====== Vicdan ====== * “[[insan|İnsanın]] [[fitrat|fıtrat]]-ı zîşûuru olan **vicdanı**, [[saadet|saadet]]-i ebediyeye bakar, gösterir. Evet, kim kendi uyanık vicdanını dinlerse ‘Ebed! Ebed!’ sesini işitecektir. Bütün [[kainat|kâinat]] o vicdana verilse, ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz. Demek o **vicdan**, o ebed için mahluktur. Demek bu **vicdanî** olan [[incizap|incizâb]] ve [[cezbe|cezbe]], bir gaye-i hakikiyenin ve bir [[hakikat|hakikat]]-ı câzibedârın yalnız [[cezbe|cezbi]] ile olabilir.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Sözler//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 568.)) * “Şu kâinata nazar-ı ibretle bakıldığı vakit, **vicdan** ve [[kalb|kalb]] bir [[hads|hads]]-i sâdıkla hisseder ki: Şu [[kainat|kâinatı]] bu derece güzelleştiren ve süslendiren ve envâ-ı mehâsin ile tezyin edenin, nihayet derecede bir [[cemal|cemâl]] ve kemâlâtı vardır ki, şöyle yapıyor.”((A.g.e. s. 676.)) * “**Vicdan**, [[cezbe|Cezbesi]] ile [[allah|Allah’ı]] Tanır: Vicdanda mündemiçtir, bir [[incizap|incizâb]] ve [[cezbe|cezbe]]. Bir câzibin cezbiyle daim olur incizâb. [[cezbe|Cezbe]] düşer zîşuur, ger Zülcemâl görünse. Etse tecelli daim pür-şâşaa bîhicâb. Bir Vâcibü’l-Vücûd’a, Sahib-i Celâl ve [[cemal|Cemâl]]; şu [[fitrat|fıtrat]]-ı zîşuur kat’î şehâdet-meab. Bir şâhidi o cezbe, hem diğeri incizâb.”((A.g.e. s. 762.)) * [[kalb|Kalb]] ile **vicdan**, mahall-i [[iman|îmân]]. [[hads|Hads]] ile [[ilham|ilham]], [[delil|delîl]]-i [[iman|îmân]].”((A.g.e. s. 799.)) * “[[kuran|Kur’ân]], [[fitrat|fıtrat]]-ı selîme cihetiyle musaddaktır. Eğer bir arıza ve bir maraz olmazsa her bir [[fitrat|fıtrat]]-ı selîme onu tasdik eder. Çünkü [[itminan|itmînan]]-ı **vicdan** ve istirahat-i [[kalb|kalb]], onun envârıyla olur. Demek [[fitrat|fıtrat]]-ı selîme, **vicdanın** [[itminan|itmînanı]] şehâdetiyle onu tasdik ediyor. Evet [[fitrat|fıtrat]], lisân-ı hâliyle [[kuran|Kur’ân’a]] der: ‘[[fitrat|Fıtratımızın]] kemâli sensiz olamaz.’”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mektubat//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 216.)) * “[[akil|Akıl]] tatil-i eşgal etse de, nazarını ihmal etse, **vicdan** Sâni’i unutamaz. Kendi nefsini inkâr etse de; O’nu görür, O’nu düşünür, O’na müteveccihtir. [[hads|Hads]] ki şimşek gibi sürat-i intikaldir, daima onu tahrik eder. Hadsin muzaafı olan ilham, onu daima tenvir eder. Meyelânın muzaafı olan arzu ve onun muzaafı olan [[istiyak|iştiyak]] ve onun muzaafı olan [[ask|aşk]]-ı ilâhî, onu daima [[marifetullah|mârifet-i Zülcelâl’e]] sevk eder. Şu [[fitrat|fıtrattaki]] [[incizap|incizap]] ve [[cezbe|cezbe]], bir hakikat-i cazibedarın cezbiyledir.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Mesnevî-i Nûriye//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 236.)) * “[[kalb|Kalbden]] maksat, sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak, bir [[latife-i_rabbaniye|latîfe-i rabbâniyedir]] ki, mazhar-ı hissiyatı **vicdan**, mâkes-i efkârı [[dimag|dimağdır]].”