intibah
İntibah
- “Hak Teala’nın, kulu gayrete getiren, iz’ac edici ilkaat ile, ona lütufta bulunarak, kölelik bağından kurtulmaya onu teşvik etmesidir.”1)
- “Dünyada herkesten ziyâde kendimi mes’ûd bilirken aynaya baktım; saçımda, sakalımda beyaz kılları gördüm. Birden esarette, Kosturma’daki câmideki intibâh-ı rûhî yine başladı. Onun eseri olarak, kalben merbut olduğum ve medâr-ı saâdet-i dünyeviye zannettiğim hâlâtı, esbâbı tetkike başladım. Hangisini tetkik ettimse, baktım ki; çürüktür, alâkaya değmiyor, aldatıyor…
- Ben, ihtiyarlığın verdiği şiddetli intibâh cihetinde, en evvel alâkadar olduğum fânî şeylerin fânîliğini gördüm. Kendime de baktım, nihayet-i aczde gördüm. O vakit, bekâ isteyen ve bekâ tevehhümüyle fânilere müptelâ olan rûhum bütün kuvvetiyle dedi ki: “Madem cismen fânîyim, bu fânîlerden bana ne hayır gelebilir? Madem ben âcizim, bu âcizlerden ne bekleyebilirim? Benim derdime çare bulacak bir Bâkî-i Sermedî, bir Kadîr-i Ezelî lâzım.” diyerek taharriye başladım.”3)
- “İnsanın çekirdeği olan kalb, ubûdiyet ve ihlâs altında İslâmiyet ile iska edilmekle imanla intibaha gelirse, nuranî, misalî âlem-i emirden gelen emir ile öyle bir şecere-i nuranî olarak yeşillenir ki; onun cismanî âlemine ruh olur. Eğer o kalb çekirdeği böyle bir terbiye görmezse, kuru bir çekirdek kalarak nura inkılâp edinceye kadar ateş ile yanması lâzımdır.”7)
- “… gençliğimde en yüksek bir intibah şahikasına çıktığımı sanıyordum. Şimdi anlıyorum ki o intibah intibah değilmiş; ancak uykunun en derin kuyusunda bulunmaktan ibaret imiş. Binâenaleyh medenîlerin iftihar ile dem vurdukları tenevvür-ü intibahları, benim gençlik zamanımdaki intibah kabilinden olsa gerektir. Onların misali, rüyasında güya uyanıp, rüyasını halka hikâye eden nâim meselidir. Hâlbuki rüyasında onun o intibahı, uykunun hafif perdesinden derin ve kalın bir perdeye intikal ettiğine işarettir. Böyle bir nâim ölü gibidir; yarıbuçuk uykuda bulunan insanları nasıl ikaz edebilir?”8)
- “… sair teellümât-ı ruhaniye ise, sabra, mücahedeye alıştırmak için Rabbanî bir kamçıdır. Çünkü, emn ve ye’sin vartasına düşmemek hikmetiyle, havf ve recâ müvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için kabz- bast hâletleri celâl ve cemal tecellîsinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatçe medâr-ı terakki bir düstur-u meşhurdur.”9)
- “Nur Risalelerine çok müştak ve onların mütâlaasından intibaha gelen bir doktora yazılan mektuptur.
- Merhaba ey kendi hastalığını teşhis edebilen bahtiyar doktor, samimî ve aziz dostum,
- Senin hararetli mektubunun gösterdiği intibah-ı ruhî şâyân-ı tebriktir.”10)
- “Aziz, sıddık, müdakkik âhiret kardeşim ve mütefekkir ve hakikatli arkadaşım Refet Bey,
- Evvelâ: Mektubunuzda Risale-i Nur’un mizanlarını her okudukça daha ziyade istifade ettiğinizi yazıyorsunuz. Evet, kardeşim, o risaleler Kur’ân’dan alındığı için kut ve gıda hükmündedir.
- “İki dehşetli Harb-i Umumî’nin neticesinde beşerde hâsıl olan bir intibâh-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, katiyen dinsiz bir millet yaşamaz.”12)
Dipnotlar
1)
Ali ibn Muhammed es-Seyyid eş-Şerif Cürcani, Tarifat: Arapça-Türkçe Terimler Sözlüğü, tercüme ve şerh: Arif Erkan, İstanbul: Bahar Yayınları, 1997, s. 30.
2)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 52.
3)
A.g.e. s. 293.
4)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 368.
5)
A.g.e. s. 513.
6)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 12.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 106.
8)
A.g.e. s. 114.
9)
Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 4.
10)
Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lâhikası, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 61.
11)
A.g.e. s. 321.
12)
Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası-2, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 67.
intibah.txt · Son değiştirilme: 2024/07/12 09:49 Değiştiren: Editör