Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


nefs-i_mardiye

Nefs-i Mardiye

  • “Ya Rabbî, ben kendime yazık ettim, affeyle beni!” (Kasas, 28/16).
  • “Ey bizim Rabbimiz, kendimize yazık ettik. Şayet Sen kusurumuzu örtüp bize merhamet buyurmazsan, en büyük kayba uğrayanlardan oluruz.” (A’râf, 23/7).
  • Nefs-i mardiye: Hak rızasına mazhariyet zirvesidir ki bu mertebede insan, Cenâb-ı Hakk’ın hoşnutluğunu kendine has emâreleriyle duyup hisseder de âdeta mest ü mahmur yaşamaya durur.”1)
  • “Biz de kendi kamet-i kıymetimize göre, çevremizde cereyan eden hâdiseleri kimi zaman iyi görür, iyi değerlendirir, iyi düşünür ve hayatımızdan lezzet alırız. Kimi zaman da biraz karamsarlığa düşer ve bedbin oluruz. Çünkü biraz önce ifade edildiği üzere, tabiatımız her ikisine de açıktır, onları resmedebilecek nüveler beşerî yapımızda vardır ve bizim onlardan kaçmamız da mümkün değildir. Ancak iradelerimizle onları kontrol altına alıp seslerini çıkarmalarına meydan vermeyebiliriz. Nasıl ki, nefs-i emmâre, nefis terbiyesi sayesinde nefs-i levvâme, nefs-i mutmainne, nefs-i râdiye ve nefs-i mardiye hâline gelebiliyor. Aynen bunun gibi insan, kararlı bir cehd ve gayret sayesinde, kendisinde karamsarlık hâsıl edecek tablolar karşısında, daha iyi görüp, daha iyi düşünerek bedbinlikten nikbinliğe yürüyebilir.”2)
  • “… tâbiîn döneminde maddî cihad kılıcı bir ölçüde kınına konmuş ve mânevî cihad, ‘cihad-ı ekber’ denilen nefisle cihad en büyük vazife hâline gelmiştir. Nefs-i emmâreyle yaka-paça olup, nefs-i levvâmeye, oradan nefs-i râdiye, mardiye, mutmainne, sâfiye mertebelerine ulaşma ve: رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ‘Allah, onlardan râzı oldu onlar da Allah’dan râzı oldu.’ (Beyyine, 98/8) sırrına erme mücadelesi vermiştir tâbiîn. O kadar ki, Mesruk, Mekke-i Mükerreme’de kaldığı sürece, sağ veya sol yanını yere koyup yatmamış ve hep Kâbe karşısında secdede uyumuştur. Hastalandığı zaman kendisine: ‘Biraz dinlenmeyi düşünmez misin?’ dediklerinde şu cevabı vermiştir: وَاللّٰهِ لَوْ أَتَانِي آتٍ فَأَخْبَرَنِي أَنَّ اللّٰهَ لاَ يُعَذِّبُنِي لَاجْتَهَدْتُ فِي الْعِبَادَةِ ‘Allah’a yemin olsun ki; gâibden-semadan birisi gelse de bana ‘Allah sana kat’iyen azap etmeyecek!’ dese, ben yine eskiden olduğu gibi aynı ciddiyet ve azimle ibadet etmeye devam ederim.’ Zaten, onun efendisi, bizim efendimiz, Kâinatın Efendisi de (sallallâhu aleyhi ve sellem) aynı şeyi söylememiş miydi? يَا عَائِشَةُ! أَفَلاَ أَكُونُ عَبْداً شَكُوراً ‘Ey Âişe, ben, şükreden bir kul olmayayım mı?’”3)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kendi Ruhumuzu Ararken (Prizma-9), İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 172.
2)
M. Fethullah Gülen, Cemre Beklentisi (Kırık Testi-10), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 293.
3)
M. Fethullah Gülen, İnsanlığın İftihar Tablosu: Sonsuz Nur, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 905.
nefs-i_mardiye.txt · Son değiştirilme: 2023/12/23 10:02 Değiştiren: Editör