risale-i_nur
Risale-i Nur
- “Risale-i Nur Nedir ve Nasıl Bir Tefsirdir?
- Kur’ân’ın hakikatlerini müspet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve isbat eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mesele olan ‘Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatleri nedir?’ gibi suâllerin cevabını vâzıh ve kat’î bir şekilde, çekici bir üslûp ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor.”1)
- “Risale-i Nur Nasıl Bir Tefsirdir?
- Tefsir iki kısımdır:
- Birisi: Mâlûm tefsirlerdir ki, Kur’ân’ın ibaresini ve kelime ve cümlelerin mânâlarını beyan ve izah ve isbat ederler.
- İkinci kısım tefsir ise: Kur’ân’ın imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve isbat ve izah etmektir. Bu kısmın çok ehemmiyeti var. Zahir mâlûm tefsirler, bu kısmı bazen mücmel bir tarzda dercediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsâlsiz bir tarzda muannit filozofları da susturan bir mânevî tefsirdir.
- Risale-i Nur, sübjektif nazariye ve mütalâalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabımız olan Kur’ân’ın hakikatlerini rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arz edilen bir külliyattır.
- Risale-i Nur, Kur’ân âyetlerinin nurlu bir tefsiri.. baştan başa iman ve tevhid hakikatleriyle müberhen.. her sınıf halkın anlayışına göre hazırlanmış.. müspet ilimlerle mücehhez.. vesveseli şüphecileri ikna ediyor.. en avâmdan en havassa kadar herkese hitap edip, en muannit filozofları dahi teslime mecbur ediyor.
- Risale-i Nur, Nurlu bir külliyat.. yüz otuz eser.. büyüklü-küçüklü risaleler halinde.. asrın ihtiyaçlarına tam cevap verir.. aklı ve kalbi tatmin eder.. Kur’ân-ı Kerîm’in yirminci asırdaki –lafzî değil– mânevî tefsiri…
- İspat ediyor, akla gelen bütün istifhamları.. zerreden güneşe kadar iman mertebelerini.. vahdâniyet-i ilâhiyeyi.. nübüvvetin hakikatini…
- İspat ediyor, arz ve semâvâtın tabakatından, melâike ve ruh bahsinden, zamanın hakikatinden, haşir ve âhiretin vukuundan, cennet ve cehennemin varlığından, ölümün mahiyet-i asliyesinden ebedî saadet ve şekavetin menbaına kadar, akla gelen ve gelmeyen bütün imanî meseleleri en kat’î delillerle, aklen, mantıken, ilmen isbat ediyor. Pozitif ilimlerin müşevviki.. riyâzî meselelerden daha kat’î delillerle aklı ve kalbi ikna edip, merakları izale eden bir şaheser…”2)
- “Risale-i Nur, yalnız bir cüz’î tahribatı ve bir küçük hâneyi tamir etmiyor. Belki küllî bir tahribatı ve İslâmiyet’i içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhît kaleyi tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslâha çalışmıyor, belki bin seneden beri tedârik ve terâküm edilen müfsit âletler ile dehşetli rahnelenen kalb-i umûmîyi ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun ve bahusus avâm-ı müminînin istinadgâhları olan İslâmî esasların ve cereyanların ve şeâirlerin kırılması ile bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi Kur’ân’ın i’câzıyla ve geniş yaralarını Kur’ân’ın ve imanın ilâçları ile tedavi etmeye çalışıyor.”5)
- “Risale-i Nur ise, kelime ve cümleleriyle nur-u Kur’ân’dan ve nur-u Muhammedî’den (aleyhissalâtü vesselâm) gelen ezelî ve ebedî bir Nur olduğuna şehâdet ediyor. O da Kur’ân’a mensubiyeti ve has bir tefsiri cihetiyle ve bu itibarla semâvîdir, arşîdir.”6)
- “… Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükürler olsun ki; bu zamanın tam yarasına bir tiryak olarak Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın bir mucize-i mâneviyesi ve lemeâtı bulunan Risale-i Nur, pek çok muvâzenelerle en dehşetli muannit mütemerritleri, Kur’ân’ın elmas kılıcı ile kırıyor. Ve kâinat zerreleri adedince vahdâniyet-i ilâhiyeye ve imanın hakikatlerine hüccetleri, delilleri gösteriyor ki; yirmi beş seneden beri en şiddetli hücumlara karşı mağlup olmayıp galebe etmiş ve ediyor.”7)
- “… o fidanlık Mesnevî, turuk-u hafiye gibi enfüsî ve dahilî cihetinde çalışmış; kalb ve ruh içinde yol açmaya muvaffak olmuş. Bahçesi olan Risale-i Nur, hem enfüsî, hem ekseri cihetinde turuk-u cehriye gibi âfâkî ve haricî daireye bakıp mârifetullaha geniş ve her yerde yol açmış. Adeta Mûsâ (aleyhisselâm)’ın asâsı gibi nereye vurmuş ise su çıkarmış.”8)
- “… hadis-i şerifin ‘Her yüz sene başında dini tecdid edecek bir müceddidi gönderiyor.’ müjdesinin ihbarına müvâzi olarak, Hazreti Mevlânâ Hâlid, ekser ehl-i hakikatin tasdikiyle, bin iki yüz senesinin, yani on ikinci asrın müceddididir. Madem tam yüz sene sonra, aynen dört cihette tevâfuk ederek Risale-i Nur eczaları aynı vazifeyi görmüş. Kanaat verir ki –nass-ı hadisle– Risale-i Nur tecdid-i din hususunda bir müceddid hükmündedir.” Şamlı Hâfız Tevfik9)
- “Üstadım,
- Beş vakit namazdan sonra, hakk-ı fâzılânelerinize duacıyım ve duanızı rica ediyorum. Mesleğinize ve neşrettiğiniz Risale-i Nur’a karşı hissiyatımı, dilimle beyan edemiyorum. Ben ümmîyim, sair kardeşlerim gibi ifade-i meram edemem. Fakat –felillâhilhamd– kalb ve ruhum Risale-i Nur’un tesirâtıyla intibaha gelmişler.
