“Lügat itibarıyla,
iman ve
islâm arasında bir fark söz konusu olsa da; islâmın
imansız,
imanın da islâmsız olamayacağı kabul edilen en sağlam görüştür. İman bir bâtın, islâm ise onun kavlî, fiilî, hâlî ortaya konması mânâsında bir zâhirdir.. ve işte
din-i hak dediğimiz ilâhî nizam da bunların mecmuundan ibarettir.. evet din;
iman ve islâmın bütün şube ve fakültelerinin hayata hayat olmasının ilâhî unvanıdır ve bu sistemin böylece kabul edilip yaşanması mü’mince bir tavır ve onu bu şekilde temsil eden de (dinci değil) dindardır. Bu itibarla dini sadece inançtan ibaret görenler de, onu bütün benliğiyle kabul edememiş
kültür Müslümanları da aldanmış sayılırlar. Her iki zümrenin de,
Allah’ın dine, diyanete vaad ettiği dünyevî-uhrevî mükâfatlardan mahrum kaldıkları/ kalacakları açıktır.”
3)