Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


sanat

Sanat

  • “Hem hiç mümkün olur mu ki; nihayet kemâlde olan bir cemâl; gösterici ve tarif edici bir vasıta ile kendini göstermek istemesin! Hem mümkün olur mu ki; gayet cemâlde bir kemâl-i sanat, onun üzerine enzâr-ı dikkati celbeden bir dellâl vasıtasıyla teşhir istemesin?”1)
  • İnsan ahsen-i takvîmde yaratıldığı ve ona gayet câmi bir istidat verildiği için esfel-i sâfilîndenâlâ-yı illiyyîne; ferşten tâ arşa, zerreden tâ şemse kadar dizilmiş olan makamâta, merâtibe, derecâta, derekâta girebilir ve düşebilir bir meydan-ı imtihana atılmış, nihayetsiz sukut ve suûda giden iki yol onun önünde açılmış bir mucize-i kudret ve netice-i hilkat ve acûbe-i sanat olarak şu dünyaya gönderilmiştir.”2)
  • “Her şey vücûdunda, mahiyetinde ve sıfât ve şuûnâtında kemâl-i sanat ve intizamları gösteriyor ki; bir kudret-i kâmilenin desâtiri ile ve bir irâde-i nâfizenin kavanini ile vücûd giydiriliyor.”3)
  • “(Hayat) masnûât-ı ilâhiye içinde en hafîsi ve en zâhiri, en kıymettar ve en ucuzu, en nezihi ve en parlak ve en mânidar bir nakş-ı sanat-ı rabbâniyedir.”4)
  • “Hem kendi sanatını beğendirmek ve nazar-ı dikkati celbetmek ve masnûunu ve seyircilerini memnun etmek için her şeyde öyle bir nazik sanat ve ince hikmet ve âlî zînet ve şefkatli bir tertip ve tatlı vaziyet görünüyor. Bedâhet derecesinde anlaşılır ki, kendini zîşuurlara bildirmek ve tanıttırmak isteyen perde-i gayb arkasında öyle bir sanatkâr var ki, her bir sanatıyla çok hünerlerini ve kemâlâtını teşhir ile kendini sevdirmek ve medh ü senâsını ettirmek ister.”5)
  • Sanat, terakkinin ruhu ve duyguları inkişaf ettiren yolların en önemlilerindendir. Bu yolu kullanma fırsatını kaçıran bahtsız istidatlar, bütün bir hayat boyu, tıpkı meflûç insanlar gibi, bir yanları hep ölü olarak yaşarlar.
  • Sanat, gizli hazineleri keşfedip açan sihirli bir anahtar gibidir. Onunla açılan kapıların arkasında fikirler suret urbası giyer; hayaller de âdeta cisimleşir.
  • İnsanları denizlerin sonsuzluk ve derinliklerinde, semaların yükseklik ve maviliklerinde dolaştırıp seyahat ettiren bir düşünce üveyki varsa o da sanattır. Sanat sayesinde insan, yerlerin ve göklerin enginliklerine yelken açar, zaman ve mekân üstü duyuşlara ve sezişlere ulaşır.
  • Beşer hissiyatını muhafaza ile, her lâhza o hissiyata hedeflerin en yükseklerini gösterip, hassas ruhları derinlikten derinliğe sevkeden âmillerin başında sanat gelir. Sanat olmasaydı, insanın müdahale ve ihtırâ dünyasında hâlihazırdaki mevcut güzelliklerin hiçbirini göremeyecektik. Ve o âteşîn sanatkâr ruhlar da, bütün tasarı, plân ve tasavvurlarıyla toprağa gömülüp gideceklerdi…
  • İnsanoğlunun iç derinliklerini tasvir eden en birinci levha sanattır. Evet, sanat sayesindedir ki, en derin duygu ve düşünceler, en çarpıcı tespitler, en içli arzular, bir plâğa kaydediliyor gibi kaydedilmiş ve âdeta ölümsüzleştirilmişlerdir.
  • Sanatın imana refakati sayesinde değil miydi ki, bu muhteşem dünya şaha kalkmış mâbetleri, şehadet parmakları gibi öteleri gösteren minareleri, her biri başlı başına birer mesaj sayılan, mermerlerin alınlarındaki mübarek desen ve motifleri, çeşit çeşit hat sanatları, pırıl pırıl tezhipleri, solmayan işlemeleri ve kelebek kanatları kadar güzel nakışlarıyla, seyrine doyulmayan bir güzellikler galerisi hâline gelmişti.
  • Gerçek ilim, sanatla kendini gösterir. Sanat adına ortaya herhangi bir eser koyamamış birinin, öyle çok fazla şey bileceği de söylenemez.
  • İnsan melekelerinin canlılığı, sanat ruhuyla çok alâkalıdır. Sanatsız bir insan, ölü olmasa da, diri de sayılmaz.
  • Sanatkâr ruhlarca geçerli olmayan, itibar ve revaç bulmayan bütün sanat gayretleri, şekille ruhu birbirinden tefrik edememeden kaynaklanmaktadır.
  • Sanat adına bir esere itibar ve teveccühün, onun zatından ziyade, ruhundaki sanat ve maharete ait olduğunda şüphe yoktur.
  • Demiri altından, bakırı bronzdan daha kıymetli yapan sanattır. Evet, sanat sayesinde en kıymetsiz madenler, altın, gümüş ve elmastan daha kıymetli hâle gelirler.
  • Düşünce çizgimizdeki bütün güzel sanatlar, mübarek sanatkâr ruhların insanlığa ölümsüz armağanları olduğu gibi, vaktimizi bize bildiren saatten, güçsüzleştiği zaman gözlerimize güç kazandıran gözlüklere; uzak mesafeleri yaklaştıran telsiz ve telefonlardan, dünyanın dört bir yanındaki sesleri, suretleri celbedip oturduğumuz odaya aksettiren televizyonlara; bizleri bir yerden bir yere taşıyan tren, otobüs ve tayyarelerden, mekik ve feza gemilerine kadar insanlık için huzur ve refah vesilesi sayılan bütün vasıtalar da, yine sanata açık bu ince ruhların eserleridir.