- “… ehl-i velâyetin amel ve ibadet ve sülûk ve riyazetle gördüğü hakikatler ve perdeler arkasında müşahede ettikleri hakâik-i imaniye, aynen onlar gibi, Risale-i Nur, ibadet yerinde, ilim içinde hakikate bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıkî burhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikatü’l-hakâike yol açmış; ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akîde ve usûl-ü din içinde bir velâyet-i kübrâ yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor, meydandadır.”11)
- “Yarım ümmî ve itham altında ve Nur şâkirtlerini bütün bütün kaçırmamak için, bana karşı medhi, şahsımdan reddedip medhiniz Nur’lara ait olabilir. Ve gördüğünüz meziyetler benim değil, Risale-i Nur’undur. O da Kur’ân-ı Hakîm’in bir hakikatinin bir tefsiridir. Ve her asırda dine ve imana tam hizmet eden müceddidler geldikleri gibi, bu acip ve komitecilik ve şahs-ı mânevî-i dalâletin tecavüzü zamanında bir şahs-ı mânevî, müceddid olmak lâzım gelir. Eski zamana benzemez. Şahıs ne kadar da harika olsa, şahs-ı mânevîye karşı mağlûp olmak kabildir. Risale-i Nur’un o cihette bir nevi müceddid olması kaviyyen muhtemel olduğundan, o sıfatlar –hâşâ– benim haddim değil; belki mükerrer yazdığım gibi, benim hayatım Risale-i Nur’a bir nevi çekirdek olabilir. Kur’ân’ın feyziyle, Cenab-ı Hakk’ın ihsanıyla o çekirdekten Risale-i Nur’un meyvedar, kıymettar bir ağaç hükmüne icad-ı ilâhî ile geçmesidir. Ben bir çekirdektim, çürüdüm, gittim. Bütün kıymet Kur’ân-ı Hakîm’in mânâsı ve hakikatli tefsiri olan Risale-i Nur’a aittir.” 12)
- “Risalelerin tamamında herhangi bir fikrî tezada rastlanmamaktadır.
- Eserlerin Okunmasında Dikkat Edilecek Hususlar
- 1. Bütününü okumak.
- 2. Gazete gibi okumamak.
- 3. Bütünlük içinde mütalâaya kendimizi alıştırmak.
- 4. Kendi nefsine okumak ve ayrıca, içinde bir şeyler olduğu mülâhazasıyla okumak.
- 5. Her gün okuduğu şeylerle kendini kritiğe tâbi tutmak ve otokontrol yapmak. Yoksa, eserler yaldızlı ciltlerle kütüphanede durur da, gerektiği gibi istifade edilemez.”13)
- “Risaleleri eğer hakkıyla anlasaydık, medrese ve tekkelerden bekleneni verirdi. Ama maalesef bazılarımız onu sadece ilzam için kullandık ve malzeme durumuna düşürdük. Bazılarımız da, ‘Anlamasak da, ruh istifade eder.’ deyip, evrâd dinler gibi dinledik. Öldürdük onları. Perdeyi yırtıp, danede hakikati gösteren dikkat-i nazardır; zâhirî nazar değil.”14)
- “Risale-i Nur talebeleri, ‘Rahîm’ isminin şefkat burcunda dolaşıyorlar. Bu, onların yerde merhamet dağıtarak, göklerin merhametine mazhar olmaları demektir.
- Nurlarda ‘Hakîm’ ismi de mütecellîdir. Bu, devir ve şartlar nazara alınarak hareket etmek demektir. Hakîm ismine mazhariyet, cidden çok farklı bir şeydir. Şartlara, umumî atmosfere aykırı hareket edenler, bu mazhariyetten mahrum kimselerdir.”15)
Dipnotlar
1)
Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 663.
2)
A.g.e. s. 663–664.
3)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 246.
4)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 56.
5)
A.g.e. s. 166–167.
6)
A.g.e. s. 541.
7)
A.g.e. s. 661.
8)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 3.
9)
Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lâhikası, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 157.
10)
A.g.e. s. 226.
11)
Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası-I, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 85.
12)
A.g.e. s. 140.
13)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 245.
14)
A.g.e. s. 246.
15)
A.g.e. s. 247.
risale-i_nur.txt · Son değiştirilme: 2025/01/01 08:56 Değiştiren: Editör