Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


kamp

İçindekiler

Kamp

  • Hizmet Hareketi’nde ‘kamp’ kavramı, katılımcıların manevî, zihnî ve sosyal gelişimlerini ve yenilenmelerini desteklemek maksadıyla düzenlenen yoğun programlar için kullanılır.
  • Kamplarda geçen ayları, haftaları, günleri değil; bir tek gün, bir tek saati dahi anlatmaya kalkışsak anlatamayız. Nasıl anlatabiliriz ki, o, bütün benliğimize sinen, derinlemesine ruhlarımızda yaşanan ve uhrevî hazlarıyla tasavvurlarımızı aşan hayatın tam cennetçesiydi… Bahar bulutları gibi üzerimizden gelip geçen her dakika, başımıza geçmişten hâtıralar yağdırır.. bizler de, bu mâvi hülyâlar içinde kendimizi geleceğin aydınlık yamaçlarına atar.. şanlı mâzideki günleri, kendilerine has ışık, renk, desen, kostüm ve şîvesiyle en canlı şekilde bir kere daha yaşar.. zaman zaman hâlihazırdaki güzellikleri; hâtıraların renkleri, ideallerin ışıklarıyla daha da derin hisseder, hatta bazan birkaç dakika gibi en dar zaman dilimi içinde, duygu ve düşüncelerimizi sonsuzluğun, sınırsızlığın sardığını duyabilirdik…
  • Her gece seherin bağrında ve üns esintileri içinde, su sesi, yaprak hışırtısı, kuş cıvıltısı, bazen de tatlı bir meltemle uyanır; âh u enîn dinlemeye teşne seccadelere koşar ve berzâh koridoru için hazırlayıp, gecenin koyulaştığı demlerde ışığına koştuğumuz meşaleyi bir kere daha lebrîz eder.. sonra da imanlı gönüllerin kabirde haşri bekledikleri gibi, güneşin doğuşunu beklemeye koyulurduk…”1)
  • Kamp bence, arkadaşlarımın sevimli mevcudiyetinin, onlara şefkat ve muhabbetin tatlı tatlı esip durduğu bir mübarek bucaktı. Hepimiz orada, bir ruh kovanındaki arılar gibi, bir elimiz çiçeklerde, bir elimiz de peteklerde, çiçek özü ve bal arası gelip-giderdik. Bu duygu ve düşünce ruhumuzla öyle kaynaşıp bütünleşmişti ki, aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, ben hâlâ, o günleri bütün kalbimde, bütün canımda, bütün benliğimde dipdiri hissetmekteyim.
  • Kamplarda geçirdiğimiz o alabildiğine duygulu ve alabildiğine aydınlık dakikalar; bilhassa, ibadet, sohbet ve ders müzâkereleri esnasında öylesine renklenir, öylesine derinleşirdi ki, hepimiz âdeta uhrevîlerle kucaklaşır gibi olurduk. Cennet, ceddimizin esas yurdu olması itibariyle, ruhlarımıza kendisini bir sıla hasreti içinde hissettirdiği gibi, biz de, kamptaki saat ve dakikaları, âhiretin o olgun, ciddî, yumuşak iklimini ve bizi kullukta istihdam eden Zât’ın, bize olan vaatlerini tahakkuk ettireceğini bir nur, bir ziya tayfları içinde duyar ve kendi kendimize: ‘İşte hayat böyle olur’ derdik.”2)
  • “Kim bilir kampların bize açmadığı daha nice sırlar vardı! Biz onlardan düşünce ve tahayyül kuşağımıza girenleri yakaladık ve kırık-dökük arz etmeğe çalıştık. Yine de onlar, benim için sonsuza kadar hayatın en renkli dakikaları olarak kalacaklardır.
  • Eğer ötelere seyahatımızda, herkese birer hâtıra götürme fırsatı verilseydi, şüphesiz ben, ilklerinden başlayarak, kampların, o bahar çiçeklerine benzeyen pırıltılı, tılsımlı, hülyalı mavi hâtıralarını alır götürürdüm. O günleri bizimle beraber yaşamayanlara, kampların hülyalı iklimini anlatmanın çok zor olduğunu bildiğim halde, yine de anlatmak istedim. Kim bilir, belki de bendeki bu anlatma hissi, anlatma kabiliyetimin yetersizliğini görüp de, o günleri gerçek buudlarıyla dile getirebilecek istidatları, kampları araştırmaya sevk etmek için olmuştur. O kadarcık olsun, yararlı olduysam kendimi bahtiyar sayarım.”3)
