====== Tecrid ====== * “Soymak, soyulmak, yalnız bırakmak ve her şeyden el-etek çekmek mânâlarına gelen **tecrid**; enfüsî olarak cismanî ve bedenî arzulardan bütün bütün sıyrılmak, afâkî olarak da kalben, [[allah|Allah’tan]] gayrı (mâsivâ) her şeyden yüz çevirip, sadece ve sadece O’na yönelme; yönelip zahirini mal ve menaldan, bâtınını da O’ndan başkasına gönül verme dağınıklığından, O’na gönül verirken de karşılık bekleme gibi garazlardan-ivazlardan pâk tutmaktır ki işte bu mülâhazaların kahramanına da ‘ehl-i **tecrid**’ denir. * Ehl-i hakikat **tecridi**, Tâhâ sûre-i celilesindeki فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ ‘Şimdi çıkar nalınlarını.’ (Tâhâ, 20/12) meâlindeki âyetle işârî olarak irtibatlandırıp, "beyt-i Hüdâ" dedikleri gönüllerini dünyevî ve uhrevî mülâhazalardan temizleyerek Hazreti Sultan'ın nüzûlüne -bu da bir müteşabih- müsait hâle getirme şeklinde anlamışlar. Bir kadem daha ötede diğer bir zümre ise onu, sâlikin, kalbî görüş, kalbî duyuş ve kalbî sezişleriyle bütün bütün Hazreti Nûru’l-Envar’a yönelip ve duygu dünyasında O’ndan başka her şeyi -tabiî istidadı ölçüsünde- ifnâ ederek sadece ve sadece O’nunla kalma hâlinden ibaret görmüşlerdir. Diğer bir açıdan **tecrid**, enfüsî olarak nefis, beden ve cismaniyete; afakî olarak da dünya ve içindekilere karşı tavır alma şeklinde yorumlanmıştır ki, bu dört şeyden tecerrüdle **tecride** ermeyen [[hak_yolcusu|hak yolcusu]], hakikî halvete ve halvetteki [[zevk-i_ruhani|zevk-i ruhaniye]] de ulaşamaz.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 374.)) * “Seyyid Şerif’in ifadesiyle, kalb ve sırdan mâsivâ paslarını silmenin bir unvanı olan **tecrid**, müşahede erbabının zevken ve hâlen görüp duydukları her şeyden sıyrılarak, Hazreti Şâhid-i Ezelî’nin envar-ı vücûduyla müstağrak yaşamaktan ibarettir ve bunun âsâr-ı feyzi, duyuluş ve hissedilişi de sâlikin istidat ve kâbiliyetine göre farklı farklıdır.”((A.g.e. s. 375.)) * “Aralarında televvün benzerliği bulunan [[tefrid|tefridle]] **tecrid** birbirinden farklı mansıb ve zevk hâllerini ifade ederler: **Tecrid**, ağyârdan tamamen kat-ı alâka edip yâr ile hemdem olma hâli; tefrid ise sâlikin, kendiyle alâkalı ahvâli duyup hissetme yerine, vicdan ve tabiat ibresinin her zaman Hakk’ı gösteriyor olma mazhariyetidir. **Tecridde**, Hak hedefli kulluk neşvesi; tefridde ise, yol boyu mâbûdiyet mülâhazası hâkimdir. Böyle bir mülâhazanın derinliği de, herkesin istidadına vâbestedir ve duyulup hissedilen şeyler itibarıyla da derece derecedir.”((A.g.e. s. 377.)) * “Tevhid; mebdede, [[allah|Allah’ın]] zâtını, كُلَّمَا خَطَرَ بِبَالِكَ فَاللهُ تَعَالى غَيْرُ ذلِكَ ((Allah, senin aklına gelen her şeyin verâsındadır. Bkz.: El-Herevî, er-Raddü alel-Kâilîn bi Vahdeti’l-Vücûd 1/16, 90.)) fehvâsınca, aklen tasavvur edilebilecek her şeyden **tecrid**; müntehâda da, [[zevk|zevk]] u [[hal|hâlin]] vüs’at ve derinliği ölçüsünde mâsivâyı (Allah’tan başka her şey) kalben bütün bütün unutup O’na tahsis-i nazar etmektir.” ((A.g.e. s. 390.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[tefrid|Tefrîd]] ===== Dipnotlar =====