büyülü bir edaya bürünür ve öylesine uhrevîleşir ki, onun bu sihriyle büyülenmiş kıvamında bazı [[ruh|ruhlar]], kendilerini ‘yemez-içmez, göz açıp kapayıncaya kadar olsun Yaradan’a muhalefet etmez’ çerçevesiyle ifade edeceğimiz semâvîler arasında sanırlar.”((M. Fethullah Gülen, //Örnekleri Kendinden Bir Hareket (Çağ ve Nesil-8)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 50.)) * “[[islam|İslâm]]’a göre ücret, işçi ile işveren arasındaki pazarlığa bağlıdır. Ancak önceden bir pazarlık yapılmadıysa ecr-i misil (emsal ücret) verilir ki, bu da **örfe** göre tespit edilir. Esasen bu esneklik tamamen işçinin lehinedir. Ancak işveren adına da herhangi bir haksızlık söz konusu değildir.”((M. Fethullah Gülen, //Enginliğiyle Bizim Dünyamız: İktisadî Mülâhazalar//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 414.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[fikih|Fıkıh]] * [[husun|Hüsün]] * [[icma|İcmâ]] * [[istihsan|İstihsan]] * [[kiyas|Kıyas]] * [[kuran|Kur’ân]] * [[maslahat|Maslahat]] * [[sunnet|Sünnet]] ===== Dipnotlar =====