  • Sanata kapalı bütün ruhlar, varlıkları-yoklukları birbirine denk; kendilerine, ailelerine, milletlerine yararlı olmayan, hatta zararlı olabilen bir kısım kuru kalabalıklardan ibarettirler.”7)
  • “… hüşyar bir ruh için bir baştan bir başa bütün tabiat, topyekün varlık ve umum eşya bir güzellikler meşheri, bir sanat ve bedîalar galerisi ve bir zevk u safâ seyrangâhıdır.”8)
  • “Mihverinde benlik ve enaniyetin bulunduğu bu tür mülâhazalar sadece sanat camiasında değil, hayatın hemen her sahasında insanları tesir altına alabilecek olumsuz duygulardır. Fakat işin tabiatı icabı bir sanatkâr, icra ettiği sanatı halkın nazar ve teveccühüne sunma durumunda kaldığından, denebilir ki, bu tür beşerî zaaf ve boşluklarla sanatkârın imtihanı daha fazla ve daha çetin olur. O hâlde sanatını yüce ve yüksek değerler ufkunda icra etmek isteyen bir sanatçı bu mevzuda daha dikkatli ve daha temkinli olmalı ve iradesinin hakkını verip daha sağlam bir duruş ortaya koymaya çalışmalıdır.”9)
  • “… insanın bir sanat-ı ilâhiye olduğu unutulmamalı, böyle bir âbideye ve donanıma saygı duyulmalıdır. İnsana saygı, bir yönüyle onu yaratana saygıdır.”10)
  • Sanat, sanat için değildir. Sanat, dava için, ideal için, düşünce içindir. Bunlardan da öte ve bunlarla beraber sanat ancak Allah içindir.”11)
  • Sanat da insanın, duygu ve düşüncesini ifade şekillerinden biridir. Sanatkâr, duygu ve düşüncelerini topluma arz ederken, onları sanatla ifade etmeye çalışır. Yani düşündüğü veya eşyada yakaladığı bir güzelliği müşahhaslaştırmak veya mücerret bir çerçevede başkalarına sunmak ister. Ne var ki, bunda her zaman başarılı da olamaz. Çok defa sanat ile toplumun gerçekleri ve güzellikleri paralellik arz etmeyebilir. Ayrıca sanattaki müşahhaslık, putçuluk ve totemcilik gibi toplumun karakterine ve ahlâkına ters bir duruma da yol açabilir.
  • Sanat, hususiyle de müşahhas şekliyle bir üslûptur, bir tasvirdir; ama o, Kur’ân’ın üslûp ve tasviri karşısında mukayese edilemeyecek ölçüde yaya ve geridir. Zira o, eşyayı tek boyutlu ele alır ve öylece yansıtır. Onda canlılık, hareket ve sürekli farklılık içinde tüllenen güzelliklerden söz etmek mümkün değildir. Kur’ân ise, bunu tam mânâsıyla verebilir, onun verdiği her misalde, anlatmak istediği hususiyetler bütün canlılığıyla tüllenir; tüllenir de, o ifadeler zaman ve mekânın tek boyutlu sınırlarında törpülenmez, solmaz.”12)
  • “… iman, estetiğe açık ruhlarda öyle derin bir sanat ruhu hâsıl eder ki, sanatkâr bir mü’min, hiç zorlanmadan birkaç fırça darbesiyle tuvalinin üzerinde meydana getirdiği bir kısım çizgi ve motiflerle, varlığın sonsuzluk menşûrundaki mahiyet-i mücerredesine ulaşır ve sanatına öyle bir ebediyet rengi işler ki, insan böyle bir sanat eserini her temâşâya alışında, bütün varlığın küçük bir minyatürü ile karşı karşıya bulunduğunu sanır; sanır ve sanat diliyle tevhid ve tecrit mülâhazalarının resimlendirilmesi içinde, çizgilerin büyülü dünyasında sınırlı objelerde sınırsızı, damlada deryayı, zerrede kâinatları temâşâ etme neşvesine erer.”13)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 65.
2)
A.g.e. s. 340.
3)
A.g.e. s. 597.
4)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 409.
5)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 72–73.
6)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 131.
7)
M. Fethullah Gülen, Ölçü veya Yoldaki Işıklar, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 47–50.
8)
M. Fethullah Gülen, Sükûtun Çığlıkları (Çağ ve Nesil-9), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 56.
9)
M. Fethullah Gülen, Cemre Beklentisi (Kırık Testi-10), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 184.
10)
M. Fethullah Gülen, Işık Karanlığı Boğarken (Kırık Testi-19), New Jersey: Süreyya Yayınları, 2022, s. 65.
11)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 360.
12)
M. Fethullah Gülen, Kur’ân’ın Altın İkliminde, İstanbul: Nil Yayınları, 2010, s. 163–164.
13)
M. Fethullah Gülen, Kendi Dünyamıza Doğru (Ruhumuzun Heykelini Dikerken-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 70.
sanat.txt · Son değiştirilme: 2025/01/09 08:55 Değiştiren: Editör