  • “Yaz günlerinde yapılan o eski kamplarda, her gece sağda solda bir köşeye çekilen arkadaşların okudukları Kur’ân ve dualar beni çok duygulandırırdı. Aynı zamanda onlar bu kamplarda her gün 200-300 sayfa iman hakikatlerine dair eserler okur ve değişik mevzuları müzakere ederlerdi. Kamplardaki hayat şartları da çok basitti. Mesela insanlar, yerde hasırların üzerinde yatarlardı. Yemeği fakir pişiriyor ve servisini de fakir yapıyordu. Gelen önemli bir misafirimiz, çok basit şartlarda ve imkânsızlıklar içinde yaşananlara şahit olunca, ‘Şu anda, yeryüzünde bu kadar ruhaniyatın hâkim olduğu bir yer yoktur.’ demiş ve ertesi sene tekrar gelmişti.”4)
  • “… kişinin arkadaşlarıyla düzenleyeceği bir okuma kampının, zihnî, kalbî ve ruhî faydalarının yanında rahatlatıcı, dinlendirici yönü de vardır. Özellikle böyle bir kampı eğer imkân varsa kırların temiz havasını teneffüs edecekleri, dünyevî meşgalelerden uzak kalacakları, ruhlarını dinlendirecekleri âsûde bir mekânda yapmaları, onların hem tatil ihtiyacını ziyadesiyle giderecek hem de manen beslenmelerine vesile olacaktır.
  • Şartlar elveriyorsa bu tür programlar ailelerle birlikte yapılabilir, çocukların da ona iştiraki sağlanabilir. Evinden, işinden, okulundan, sürekli aynı şeyleri yapmaktan bunalan insanlar farklı bir atmosferde, farklı aktiviteler yaparak rahatlayabilirler. Burada, dinlendirici/eğlendirici faaliyetlerin yanında mesela Kur’ân bilmeyenlere Kur’ân okuması öğretilebilir, birlikte kitap müzakereleri yapılabilir, birlikte evrad u ezkâr okunabilir veya faydalı görülen daha farklı programlar düzenlenebilir. Zira meşgalelerin bir hayli arttığı, çalışma şartlarının zorlaştığı günümüz dünyasında insanlar çoğu zaman okumaya, ibadet ü taate, manevî beslenmeye yeterince vakit ayıramıyorlar. Tatil zamanları bunun için bir fırsata çevrilebilir. Çalışma günlerinde kaçırılan işler o zaman yapılabilir. Yapılacak farklı aktivitelerle hem dinlenmiş hem de vaktimizi değerlendirmiş oluruz. Ayrıca bu tür programlar bizi gündelik hayatın boğucu, sıkıcı atmosferinden uzaklaştıracak, ülfet ve ünsiyetten kurtaracaktır. Böylece hayatımızı daha renkli, canlı, verimli geçirme imkânı elde etmiş olacağız.
  • İnsan tek başına da kitap okuyabilir, dua edebilir, evrad u ezkârla meşgul olabilir. Fakat hangi mekânda olursa olsun, insanlar güzel niyetlerle ve maksatlarla bir araya geldiklerinde, hep birlikte Allah’tan, Efendimiz’den bahsettiklerinde kendilerine mahsus bir dünya kuracak, farklı bir atmosfer meydana getirecek, bir sinerji oluşturacaklardır. Bu atmosferi teneffüs etmek de insanın kalb, ruh ve his dünyası üzerinde apayrı bir tesir meydana getirecektir. Siz böyle bir atmosferde farklı dünyalara açılacak, farklı duygularla coşacak, âdeta kendinizi Cennet koridorlarında dolaşıyor gibi hissedeceksiniz. Oradan hem zihniniz ve bedeniniz dinlenmiş hem de manevî açıdan şarj olmuş olarak çıkacaksınız. Aldığınız enerjiyle bir süre daha canlılığınızı muhafaza edebileceksiniz.”5)

İlave Okuma

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Zamanın Altın Dilimi (Çağ ve Nesil-4), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 24–25.
2)
A.g.e. s. 27.
3)
A.g.e. s. 28.
4)
M. Fethullah Gülen, Mefkûre Yolculuğu (Kırık Testi-13), İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 193–194.
5)
M. Fethullah Gülen, Işık-Karanlık Devr-i Daimi (Kırık Testi-20), New Jersey: Süreyya Yayınları, 2023, s. 171–173.
kamp.txt · Son değiştirilme: 2024/11/26 19:23 Değiştiren: Editör