“Nazım ve nesir yoluyla hâle ve duruma göre söylenen ya da yazılan zarif, ölçülü, âhenkli, dil kurallarına uygun sözler veya bu çerçevedeki sözlerden bahseden ilim diyebileceğimiz
edebiyat; aslında terbiye,
nezaket, zarafet ve haddeden geçme, kıvama erme mânâlarına hamledeceğimiz ‘
edeb’ kökünden gelmektedir. Ama, daha çok da insanın
hayat tarzı, yaşama üslûbu, sîretiyle alâkalı ve onun kalbî, ruhî
hayatının inkişaf ettirilmesine vesile bir amel diye yorumlanagelmiştir. Bu mânâdaki
edebin tahlil edileceği yerse, ya ahlâk kitapları ya da tasavvuf risaleleridir. Örfî mânâdaki
edebiyatın, bu anlamdaki
edeble doğrudan doğruya değil de, dolayısıyla bir münasebeti vardır.”
2)