kutsi_hadis
İçindekiler
Kutsî Hadis
- Hadis ilminde “kutsî hadis”, Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) tarafından ifade buyurulan, mânâsı Allah’a (celle celâluhu) ait olan rivayetleri ifade etmek üzere kullanılan bir kavramdır. Bu rivayetlerde Efendimiz, “Allah Teâlâ şöyle buyurdu.” diyerek o sözün mânâ ve muhtevasının Allah’a ait olduğunu bizlere haber vermektedir.
- Kutsî hadisler ile Kur’ân âyetleri arasındaki farklar şu şekildedir:
- 1. Kur’ân âyetlerinin lafzı ve mânâsı Allah’tandır. Kutsî hadisin mânâsı Allah’tandır. Hadisin mânâsı ifade edilirken kullanılan lafızlar Efendimiz’e aittir.
- 3. Kur’ân âyetlerinin sübutunda tevatür şart koşulur; hadis-i kutsînin sübutunda tevatür şartı koşulmaz.
- Kutsî hadislerde ele alınan konular, genellikle Allah Teâlâ’nın yüceliği, rahmetinin genişliği ve ihsanının bolluğu ile ibadetlerin faziletleri ve güzel ahlaka dairdir.
- “Resûlullah (sallalâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ‘Hakikaten Allah buyurdu ki: ‘Her kim benim veli (has) kuluma düşmanlık ederse, Ben de ona karşı harp ilan ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli hiçbir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum (farzlara ilâve olarak yaptığı) nafile ibadetlerle bana yakınlık kazanır da nihayet Ben onu severim. Onu sevince de onun işiten kulağı, gören gözü, tutup yakalayan eli ve yürümesine vasıta olan ayağı olurum. (Hâsılı; onun işitmesi, görmesi, tutması, yürümesi doğrudan doğruya meşîet-i hâssa dairesinde cereyan etmeye başlar). Böylesi bir kul Benden bir şey isterse istediğini muhakkak ona veririm. Bana sığınırsa onu hıfz ve sıyanetim altına alırım.’”1)
- Hadisin kutsî olması onun her durumda sahih olduğu anlamına gelmez. Kutsî vasfı, sadece hadisin kaynak olarak Allah’a izafe edildiğini ifade eder. Her türlü hadisin sıhhat kriterleri açısından incelenmesi gerekir.
- Kutsî hadis olarak nakledilen, ama sıhhat açısından kabul görmeyen bazı rivayetler de vardır:
- “Sen olmasaydın, Sen olmasaydın, felekleri yaratmazdım.”
- “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi, tanınmayı istedim. Bu sebeple mahlukatı yarattım. Onlar da beni bildiler, tanıdılar.”2)
- Bu iki hadis, hadis ilmi ölçülerine göre mevzûdur, yani hadis olmadığı hâlde hadismiş gibi rivayet edilmiştir. Muhtevaları bir hakikati ifade etmekle birlikte, bu ifadelerin Efendimiz tarafından bu şekilde beyan buyurulduğu bilgisi yanlıştır.
- “Efendimiz büyük bir peygamberdir. Ruh-u Seyyidi’l-Enam’dır. Tasavvufî ifadesiyle ‘Taayün-ü evvel’in kahramanıdır. ‘Levlâke lemâ halaktü’l-eflâk – Sen olmasaydın, şu alemleri yaratmazdım’ kutsî hadisinin mazharıdır o. Hadis, hadis kriterleri açısından sahih olmasa bile mânâ itibariyle doğru; doğru çünkü O Muarrif olmasaydı, bu alemlerden de bu kitaptan da hiç kimse bir şey anlamayacaktı. O halde bu hadisin mânâsı şu demektir; ‘Ey Rasulum! Bu kitapların okunması da mânâlarının şerhi de Senin sayende oldu. Öyleyse Sen elindeki Kur’ân’la her şeyin kavl-i şarihi, tefsir-i vâzıhısın.’ Eskilerin ifadesiyle ‘ille-i gaiye’sin.”3)
- “… Evet, fenn-i hadîsin muhakkikleri, nakkadları o derece hadîsle hususiyet peydâ etmişler ki, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın tarz-ı ifadesine ve üslûb-u âlisine ve suret-i ifadesine ünsiyet edip meleke kesb etmişler ki, yüz hadîs içinde bir mevzuu görse, ‘Mevzudur.’ der. “Bu hadîs olmaz ve Peygamberin sözü değildir” der, reddeder. Sarraf gibi, hadîsin cevherini tanır, başka sözü ona iltibas edemez. Yalnız, İbn-i Cevzî gibi bazı muhakkikler, tenkitte ifrat edip, bazı ehâdis-i sahihaya da mevzu demişler. Fakat her mevzu şeyin mânâsı yanlıştır demek değildir; belki “Bu söz hadîs değildir” demektir.”5)
Ayrıca Bakınız
Diğer Diller
Dipnotlar
1)
Buhârî, Rikâk, 38.
2)
El-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ’, 2/132, 164.
3)
M. Fethullah Gülen, Sohbet-i Cânan (Kırık Testi-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 58.
4)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 20.
5)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 102.
kutsi_hadis.txt · Son değiştirilme: 2024/04/27 09:59 Değiştiren: Editör