====== Ubûdet ====== * “... sofîlerden bir kısmı, [[ibadet|ibâdeti]] avamın kulluk [[hizmet|hizmeti]], [[ubudiyet|ubûdiyeti]] [[suur|şuur]] ve [[basiret|basîret]] insanlarının îfa ettiği vazife, **ubûdeti** de saflar üstü safların sorumluluklarını yerine getirmeleri şeklinde tarif etmişlerdir ki; birincisi, mücâhede [[insan|insanının]] işi, ikincisi aşılmaz zorlukları göğüsleyen civanmertlerin tavrı, üçüncüsü de, [[kalb|kalb]] ve [[ruh|ruhlarının]] enginlikleri ile Hakk’a müteveccih olanların hâli olarak yorumlanabilir. * Bir diğer tevcihle, yukarıda sözü edilen hususların hemen hepsini ‘[[ibadet|ibâdet]]-i zâtiye-i mutlaka’ ve ‘[[ibadet|ibâdet]]-i sıfâtiye-i mukayyede’ye ircâ edenler de olmuştur. Bunlardan birincisi; sürekli, Hâlık-[[mahluk|mahlûk]], abd-Ma’bûd, görüp/gözeten-görülüp/gözetilen münasebetlerinin şuurunda bulunma; duygu, düşünce, tavır ve davranışlar itibarıyla hep bu [[ruh|ruhu]] temsil etme ve hep bu [[mana|mânâya]] kilitli kalma; ikincisi de, bu icmâli tafsil etme, bu [[mana|mânâyı]] canlandırma ve bu duyguları, bu düşünceleri irade ile renklendirme diye ifade edebiliriz ki; bu da [[irade|irade]], [[azim|azim]], niyet ve hulûsa göre aşağıdaki bölümlere ayrılır: - Sırf [[cennet|Cennet]] arzu ve iştiyakıyle îfâ edilen ibâdetler. - [[cehennem|Cehennem]] korkusu ve endişesiyle yerine getirilen sorumluluklar. - Mehâbet, mehâfet ve [[muhabbet|muhabbet]] duygusuyla edâ edilen vazifeler. - Abd-Mâbûd, Hâlık-[[mahluk|mahlûk]] münasebetlerinin gereği olarak temsil edilen hizmetler. * Bazıları, bunlardan birincilere ‘tâcirân’, ikincilere ‘bendegân’, üçüncülere ‘sâdıkân’, dördüncülere de ‘âşıkân’ demişlerdir. Bir ölçüde bu tasnife ışık tutması bakımından, Râbiatü’l-Adeviyye'nin: ‘Yâ Rab, kurb-i cemâline yemin ederim ki, ben Sana ne [[cehennem|cehennem]] korkusu ne de [[cennet|cennet]] arzu ve [[istiyak|iştiyakıyle]] [[ibadet|ibâdet]] etmedim.. ben, Sen Sen olduğun için Sana ibâdet ettim.’((Muhammed Haccâr, El-Hubbu’l-Hâlid s. 57. Yakın mânâda bir ifade için bkz. Feridüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ s. 125.)) sözleri bu konuda ölçü gibidir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 102–103.)) * “... İnsanlığın İftihâr Tablosu .... kendi [[irfan|irfan]] ufku, marifet enginliği ve [[allah|Allah’la]] münasebetteki derinliği itibarıyla çok aşkın bir kulluk çizgisi takip etmişti. Evet, O’nun, kulluktaki enginliği ölçüsünde, Cenâb-ı Hak’la ve ötelerle ayrı bir münasebeti vardı ki, biz buna ‘[[subjektif_mukellefiyet|sübjektif mükellefiyet]]’ ya da ‘sübjektif [[ubudiyet|ubûdiyet]]’ diyoruz. Zira, Allah Rasûlü bunu tamim etmiyor, herkesten aynı çizgiyi izlemelerini istemiyordu; [[insan|insanları]] zora koşmamak ve onlara takatlerinin üzerinde bir mesuliyet yüklememek için hep ‘yüsr’ yolunu gösteriyor ve dinin özündeki kolaylığa dikkat çekiyordu. Fakat, kendisi o kulluğu en ağır şekliyle götürüyordu ve böylece, bazı yüksek himmetli insanlara da [[ibadet|ibadetten]] öte [[ubudiyet|ubûdiyet]] ve **ubûdet** zirvesini işaret ediyordu.”((M. Fethullah Gülen, //Vuslat Muştusu, (Kırık Testi-8)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 41.)) * “Hazreti Ebû Bekir ... [[ibadet|ibadetlerinde]] de çok ileridir. Hatta onun yaptığına ibadet değil, **ubûdet** denilmesi daha doğru olur. Çünkü o, –tabiri caizse– [[namazlasmak|namazlaşmış]], [[ramazanlasmak|oruçlaşmış]], haclaşmış ve âdeta Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir timsali hâline gelmiştir. Şeklen O’na benzediği gibi, [[ibadet|ibadet]] hayatıyla da adım adım O’nu takip etmiştir.”((M. Fethullah Gülen, //Dert Musikisi (Kırık Testi-16)//, New Jersey: Süreyya Yayınları, 2019, s. 85.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[ibadet|İbadet]] * [[ubudiyet|Ubûdiyet]] ===== Dipnotlar =====