====== Vâridât ====== * “Bağış, ihsan, hak vergisi ve ekstra ilâhî lütuflar mânâsına gelen [[mevhibe|mevhibe]]; kalbe gelen, içe doğan ve insanın gönlüne tulû eden **vârid** -biz bunu daha ziyade çoğul olarak ‘**vâridât**’ şeklinde kullanırız- tasavvufçulara göre, yoldakilere Cenâb-ı Hakk'ın özel bir teveccühü, bir iltifatı, bir atiyyesi ve bazı ahvâlde hususi bir tenvir ve irşadıdır ki, buna, [[hak_yolcusu|hak yolcularının]] her şeyi doğru görüp doğru değerlendirmeleri için zaman zaman onların iç dünyalarında tecellî eden ‘envâr-ı sıfât’ veya ‘envâr-ı esmâ’ demek de mümkündür. * Başta peygamberân-ı izâm, sonra bütün [[evliya|evliyâ]], [[asfiya|asfiyâ]] hatta bir kısım küçük veliler dahi yerinde bu kabîl **vâridâta** mazhar olabilirler. Ne var ki, enbiyâ-i izâma **vârid** olan bu tür **vâridâtın**, [[ilham|ilham]] olsun, vahy-i gayr-i metlüv olsun, [[allah|Allah’tan]] geldiği kat’îdir; nefis ve şeytanın karışması, karıştırması da asla söz konusu değildir; bu itibarla da, bağlayıcıdır ve hüccettir. Nebilerin dışındakilere gelince onlar, böyle bir teminatı hâiz olmadıklarından [[ilham|ilham]], [[mevhibe|mevhibe]] ve **vâridâtlarının** muteber sayılması, Kitap ve [[sunnet|Sünnet]] mizanlarıyla tartılıp test edilmelerine bağlanmıştır. Ayrıca, bu kabîl [[mevhibe|mevhibe]] ve **vâridlerin** ilzam edici ve bağlayıcı bir yanı da yoktur. * Lügat itibarıyla [[mevhibe|mevhibe]] ve **vâridât** arasında, yukarıda da işaret edildiği gibi açık bir fark bulunmasına rağmen, [[sofi|sofiye]] bunları çok defa aynı anlamda kullanmış ve her ikisiyle de, içe doğan ve [[kalb|kalbe]] gelen [[ilham|ilham]] esintilerini kastetmişlerdir. Gerçi, bazen bu kelimelerle [[insan|insan]] derûnunda beliren sevinç-hüzün, [[insirah|inşirah]]-inkisar ve [[kabz|kabz]] u [[bast|bast]] [[his|hislerinin]] kastedildiği de olmuştur; ama, çoğunluğun görüşü, onların yukarıdaki yorumlar çerçevesinde, teemmülsüz ve [[insan|insan]] [[irade|iradesine]] iktiran etmeyen ilâhî esintiler anlamına geldiği istikametindedir. Evet, [[mevhibe|mevhibe]] de, **vâridât** da, göz ve kulakların tavassutu söz konusu olmadan, Hakk'ın mükerrem kullarının [[kalb|kalbine]] atılan öyle bir ilâhî armağan ve Hak teveccühüdür ki, hiçbir zaman onu [[akil|akıl]], [[mantik|mantık]] ve [[muhakeme|muhakeme]] ile kavramak mümkün değildir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 674–675.)) * “İlâhî **vâridâta** dayanmayan [[felsefe|felsefe]], düşüncenin falsosudur.”((M. Fethullah Gülen, //Ölçü veya Yoldaki Işıklar//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 86.)) * “[[isik_evler|Işık evler]], ışık süvarilerinin kışlaları, hak erlerinin halvethane ve zaviyeleri, gözlerini [[ilim|ilim]] ve [[marifet|mârifetle]] açıp-kapayan kudsîlerin **vâridât** iklimleridir.”((M. Fethullah Gülen, //Günler Baharı Soluklarken (Çağ ve Nesil-5)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 13.)) * “Bütün his ve duyguları, yakînî imanla itminana kavuşmuş bir insanın, ilâhî **vâridat** kaynağı gönlüne de şeytanın uğursuz eli uzanamaz.”((M. Fethullah Gülen, //Asrın Getirdiği Tereddütler-4//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 211.)) * “... [[iman|iman]] ve vahyin **vâridâtına** kapalı [[felsefe|felsefenin]], [[kalb|kalb]] ve [[vicdan|vicdana]] sahip [[insan|insanı]] ve hele [[insan|insanın]] bu iki buudunu tatmin etmesi de düşünülemezdi; zira [[insan|insanı]] bu derinlikleriyle tatmin edip ona mânâ ve mahiyet kazandıran sadece [[din|din]] olmuştur; [[din|din]] olmuştur ama, insanoğlu tarih boyu, bu her iki sisteme de müracaat edegelmiştir. Zaten mücadele de bundan kaynaklanmaktadır. Birinden [[iman|iman]] ve güzel ahlâk doğarken, diğerinden hep küfür ve mesâvî (kötülükler) ortaya çıkmıştır.”((M. Fethullah Gülen, //Enginliğiyle Bizim Dünyamız: İktisadî Mülâhazalar//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 56.)) * “... [[hakikat|hakikate]] uyanmış ya da uyanma yolunda olan ruhlar, Cenâb-ı Hak’tan gelen tecellîleri, esrâr, **vâridât** ve füyûzâtı, [[marifet|mârifet]], [[muhabbet|muhabbet]] ve [[zevk-i_ruhani|zevk-i ruhanîyi]] [[tecelli_avi|avlayabilmek]] için sürekli tetikte olur, [[teyakkuz|teyakkuz]] hâlinde bulunurlar. [[hak|Hak]] ve [[hakikat|hakikatten]] bîhaber, [[gaflet|gaflete]] mağlup olmuş kimseler ise ne esip duran tecellî rüzgârlarını hisseder ne de gönül kâselerine bir **vârid** ya da bir [[feyiz|feyiz]] koymanın heyecanını yaşarlar.”((M. Fethullah Gülen, //Cemre Beklentisi (Kırık Testi-10)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 132–133.)) * “Füyûzât hisleri dediğimiz husus, bizim terminolojimizde, [[muhabbetullah|muhabbetullahın]] neticesi olarak, Rabbimiz’den bazen bir **vâridât** hâlinde bazen de bir [[insirah|inşirah]] olarak gelen, tarifi oldukça zor bir hâlet-i ruhiyedir.”((M. Fethullah Gülen, //Kendi İklimimiz (Prizma-5)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2007, s. 135.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[mevhibe|Mevhibe]] ===== İlave Okuma ===== * M. Fethullah Gülen, [[https://fgulen.com/tr/eserleri/kalbin-zumrut-tepeleri/Varidat-ve-Mevhibe|“Vâridât ve Mevhibe”]] ===== Dipnotlar =====