Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


sahsimanevi

Şahs-ı Manevî

  • “… müteaddit eşya bir cemaat şekline girse, bir şahs-ı mânevîsi olacaktır. Eğer o cemiyet, imtizaç edip ittihat şeklini alsa, onu temsil edecek bir şahs-ı mânevîsi, bir nevi rûh-u mânevîsi ve vazife-i tesbîhiyesini görecek bir melek-i müekkeli olacaktır, işte bak, misâl olarak bu Barla ağzının, şu dağ lisânının bir muazzam kelimesi olan bu odamızın önündeki çınar ağacına bak, gör.”1)
  • “Ekser tâife-i mahlûkatta olduğu gibi ef’âl ve âmâl-i beşeriyede bazı hârika fertler bulunur. O fertler eğer iyilikte ileri gitmişse o nevilerin medâr-ı fahrleridir. Yoksa, medâr-ı şeametleridir. Hem gizleniyorlar. Âdeta birer şahs-ı mânevî, birer gaye-i hayâl hükmüne geçerler. Sair fertlerin her birisi o olmaya çalışır ve o olmak ihtimali var.”2)
  • “Şu kâinatın mevcudatına nazar-ı dikkat ile bakılsa görünür ki: Cüz’iyat gibi külliyatın dahi birer şahs-ı mânevîsi vardır ki, birer vazife-i külliyesi görünüyor. Onda bir hizmet-i külliye görünüyor. Meselâ; bir çiçek, kendince bir nakş-ı sanatı gösterip, lisân-ı hâliyle esmâ-yı Fâtır’ı zikrettiği gibi küre-i arz bahçesi dahi, bir çiçek hükmündedir.”3)
  • “… zayıfların cemiyeti ve şahs-ı mânevîsi kavî olduğu gibi, kavîlerin cemiyeti ve şahs-ı mânevîsi ise zayıftır.”4)
  • “… ey Risale-i Nur şâkirtleri ve Kur’ân’ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız ve hayat-ı ebediye içindeki saâdet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sâhil-i selâmet olan Dâru’s-selâm’a ümmet-i Muhammediye’yi (aleyhissalâtü vesselâm) çıkaran bir sefine-i rabbâniye de çalışan hademeleriz. Elbette, dört fertten bin yüz on bir kuvve-i mâneviyeyi temin eden sırr-ı ihlâsı kazanmak ile, tesânüd ve ittihâd-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz.”5)
  • “Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir. Eğer anlamasa da, madem Risale-i Nur şâkirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir. Sizin kalemleriniz ise, o şahs-ı mânevînin parmaklarıdır.”6)
  • “… velâyetin kerameti olduğu gibi, niyet-i hâlisanın dahi kerameti vardır. Samimiyetin dahi kerameti vardır. Bahusus, lillâh için olan bir uhuvvet dairesindeki kardeşlerin içinde ciddî, samimî tesânüdün çok kerametleri olabilir. Hatta şöyle bir cemaatin şahs-ı mânevîsi bir veliyy-i kâmil hükmüne geçebilir, inâyâta mazhar olur.”7)
  • “Âhirzamanda Hazreti Mehdî geleceğine ve fesâda girmiş âlemi ıslah edeceğine dair müteaddit rivâyât-ı sahîha var. Hâlbuki şu zaman, cemaat zamanıdır; şahıs zamanı değil! Şahıs ne kadar dâhi ve hatta yüz dâhi derecesinde olsa, bir cemaatin mümessili olmazsa, bir cemaatin şahs-ı mânevîsini temsil etmezse, muhalif bir cemaatin şahs-ı mânevîsine karşı mağluptur.”8)
  • Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada mâlik ve bir velâyet-i kâmileyi hâiz bir zat olmalıdır. Bilhassa bu zamanda bu şartlar, ancak yüksek bir azîm bir heyetin tesanüdüyle telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmekten ve hürriyet-i fikirle taassuptan âzâde olmakla tam ihlâslarından doğan dâhî bir şahs-ı mânevîde bulunur; ve o şahs-ı mânevî, Kur’ân’ı tefsir edebilir. Çünkü ‘Cüzde bulunmayan, külde bulunur.’ kaidesine binaen, her fertte bulunmayan bu gibi şartlar, heyette bulunur.”9)
  • “… devlet bir şahs-ı manevîdir. Çocuk gibi, teşekkülü, büyümesi tedricîdir.”10)
  • “Kişinin kendine şefaati, ancak herhangi bir şahs-ı mânevîye bağlılıkla mümkündür. Şahs-ı mânevîye bağlılık ise ferdin kendini cemaatte eritip onunla bütünleşmesi demektir.
  • Cemaat ise, aynı düşünce, ideal ve mefkûrede birleşen fertlerden meydana gelen topluluktur. Ve işte bu özelliktir ki, cemaati diğer kitle ve yığınlardan ayırır.
  • Cemaat olma, kolektif şuura ulaşmakla elde edilir. Kolektif şuur, ferdi kendi yapısı içinde eritir ve onu çok buudlarından bir buud hâline getirir ve artık orada mutlak fert yoktur, cemaat vardır. Fert cemaatleşmiş, cemaat de âdeta tek bir fert olmuştur. Böyle bir atmosferde yapılan ibadetler bütünüyle aynı havza akmaktadır. Böyle olunca da cemaatin şahs-ı mânevîsi, mânevî mertebelerde hızla yükselir ve bir gider ta zirvelere ulaşır. Hiçbir ferdî ibadet kişiyi bu zirvelere bu kadar kısa zamanda yükseltemez.
  • Cemaat özünü, keyfiyet planında koruduğu sürece de hep yükselir. Öyle ki, bazen bir cemaat gavsiyet ve kutbiyeti bile temsil eder. Hatta bazen şahs-ı mânevînin ulaştığı bu nokta, yanlışlıkla, cemaati temsil eden kişiye izafe edildiği de olur ki, bu da bir içtihat hatasıdır. Güzel gören, güzel düşünen temiz insanların vicdanları bir hakikati doğru sezmişlerdir ama, tevilde yanılma vardır. Ne var ki bu tür yanılmalarda günah yoktur ve hüsnüzan sahipleri bu yanılmaları yüzünden mesul de tutulmazlar. Ancak ifrata kaçmamak ön şartıyla…
  • Vilâyetin şahs-ı mânevîyle temsil edilmesi hem en kestirme hem de en garantili yoldur. Zira ortada, ferdi kendini beğenmeye sevk edecek bir durum yoktur. Elde edilen makam şahs-ı mânevîye aittir. Dolayısıyla da fert, nefsini gurura sürükleyici her türlü engel ve engebelerden korunmuş demektir.”11)

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 175.
2)
A.g.e. s. 370.
3)
A.g.e. s. 557.
4)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 192.
5)
A.g.e. s. 201.
6)
A.g.e. s. 210.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 419.
8)
A.g.e. s. 494.
9)
Bediüzzaman Said Nursî, İşârâtü’l-İ’câz, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 5.
10)
A.g.e. s. 111.
11)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 209–210.
sahsimanevi.txt · Son değiştirilme: 2024/11/26 22:29 Değiştiren: Editör