====== Silsile-i Felsefe ====== * “İşte bak, âlem-i insaniyette zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar iki cereyan-ı azîm, iki silsile-i efkâr, her tarafta ve her tabaka-yı insaniyede dal budak salmış iki şecere-i azîme hükmünde –biri, [[silsile-i_nubuvvet|silsile-i nübüvve]]t ve diyanet; diğeri, **silsile-i felsefe** ve hikmet– gelmiş, gidiyor. Her ne vakit o iki silsile imtizaç ve ittihat etmiş ise; yani **silsile-i felsefe**, silsile-i diyanete dehâlet edip itâat ederek hizmet etmiş ise; âlem-i insaniyet parlak bir surette bir saadet, bir hayat-ı içtimâiye geçirmiştir. Ne vakit ayrı gitmişler ise; bütün hayır ve nur, [[silsile-i_nubuvvet|silsile-i nübüvvet]] ve diyanet etrafına toplanmış.. ve şerler ve dalâletler, **felsefe silsilesinin** etrafına cemolmuştur. * İşte diyanet silsilesine itâat etmeyen **silsile-i felsefe** ki, bir şecere-i zakkum suretini alıp, şirk ve [[dalalet|dalâlet]] zulümâtını etrafına dağıtır. Hatta [[kuvve-i_akliye|kuvve-i akliye]] dalında; dehriyyûn, maddiyyûn, tabiiyyûn meyvelerini, beşer aklının eline vermiş.. ve [[kuvve-i_gadabiye|kuvve-i gadabiye]] dalında; Nemrudları, Firavunları, Şeddadları beşerin başına atmış.. ve [[kuvve-i_seheviye|kuvve-i şeheviye-i behîmiye]] dalında; âliheleri, sanemleri ve ulûhiyet dâva edenleri semere vermiş, yetiştirmiş. O şecere-i zakkumun menşei ile [[silsile-i_nubuvvet|silsile-i nübüvvetin]] –ki bir şecere-i tûbâ-yı [[ubudiyet|ubûdiyet]] hükmünde bulunan o silsilenin– küre-i zeminin bağında mübarek dalları, [[kuvve-i_akliye|kuvve-i akliye]] dalında enbiyâ ve mürselîn ve [[evliya|evliya]] ve sıddıkîn meyvelerini yetiştirdiği gibi.. [[kuvve-i_gadabiye|kuvve-i dâfia]] dalında; âdil hâkimleri, melek gibi melikler meyvesini veren.. ve [[kuvve-i_seheviye|kuvve-i câzibe]] dalında hüsn-ü sîret ve ismetli [[cemal|cemâl]]-i suret ve sehâvet ve keremnâmdarlar meyvesini yetiştiren.. ve beşer, nasıl şu kâinatın en mükemmel bir meyvesi olduğunu gösteren o şecerenin menşei ile beraber enenin iki cihetindedir.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 586–587.)) * “... **silsile-i felsefenin** en mükemmel fertleri ve o silsilenin dâhileri olan Eflâtun ve Aristo, İbni Sînâ ve Fârâbî gibi adamlar; ‘İnsaniyetin gayetü’l-gayâtı, teşebbüh-ü bi’l-Vâcib’dir.’ yani ‘Vâcibü’l-vücûd’a benzemektir.’ deyip firavunâne bir hüküm vermişler ve enaniyeti kamçılayıp, şirk derelerinde serbest koşturarak; esbap-perest, sanem-perest, tabiat-perest, nücûm-perest gibi çok envâ-ı şirk tâifelerine meydan açmışlar. İnsaniyetin esasında münderiç olan [[acz|acz]] ve zaaf, [[fakr|fakr]] ve ihtiyaç, naks ve kusur kapılarını kapayıp, ubudiyetin yolunu seddetmişler. Tabiata saplanıp, şirkten tamamen çıkamayıp, şükrün geniş kapısını bulamamışlar.”((A.g.e. s. 588–589.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[felsefe|Felsefe]] * [[silsile-i_nubuvvet|Silsile-i Nübüvvet]] ===== Dipnotlar =====