Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


himmet

Himmet

  • Gayret, emek. Yardım, ihsan. Hizmet Hareketi’nin faaliyetlerini desteklemek için yapılan bağış.
  • Himmet, kula nisbetle, çalışma, gayret gösterme, azmetme, mübarek bir işe hâlis niyetle yönelme ve sorumluluğun heyecanını bütün benliğinde duyma, hissetme; Allah’a nisbet edildiğinde de, ortaya konan bu faaliyetlere Hakk’ın mukabelesi mânâsına gelir.”1)
  • “Sofiyece, hakikate ulaştıran iki önemli yol vardır; bunlardan biri sohbet, diğeri de hizmettir. Hizmet, himmete mazhariyetin bir vesilesi ve yolu; sohbet de, zâhir ve bâtın duygularla hakikati duyma, hissetme, yaşama hâlidir ki, öteden beri hep ehemmiyetli bir insibağ sebebi addedilegelmiştir.”2)
  • “… topluluk içinde ve insanlarla beraber yaşama önemli bir faktördür ve tevfik-i ilâhînin de en büyük vesilesidir. Evet, bir insan tek başına bir inzivahanede veya bir dağ başında hiç durmadan namaz kılsa, oruç tutsa, eline geçen her şeyi sağa sola infak etse, gidip hac yapsa, Hacerü’l-Esved’e yüz sürüp gözyaşı dökse; Kâbe’de, Ravza’da birleri binler hâline getirme kapılarını zorlasa, yine de Cenâb-ı Hakk’ın (celle celâluhu) ona lütufları fert plânında olacaktır.
  • Ne zaman ki o, ‘Himmetim milletimdir.’ der ve gönlünü bir millet ve hatta bütün insanlık çapında genişletir, gelecek rahmet de o derece vüs’atli gelir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim, Hz. İbrahim’den bahsederken “İbrahim bir ümmetti.” (Nahl, 16/120) der. Ve himmetini âli ve yüce tutan Hz. İbrahim’i tek başına bir millet olarak kabul eder.
  • Himmeti bu denli âli insanların meydana getireceği cemaate, Allah’ın (celle celâluhu) lütfu da o seviyede büyük olacaktır. Mü’minlerin himmetleri âlidir, ancak yine de insanlar birbiriyle imtihan olmada çok başarılı sayılmazlar. Fazla sayılmasa bile, şahsî iş ve küçük hesaplar umumî dengeye tesir edip bozmakta ve çakıl taşları kadar âdi ve basit meseleler, Kâbe hürmetinde büyük ve muazzam birleşme, bütünleşme sebeplerine tercih edilebilmektedir. Bu ise, her an, her lahza gelmesi muhtemel ilâhî inayetten mahrum kalmayı netice vermektedir.”3)
  • “Hazreti Bediüzzaman’ın anlayışına göre, eğer bir beldede iman dolu bir sîne varsa, orada, bütün gönüllere imanın güzellikleri duyrulabilir. Evet, ‘Himmetim milletimdir.’ diyen insanların yapacağı hizmetler hem Allah’ın hem de Peygamber’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) beklediği hizmetlerdir.”4)
  • “… şu zamanda, medeniyet-i Avrupa’nın tahakkümüyle, felsefe-i tabiiyenin tasallutuyla, şerait-i hayat-ı dünyeviyenin ağırlaşmasıyla, efkâr ve kulûb dağılmış, himmet ve inâyet inkısam etmiştir. Zihinler mâneviyata karşı yabanîleşmiştir.” 5)
  • “… insanın kıymet ve mahiyeti, himmeti nisbetindedir. Himmetin derecesi ise, maksat ve iştigal ettiği şeyin nisbetindedir. insan teveccüh ve kastettiği şeyde, güya fena fi’l-maksat oluyor. İşte şu noktaya binaen, hasis bir emir veya pek cüz’î bir şey, büyük bir adama isnad olunmaz. Zira tenezzül etmez. Ve himmetini o küçük şeye sığıştıramaz. Himmeti ağır, o şey gayet hafif olduğundan, güya muvâzenet bozulur.”6)
  • “… bir adamın kıymeti, himmeti nisbetindedir. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir.”7)
  • “Kimin himmeti yalnız nefsi ise o insan değil. Çünkü insanın fıtratı medenîdir. Ebnâ-yı cinsini mülâhazaya mecburdur. Hayat-ı içtimaiye ile hayat-ı şahsiyesi devam edebilir.”8)
  • “… yüksek şeylere ihtimam edenin himmeti yüksektir, alçak işlerde iştigal edenin himmeti alçaktır.”9)
  • “Ehl-i hakkın ihtilâfı nâmerdliklerinden, himmetsizliklerinden, hamiyetsizliklerinden olmadığı gibi; gafletli ehl-i dünyanın ve ehl-i dalâletin, hayat-ı dünyeviyeye âit işlerde samimâne ittifâkları dahi mertlikten, hamiyetten, himmetten değildir. Belki, ehl-i hakkın ekseriyetle âhirete âit olan faydaları düşünmekle, o ehemmiyetli ve kesretli meselelere hamiyeti, himmeti, mertliği inkısâm eder. Hakikî sermaye olan vaktini bir meseleye sarf etmediği için, meslektaşlarıyla ittifâkı muhkemleşmiyor. Çünkü meseleler çok, dâire dahi geniştir.”10)
  • “Küre-i arzı bir köy şekline sokan şu medeniyet-i sefihe ile gaflet perdesi pek kalınlaşmıştır. Ta’dili, büyük bir himmete muhtaçtır. Ve keza beşeriyet ruhundan dünyaya nâzır pek çok menfezler açmıştır. Bunların kapatılması ancak Allah’ın lütfuna mazhar olanlara müyesser olur.”11)
  • “Velilerin himmetleri, imdatları, mânevî fiilleriyle feyiz vermeleri hâlî veya fiilî bir duadır. Hâdi, Muğîs, Muîn ancak Allah’tır. Fakat insanda öyle bir latîfe, öyle bir hâlet vardır ki o latîfe lisanıyla her ne suâl edilirse, –velev ki fâsık da olsun– Cenâb-ı Hak o latîfeye hürmeten o matlubu yerine getirir. O latîfe pek uzaktan bana göründü ise de teşhis edemedim.”12)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 709.
2)
A.g.e. s. 415.
3)
M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-4, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 170.
4)
M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla-3, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 209.
5)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 523–524.
6)
Bediüzzaman Said Nursî, Muhâkemât, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 93–94.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 95.
8)
A.g.e. s. 96.
9)
Bediüzzaman Said Nursî, İşârâtü’l-İ’câz, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 158.
10)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 194.
11)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 111.
12)
A.g.e. s. 222 – 223.
himmet.txt · Son değiştirilme: 2024/04/29 11:00 Değiştiren: Editör