Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


rizik

Rızık

  • “‘Rızık’, lügat itibarıyla haz, nasip, pay; ıstılahî mânâsı açısından ise Cenab-ı Hakk’ın canlılara faydalanmaları için ihsan ve lütfettiği her şey mânâsına gelmektedir. Ehl-i Sünnet’e göre, rızkın ıstılahî mânâsı, lügat mânâsıyla aynıdır… rızık, zevce ve çocuk gibi nimetleri de içine alan şümullü bir mânâ ifade etmektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim, huri, gılman ve evlat gibi nimetlerin verilişini birer rızık olarak anlatmaktadır. Bundan da anlaşılmaktadır ki, rızık sadece mala has olmayıp canlıların istifade ettikleri her şeyi ihtiva etmektedir.”1)
  • Rızık vermek, beslemek, yedirip içirmek anlamındaki terzîk de fiilî sıfatlardandır. Yiyip içecek nesnelerden, bütün maddî-mânevî muhtaç olduğumuz şeylere kadar hemen hepsi rızık kategorisine dahil, Rezzâk ism-i şerifine bakmakta ve terzîk sıfat-ı mübeccelesine râci’dir.”2)
  • “… en parlak bir mucize-i sanat-ı samedâniye ve bir harika-yı hikmet-i rabbâniye olan hayatı kim vermiş, yapmış ise, rızıkla o hayatı besleyen ve idâme eden de O’dur. O’ndan başka olmaz! Delil mi istersin? En zayıf, en aptal hayvan, en iyi beslenir, meyve kurtları ve balıklar gibi.. hem en âciz, en nâzik mahlûk, en iyi rızkı o yer, çocuklar ve yavrular gibi.”3)
  • “… şu dünya gidişâtına bakılsa görülüyor ki; en âciz en zayıftan tut tâ, en kavîye kadar her canlıya lâyık bir rızık veriliyor. En zayıf, en âcize en iyi rızık veriliyor. Her dertliye ummadığı yerden derman yetiştiriliyor. Öyle ulvî bir keremle ziyâfetler, ikramlar olunuyor ki, nihayetsiz bir kerem eli içinde işlediğini bedâheten gösteriyor.”4)
  • “Rızk-ı helâl, iktidar ile alınmadığına, belki iftikâra binâen verildiğine delil-i kat’î; iktidarsız yavruların hüsn-ü maîşeti ve muktedir canavarların dıyk-ı maîşeti; hem, zekâvetsiz balıkların semizliği ve zekâvetli, hileli tilki ve maymunun derd-i maîşetle vücutça zaifliğidir. Demek rızık, iktidar ve ihtiyar ile ma’kûsen mütenasiptir. Ne derece iktidar ve ihtiyarına güvense, o derece derd-i maîşete müptelâ olur.”5)
  • “Hayvanâtın zayıflarının ve yavrularının rızık ve terbiyeleri hususunda görünen lütuf ve sühûleti gösteriyor ki: Şu kâinatın Mâlik’i, nihayetsiz bir rahmetle rubûbiyet eder.”6)
  • “… bilhassa rızık için gelen zerreler, rızık kafilesinde seyr u sefer eden o zerreler, o kadar hayret-fezâ bir intizam ve hikmetle seyr u seyahat ederler ve öyle tavırlarda, tabakalarda intizam-perverâne geçip gelirler ve öyle şuûrkârâne ayak atıp hiç şaşırmayarak gele gele tâ beden-i zîhayatta dört süzgeçle süzülüp rızka muhtaç âza ve hüceyrâtın imdadına yetişmek için kandaki küreyvât-ı hamrâya yüklenip bir kanun-u kerem’le imdada yetişirler. Ondan bilbedâhe anlaşılır ki: Şu zerreleri binler muhtelif menzillerden geçiren, sevk eden; elbette ve elbette bir Rezzâk-ı Kerîm, bir Hallâk-ı Rahîm’dir ki, kudretine nisbeten zerreler, yıldızlar omuz omuza müsavidirler.”7)
  • “… rızık doğrudan doğruya Kadîr-i Zülcelâl ’in elindedir ve hazine-i rahmetinden çıkar. Her bir zîhayatın rızkı, taahhüd-ü rabbânîsi altında(dır)…”8)
  • “… rızık ikidir:
  • Biri: Hakikî rızıktır ki, onunla yaşayacak. Bu âyetin hükmü ile o rızık, taahhüd-ü rabbânî altındadır. Beşerin sû-i ihtiyarı karışmazsa, o zarurî rızkı herhâlde bulabilir. Ne dinini, ne namusunu, ne izzetini fedâ etmeğe mecbur olmaz.
  • İkincisi: Rızk-ı mecazîdir ki, sû-i istimâlât ile hâcât-ı gayr-i zaruriye hâcâtı zaruriye hükmüne geçip, görenek belâsıyla tiryaki olup, terk edemiyor. İşte bu rızık, taahhüd-ü rabbânî altında olmadığı için; bu rızkı tahsil etmek, hususan bu zamanda çok pahalıdır. Başta izzetini fedâ edip zilleti kabul etmek, bazen alçak insanların ayaklarını öpmek kadar mânen bir dilencilik vaziyetine düşmek, bazen hayat -ı ebediyesinin nuru olan mukaddesât-ı diniyesini fedâ etmek sûretiyle o bereketsiz menhûs malı alır.”9)
  • Rızık, şifâ ve yağmur, münhasıran Zât-ı Hayy -ı Kayyûm ’un kudretine hastır.”10)
  • “… bir nevi zîhayat ve rızka muhtaç olan meyvedar ağaçlar ve nebâtlar; tevekkül-vâri, kanaatkârâne yerlerinde durup hırs göstermediklerinden, rızıkları onlara koşup geliyor. Hayvanlardan pek fazla evlât besliyorlar. Hayvanât ise, hırs ile rızıkları peşinde koştukları için, pek çok zahmet ve noksaniyet ile rızıklarını elde edebiliyorlar. Hem hayvanât dairesi içinde zaaf ve acz lisân-ı hâliyle tevekkül eden yavruların meşrû ve mükemmel ve latîf rızıkları, hazine-i rahmetten verilmesi.. ve hırs ile rızıklarına saldıran canavarların gayr-i meşru ve pek çok zahmet ile kazandıkları nâhoş rızıkları gösteriyor ki: Hırs, sebeb-i mahrumiyettir.. tevekkül ve kanaat ise, vesile-i rahmettir.”11)
  • “Zât-ı Akdes’in alem-i zâtîsi ve en âzamî ismi olan lafzullahtan sonra en âzam ismi olan Rahmân, rızka bakar.. ve rızıktaki şükürle ona yetişilir. Hem Rahmân’ın en zâhir manası, Rezzâk’tır.”12)

İlave Okuma

Diğer Diller

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Bir İ’câz Hecelemesi, İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 126.
2)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 794.
3)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 23.
4) , 5)
A.g.e. s. 68.
6)
A.g.e. s. 74–75.
7)
A.g.e. s. 603.
8)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 80.
9)
A.g.e. s. 177–178.
10)
A.g.e. s. 413.
11)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 307.
12)
Mektubat, s. 413.
rizik.txt · Son değiştirilme: 2024/07/11 13:49 Değiştiren: Editör