((Bediüzzaman Said Nursî, //İşârâtü’l-İ’câz//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 78.)) * “[[kalb|Kalbinde]] nokta-yı istimdat, nokta-yı istinat ile **vicdan**-ı beşer Sâni’i unutmamaktadır. Eğer çendan [[dimag|dimağ]] tâtil-i eşgal etse de, **vicdan** edemez.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Muhâkemât//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 87.)) * “Ben kendimce görüyorum ki insanın mahiyet-i câmiasında ve [[istidat|istidad]]-ı hayatiyesinde çok letâif var; onlardan on tanesi iştihar etmiş. Hatta hükemâ ve ulemâ-yı zâhirî dahi, o letâif-i aşerenin pencereleri veyahut numuneleri olan havâss-ı hamse-i zâhirî, havâss-ı hamse-i bâtına diye, o letâif-i aşereyi başka bir surette hikmetlerine esas tutmuşlar. Hatta avâm ve havas beyninde teâruf etmiş olan insanın letâif-i aşeresi, ehl-i tarikin letâif-i aşeresiyle münasebettardır. Mesela **vicdan**, âsab, [[his|his]], [[akil|akıl]], [[heva|hevâ]], [[kuvve-i_seheviye|kuvve-i şeheviye]], [[kuvve-i_gadabiye|kuvve-i gadabiye]] gibi letâifi, [[kalb|kalb]], ruh ve sırra ilâve edilse letâif-i aşereyi başka bir surette gösterir. Daha bu letâiften başka [[saika|sâika]], [[saika|şâika]] ve [[hiss-i_kablel-vuku|hiss-i kablelvuku]] gibi çok letâif var.”((Bediüzzaman Said Nursî, //Barla Lâhikası//, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 332.)) * [[halvet|Halvette]] esas olan, ruhun tasfiyesi, nefsin tezkiyesi ve **vicdan** sisteminin bütünüyle Cenâb-ı Hakk’a teveccüh ederek O’nun maiyyetine ermesidir.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Zümrüt Tepeleri//, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 491.)) * “[[insan|İnsanın]] özü, kendini duyuş ve bilişi de diyebileceğimiz **vicdan**; insan ruhunun, iyiyi kötüden tefrik edebilen [[irade|irade]], [[kalb|kalbin]] ayrı bir derinliğinin unvanı sayılan [[latife-i_rabbaniye|lâtîfe-i rabbâniye]] (fuâd), [[suur|şuur]] vâridatıyla zihin ve [[ihsas|ihsas]] televvünlü [[his|his]] halîtasından oluşan bir mekanizmadır.”((A.g.e. s. 619.)) * “... [[kuran|Kur’ân-ı Kerim]], [[sunnet|Sünnet]]-i Sahiha ve tasavvufta kastedilen, aynı zamanda [[latife-i_rabbaniye|latîfe-i Rabbâniye]] denilen [[kalb|kalbdir]] ki, ‘kalbsiz, yüreksiz, temiz kalbli veya kalbi çürük’ vb. sözlerle ifade edilen ve mahall-i [[marifet|mârifet]] olan esas [[kalb|kalb]] de budur. Keza, insan mahiyetinden hedeflenen, **vicdanın** duyuş ve sezişleri, [[kuvve-i_akliye|kuvve-i akliye]] ve idrâkiyenin madeni, merkezi de işte bu [[latife-i_rabbaniye|latîfe-i Rabbâniyedir]]. Bu yönüyle [[kalb|kalb]], insanın engin bir derinliğinin unvanıdır ve [[ruh|ruhun]] da santralidir.”((M. Fethullah Gülen, //Bir İ’câz Hecelemesi//, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 162.)) * “‘Ey [[insan|insan]], kendini oku!’ [[enfus|enfüsî]] [[tefekkur|tefekküre]] çağrıdır. İslâm âlimleri enfüsü iki ayrı çizgide ele alıyor: Birincisi, [[insan|insanın]] ruhu, nefsi, **vicdanı**, kendi iç derinlikleri, [[his|hissi]], [[suur|şuuru]], [[irade|iradesi]], [[latife-i_rabbaniye|latîfe-i Rabbaniyesi]], bir başka tabirle ‘Ben’, yani egosunun etrafında şekillenen nefis; ikincisi de, anatomik ve fizyolojik yönüyle nefis. Alexis Carrel’in //İnsan Bu Meçhul// kitabında meseleye yaklaştığı gibi meseleye yaklaşacak olursak, bunların ikisine de [[enfus|enfüs]] denir.”((M. Fethullah Gülen, //Sohbet-i Cânan (Kırık Testi-2)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 163–164.)) * “... çoğunluğu itibarıyla, [[felsefe|felsefe]] ile iştigal edenler, [[akil|aklı]] çok kullananlar hep yanılıyor. [[akil|Aklı]] [[allah|Allah]] için kurban etmek gerek. Çünkü burhan-ı limmî((Tümdengelim.)), burhan-ı innî((Tümevarım.)) üzerinde yürür. Cenâb-ı Hak baştan burhan-ı innî olarak **vicdanda** kendini hissettirir. **Vicdan**, o hakikati kendi enginliği içinde duyduğu an, bütün [[delil|delil]] ve kitapları atar. [[acz|Aczini]], [[fakr|fakrını]] hissettiği an, [[dua|dua]] ile ona dayanır. Hele [[esbab|esbab]] bi’l-külliye sukût ettiğinde insan **vicdan** kulağıyla kendini dinleyebilirse çok farklı buudlarda çok farklı şeylere şahit olur.”((A.g.e. s. 171.)) * “İnsaf; kim tarafından seslendirilirse seslendirilsin, [[hak|hak]] ve [[hakikat|hakikati]] kabul ve itiraf etmek, herkese karşı merhamet ve [[adalet|adâletle]] muamelede bulunmak, kendi haklarının yanı sıra başkalarının hukukunu da gözetmek; nefis, [[heva|hevâ]] ve hevese değil, **vicdan**, mantık ve [[evrensel_insani_degerler|evrensel insanî değerlere]] uygun davranışlar sergilemek ve hakkın en küçüğüne dahi riâyetkâr olmak demektir.”((M. Fethullah Gülen, //Vuslat Muştusu, (Kırık Testi-8)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 277.)) * “... **vicdan** mekanizmasına mâl edilememiş, [[gonul_dili|gönül diliyle]] seslendirilememiş ve [[hal|hâl]] şivesiyle renklendirilememiş bütün söz ve beyanlar ne kadar yaldızlı olsalar da yine de ruhlar üzerinde mütemâdî tesir icra edemezler.”((M. Fethullah Gülen, //Kalbin Solukları//, İstanbul: Nil Yayınları, 2010, s. 36.)) * “... [[kalb|kalbin]] ve ruhun hayatına yükselmenin yolu, nefis ve [[enaniyet|enâniyet]] cihetiyle yok olmaktır. Evet, [[insan|insan]] yok olmalıdır ki var olsun! Zât-ı Ulûhiyet hakkında bir kısım [[hakikat|hakikatlerin]] [[kalb|kalb]] ve vicdan yoluyla müşâhede edilmesi ve insanın bunu **vicdanında** sezdikten sonra iradesiyle kendisini yönlendirmesi, nefsin ve [[enaniyet|enaniyetin]] baskısından kurtulmasına bağlıdır. Bu ise ancak derin bir [[tefekkur|tefekkür]], Cenâb-ı Hakk’ın kâinattaki [[ayet|âyet]], kelime, harf ve satırlarında O’na ait hakâiki müşâhede edip daima uyanık ve gözleri açık yaşama gibi yollarla temin edilebilir.”((M. Fethullah Gülen, //Kendi Ruhumuzu Ararken (Prizma-9)//, İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 124.)) ===== Ayrıca Bakınız ===== * [[vicdan_genisligi|Vicdan Genişliği]] * [[vicdan_kulturu|Vicdan Kültürü]] ===== Dipnotlar =====