Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


ayet

Âyet

  • Bir hakikate inkâr edilemez tarzda işaret eden kelamî veya tekvinî delil. Kur’ân-ı Kerim’in sûrelerini meydana getiren kelime veya cümleler.
  • “Biz onlara, âfâkta (bir baştan bir başa tabiatın sinesinde) ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki o Kur’ân’ın gerçek olduğu onlara iyice tebeyyün etsin.” (Fussilet, 41/53).
  • “Dünyada büyüklük taslayanlara, âyet ve işaretlerimi doğru okuyup doğru anlama imkânını vermem.” (A’râf, 7/146).
  • “Âhir O’dur; seyr u sülûk-i ruhanîde ve urûc-i umumîde her şey O’na dönmekte ve O’na dayanmaktadır. Zâhir O’dur; varlık kitabı, eşya meşheri, kâinat sarayı bütün işaret, alâmet, âyet ve şahitleriyle O’nu haykırmaktadır. Bâtın O’dur; melekûtî bütün mertebelerin müntehâsı O’na bakmaktadır. O’nun ötesi yoktur; bu konuda ‘öte’ diye bir şey de yoktur ve işte bu nokta öteden beri قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى hakikatiyle işaretlenegelmiştir.”1)
  • “… ilim ve fen alanındaki gelişmeler ışığında âyet ve hadislerin tevil ve tefsirini yaparken, her zaman meseleleri alternatifli sunmak, en azından âyet-i kerimelerin delâlet ve işaret ettiği daha başka mânâlar olabileceğini akıldan çıkarmayıp ihtimal kapılarını açık bırakmak ve kesinlikle meseleyi kestirip atmamaktır. Özellikle de yeni bir alanda ve farklı bir konuda çalışma yapılıyorsa henüz meseleler netlik kazanmadan, âyetlerin yorumuyla ilgili kesin hükümler vermek ciddi yanlışlıklara yol açabilir. Ayrıca tefsir alanında daha önce yapılmış çalışmalara mutlaka başvurulmalı ve mevzuyla alâkalı ilk günden bugüne temel kaynakların ne dediğinden haberdar olunmalıdır.”2)
  • “… sadece hadis sahasında değil, umumi mânâda, nassların delâlet ettiği mânânın anlaşılması, âyet ve hadislerin tevil ve tefsirinin yapılması gibi mevzularda hakikatin ortaya çıkması adına tenkit metodu, ilk dönemden itibaren, kendisine başvurulan önemli bir disiplin olmuştur. Bu ilmî disiplin sayesinde, çok sağlam bir filtre oluşturulmuş ve İslâm’ın içine karıştırılmak istenilen yabancı fikirlerin önüne geçilmiştir. Münazara ilminin de geliştirilmesiyle birlikte yapılan müzakerelerde müsademe-i efkâr ve müdavele-i efkâr sayesinde ortaya konulan yorum ve içtihatlar değerlendirilmiş, kritiğe tâbi tutulmuş, muhkemâtla test edilmiş ve böylece bârika-i hakikatin ortaya çıkması sağlanmıştır.”3)
  • “… kalbin ve ruhun hayatına yükselmenin yolu, nefis ve enâniyet cihetiyle yok olmaktır. Evet, insan yok olmalıdır ki var olsun! Zât-ı Ulûhiyet hakkında bir kısım hakikatlerin kalb ve vicdan yoluyla müşâhede edilmesi ve insanın bunu vicdanında sezdikten sonra iradesiyle kendisini yönlendirmesi, nefsin ve enaniyetin baskısından kurtulmasına bağlıdır. Bu ise ancak derin bir tefekkür, Cenâb-ı Hakk’ın kâinattaki âyet, kelime, harf ve satırlarında O’na ait hakâiki müşâhede edip daima uyanık ve gözleri açık yaşama gibi yollarla temin edilebilir.”4)
  • “İmâm-ı Mübînin imlâsı ile, yâni kaderin hükmüyle ve düsturu ile kudret-i ilâhiye, îcad-ı eşyada her biri birer âyet olan silsile-i mevcudatı, ‘levh-i mahv, isbat’ denilen zamanın sayfa-yı misâliyesinde yazıyor, îcadediyor, zerrâtı tahrik ediyor.”5)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 555.
2)
M. Fethullah Gülen, Mefkûre Yolculuğu (Kırık Testi-13), İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 122–123.
3)
A.g.e. s. 264–265.
4)
M. Fethullah Gülen, Kendi Ruhumuzu Ararken (Prizma-9), İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 124.
5)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 597.
ayet.txt · Son değiştirilme: 2024/03/12 17:42 Değiştiren: Editör