Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


tevatur

Tevatür

  • “Sa’d-ı Teftazânî gibi eâzım-ı muhakkikînin ekseri demişler ki: ‘İnşikak-ı Kamer; parmaklarından su akması, umum bir orduya su içirmesi, câmide hutbe okurken dayandığı kuru direğin müfarakat-ı Ahmediye’den (aleyhissalâtü vesselâm) ağlaması, umum cemaatin işitmesi gibi mütevâtirdir. Yani öyle tabakadan tabakaya bir cemaat-i kesîre nakletmiştir ki, kizbe ittifakları muhâldir. Hâle gibi meşhur bir kuyruklu yıldızın bin sene evvel çıkması gibi mütevâtirdir. Görmediğimiz Serendib Adası’nın vücûdu gibi tevâtürle vücûdu kat’îdir.’ demişler. İşte böyle gayet kat’î ve şuhûdî mesâilde teşkikât-ı vehmiye yapmak, akılsızlıktır. Yalnız muhâl olmamak kâfidir. Hâlbuki şakk-ı kamer, bir volkanla inşikâk eden bir dağ gibi mümkündür.”1)
  • Sünnet-i Seniyyenin merâtibi var. Bir kısmı vâciptir, terk edilmez. O kısım Şeriat-ı Garrâda tafsilâtıyla beyan edilmiş. Onlar muhkemattır, hiçbir cihette tebeddül etmez. Bir kısmı da nevâfil nev’indendir. Nevâfil kısmı da iki kısımdır: Bir kısmı ibadete tâbi sünnet-i seniyye kısımlarıdır. Onlar dahi şeriat kitaplarında beyan edilmiş; onların tağyiri bid’attır. Diğer kısmı ‘âdâb’ tabir ediliyor ki siyer-i seniyye kitaplarında zikredilmiş. Onlara muhalefete bid’a denilmez; fakat âdâb-ı Nebevîye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakikî edepten istifade etmemektir. Bu kısım ise örf ve âdât, muamelât-ı fıtriyede Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın tevatürle malûm olan harekâtına ittibâ etmektir. Mesela söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taallûk eden çok sünnet-i seniyyeler var. Bu nevi sünnetlere ‘âdâb’ tabir edilir. Fakat o âdâba ittibâ eden âdâtını ibadete çevirir. O âdâbdan mühim bir feyiz alır. En küçük bir âdâbın mürââtı Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmı tahattur ettiriyor, kalbe bir nur veriyor.”2)
  • “Nasıl semâ, fezâ, arz , berr ve bahr, şecer, nebat, hayvan ; efrâdıyla, eczasıyla, zerrâtıyla seni biliyorlar, tanıyorlar ve varlığına ve birliğine şehâdet ve delâlet ve işaret ediyorlar. Öyle de kâinatın hülâsası olan zîhayat ve zîhayatın hülâsası olan insan ve insanın hülâsası olan enbiyâ, evliya, asfiyanın hülâsası olan kalblerinin ve akıllarının müşahedât ve keşfiyât ve ilhamât ve istihracâtıyla yüzer icmâ ve yüzer tevâtür kuvvetinde bir kat’iyetle, senin vücûb-u vücûduna ve senin vahdâniyet ve ehadiyet ine şehâdet edip ihbar ediyorlar, mucizât ve kerâmât ve yakînî burhanlarıyla haberlerini isbat ediyorlar.”3)
  • “Naklolunan haberler, eğer tevâtür suretinde olsa kat’îdir. Tevâtür iki kısımdır:4)
  • Biri sarih tevâtür, biri mânevî tevâtürdür.
  • Mânevî tevâtür de iki kısımdır. Biri sükûtîdir. Yani, sükût ile kabul gösterilmiş. Meselâ, bir cemaat içinde bir adam, o cemaatin nazarı altında bir hâdiseyi haber verse, cemaat onu tekzip etmezse, sükûtla mukabele etse, kabul etmiş gibi olur. Hususan, haber verdiği hâdisede cemaat onunla alâkadar olsa, hem tenkide müheyyâ ve hatayı kabul etmez ve yalanı çok çirkin görür bir cemaat olsa, elbette onun sükûtu o hâdisenin vukuuna kuvvetli delâlet eder.
