“Dünden bugüne taassubu dinî değerlere dayandırıp kutsalın mücadelesini veriyormuşçasına me’hazin kutsiyetiyle saf yığınları aldatan bir sürü
insan tanıdık. İlericilik ve çağdaşlık hezeyanlarıyla çevrelerini kırıp geçiren ve herkesi kendilerine benzetmeye çalışan bağnazların sayısı da bunlardan az değildi. Birincilerin hakikî dindarlıkla alâkaları olmadığı gibi ikincilerin de ilericilikle, medeniyetle hiç mi hiç münasebetleri yoktu. Her iki uğursuz kesim de
hür düşünce, hoşgörü ve paylaşmanın, daha doğrusu insanca yaşamanın önünde mutlaka bertaraf edilmeleri gereken engellerdi. İhtimal bu kaba ve saldırgan kimseler aydınlatılacakları veya
Allah’tan bulacakları âna kadar da insanlığın bunlardan çekeceği vardı.”
4)