iman
İçindekiler
İman
- “İman, Sa’d-ı Teftazanî’nin ifadesiyle; ‘Cenâb-ı Hakk’ın, istediği kulunun kalbine, cüz-ü ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur.’ Yani iman, insanın aklını kullanması veya âfâkî-enfüsî tefekkürü sonunda, Cenâb-ı Hakk’ın murad-ı sübhânîsiyle onun içinde yaktığı bir ışıktır, bir nurdur.”2)
- “İman, inanılması gerekli olan hususları kalb ile tasdik etmek demektir. Dil ile ikrar ise, kalbdeki bu imanın seslendirilmesidir. Tabiî, dil ile ikrar sadece bir ifadelendirme yahut seslendirme değildir. Bu seslendirmenin de İslam hukuku açısından bir karşılığı vardır, ancak asıl olan kalbin tasdikidir. Bu açıdan, inanılması gerekli olan hususlara kalben inanıp bunu diliyle de seslendiren insan mümindir, müslümandır. Ve bu insana, inanç esaslarını inkâr etmediği sürece de ‘kâfir’ denilmesi yasaklanmıştır.”3)
- “Ayrıca, lisanın şükrünü evrâd ü ezkâr, kalbin şükrünü yakîn ve istikamet, cevârihin şükrünü de ibadet ü taat şeklinde yorumlayanlar olmuştur. Onun böyle bütün bir iman ve ibadete taallukundan ötürüdür ki, büyükler ona imanın yarısı nazarıyla bakmış, kendi şümûlü içinde sabırla müşterek mütalâa etmişlerdir.”6)
- “… pek çok latîf, ulvî ve lezîz, tatlı hakikatler, imanından tecelli eder, tezahür eder. Demek, iman bir mânevî tûbâ-yı cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise mânevî bir zakkum-u cehennem tohumunu saklıyor. Demek selâmet ve emniyet, yalnız İslâmiyet’te ve imandadır. Öyle ise, biz daima: اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى دٖينِ الْاِسْلَامِ وَ كَمَالِ الْاٖيمَانِ demeliyiz.”7)
- “İmanı, ona bir emniyet-i tâmme verir. Evet, her hakiki hasenât gibi cesâretin dahi menbaı imandır, ubûdiyettir. Her seyyiât gibi cebânetin dahi menbaı dalâlettir!”8)
- “Ve onların her biri öyle bir kıymet almalarının sebebi; mümin, imanıyla Hâlık’ının emânetini, O’nun nâmına ve izni dâiresinde istimâl etmesidir. Ve kâfir, hıyanet edip nefs-i emmâre hesabına çalıştırmasıdır.”9)
- “Hem zevâl ve firak, memat ve vefat ve darağacı olan mürûr-u zaman, o iman tılsımı ile, Sâni-i Zülcelâl’in taze taze, renk renk, çeşit çeşit mucizât-ı nakşını, havârık-ı kudretini, tecelliyât-ı rahmetini, kemâl-i lezzetle seyr ve temâşâya vâsıta suretini alır.”10)
- “İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir.”12)
- “… bütün erkân-ı îmâniyenin inkişafıyla hakikî kemâl bulunur.”16)
- “Hakikî bütün elem dalâlette, bütün lezzet imândadır.”17)
- “Bir saray, yüzer kapalı kapıları var. Bir tek kapı açılmasıyla, o saraya girilebilir, öteki kapılar da açılır. Eğer bütün kapılar açık olsa, bir-iki tanesi kapansa, o saraya girilemeyeceği söylenemez. İşte, hakâik-i îmâniye o saraydır. Her bir delil, bir anahtardır, isbât ediyor, kapıyı açıyor. Bir tek kapının kapalı kalmasıyla o hakâik-i îmâniyeden vazgeçilmez ve inkâr edilemez. Şeytan ise, bazı esbâba binâen, ya gaflet veya cehâlet vasıtasıyla kapalı kalmış olan bir kapıyı gösterir; isbât edici bütün delilleri nazardan iskat ediyor. “İşte, bu saraya girilmez, belki saray değildir, içinde bir şey yoktur.” der kandırır.”19)
- “Silsile-i nakşînin kahramanı ve bir güneşi olan İmam Rabbânî (radıyallâhu anh) Mektubat’ında demiş ki: ‘Hakâik-i imaniyeden bir meselenin inkişafını, binler ezvak ve mevâcid ve keramâta tercih ederim.’ Hem demiş ki: ‘Bütün tarîklerin nokta-yı müntehâsı, hakâik-i imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır.’”21)
- “Gördüm ve hissettim ve hakkalyakîn zevk ettim ki; bekâmın lezzet ve saadeti, aynen ve daha mükemmel bir tarzda Bâki-i Zülkemâl’in bekâsına.. ve benim Rabb’im ve İlah’ım olduğuna imanımda ve iz’anımda ve îkanımda vardır. Çünkü onun bekâsıyla benim için lâyemût bir hakikat tahakkuk eder. Zira benim mahiyetim; hem bâki, hem sermedî bir ismin gölgesi olur, daha ölmez diye şuur-u imanî ile takarrur eder.”23)
Ayrıca Bakınız
İlave Okuma
- Francis S. Collins, The Language of God: A Scientist Presents Evidence for Belief
- M. Fethullah Gülen, İnancın Gölgesinde
- T. J . Mawson, Belief in God: An Introduction to the Philosophy of Religion
- Timothy Chan, The Aim of Belief
Diğer Diller
Dipnotlar
1)
Ali ibn Muhammed es-Seyyid eş-Şerif Cürcani, Tarifat: Arapça-Türkçe Terimler Sözlüğü, tr. Arif Erkan, İstanbul: Bahar Yayınları, 1997, p. 31.
2)
M. Fethullah Gülen, Ümit Burcu (Kırık Testi-4), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 174.
3)
M. Fethullah Gülen, Haftanın Hadîs-i Şerîfi: Mayınlı Araziler.
4)
M. Fethullah Gülen, Mefkûre Yolculuğu (Kırık Testi-13) , İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 192.
5)
A.g.e., s. 212.
6)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 143.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 16.
8)
A.g.e. s. 18.
9)
A.g.e. s. 28.
10)
A.g.e. s. 32.
13)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 335.
14)
A.g.e. s. 336.
15)
A.g.e. s. 336–337.
16)
A.g.e. s. 357.
17)
A.g.e. s. 808.
18)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 9.
19)
A.g.e. s. 112.
20)
A.g.e. s. 215.
21)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 19.
22)
A.g.e. s. 505.
23)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 71.
iman.txt · Son değiştirilme: 2024/12/03 19:13 Değiştiren: Editör