  • İkinci kısım tevâtür-ü mânevî şudur ki: Bir hâdisenin vukuuna, meselâ ‘Bir kıyye taam, iki yüz adamı tok etmiş’ denilse, fakat onu haber verenler ayrı ayrı surette haber veriyor. Biri bir çeşit, biri başka bir surette, diğeri başka bir şekilde beyan eder. Fakat umumen, aynı hâdisenin vukuuna müttefiktirler. İşte, mutlak hâdisenin vukuu, mütevâtir-i bilmanadır, kat’îdir. İhtilâf-ı suret ise zarar vermez. Hem bazen olur ki, haber-i vâhid, bazı şerâit dahilinde tevâtür gibi kat’iyeti ifade eder. Hem bazen olur ki, haber-i vâhid, haricî emârelerle kat’iyeti ifade eder.”5)
  • “Arkadaş! Vaktin evvelinde ve Kâbe’yi hayalen nazara almakla namaz kılmak menduptur ki birbirine giren daireler gibi Beyt’in etrafında teşekkül eden safları görmekle, yakın saflar Beyt’i ihata ettikleri gibi, en uzak safların da âlem-i İslâm’ı ihata etmiş olduğunu hayal ile görsün. Ve o saflara girmekle, o cemaat-ı uzmâya dahil olsun ki o cemaatın icma ve tevatürü, onun namazda söylediği her dâvâya ve her bir sözüne bir hüccet ve bir burhan olsun.”6)
  • “… ferdî olmayan bir meslekte tevâtür vardır; tevâtürde butlan yoktur.”7)
  • “… objektif olan ve asıl itimat edilmesi gereken bilgi, Allah’ın, peygamberleri vasıtasıyla insanlara ulaştırdığı vahiy kaynaklı bilgidir. İşte İslâm âlimlerinin bir bilgi kaynağı olarak ifade ettikleri ‘haber-i mütevatir’ de bundan ibarettir. Kur’ân-ı Kerim, baştan sona kadar bize tevatüren (yalan üzerinde birleşmeleri aklen imkânsız olan bir topluluk tarafından) nakledilmiştir. Aynı şekilde Efendimiz’in Sünnet’inin önemli bir kısmı da bizlere –ister lafzen ister mânen olsun– tevatüren nakledilmiştir.”8)
  • “… akıl, inkârın aleti değildir. Aklı iyi kullanamayan, aklın açtığı gayyaya baş aşağı düşer. Aklı, tevatürü ve havâss-ı selîmenin semeratını birbirinden ayırmadan, kelime-i vâhide ile Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in yolundan ayrılmadan onların cadde-i nuraniyesinde gidenler ise aldanmamıştır, aldanmayacaktır. O caddeyi terk eden ve akıllı geçinenler ise aldanmışlardır ve aldanacaklardır.”9)
  • “… dünyanın dört bir yanından bize kadar ulaşan bu ses ve soluklar ve bu tür hâdiseler, inkârı imkânsız bir ‘mütevatir’ haber hükmündedir. İşte bu tür vak’aları inkâr edenler esasen böyle bir tevatürü inkâr etmektedirler. Bunun ise ilim ve fikir adamlığıyla hiçbir alâka ve ilgisi yoktur. Zira ‘tevatür’, inkârı imkânsız bir kaziye ve bir hükümdür.”10)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 639.
2)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 68.
3)
A.g.e. s. 155.
4)
Hâşiye: Şu risalede “tevâtür” lafzı, Türkçe “şâyia” manasındaki tevâtür değil, belki yakîni ifade eden, yalan ihtimali olmayan kuvvetli ihbardır.
5)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 101.
6)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 67.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, İşârâtü’l-İ’câz, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 23.
8)
M. Fethullah Gülen, Dert Musikisi (Kırık Testi-16), New Jersey: Süreyya Yayınları, 2019, s. 180–181.
9)
M. Fethullah Gülen, Çizgimizi Hecelerken (Prizma-8), İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 77.
10)
M. Fethullah Gülen, Varlığın Metafizik Boyutu, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 40.
tevatur.txt · Son değiştirilme: Değiştiren: Editör