hullet
İçindekiler
Hullet
- “Hullet, içten samimi bir dostluk; hıllet ise, bir musâdaka ve kardeşliktir. Hullet’i, bir şeyin eczâsı içine nüfuz ederek onun mâhiyetini değiştirme, içten ve dıştan onu kuşatarak başkalaştırıp ikinci bir tabiata ulaştırma şeklinde de yorumlamışlardır. Her zaman itminan ufuklu yaşayan Hazreti İbrahim, ruhundaki hullet özüne Cenâb-ı Hak’tan fevkalâde tecellîler sayesinde, değişik istihâleler geçirerek duyguları, düşünceleri, himmeti, gayreti, sözü ve sohbetiyle kemâlâtının ufkuna erişmiş ve zamanla da farklı bir tabiatın sesi-soluğu hâline gelmiştir. Öyle ki, artık o oturup kalkıp her yerde Hakk’ı ilan etmekte, Hak da ona ‘Halîlim’ demektedir.”1)
- “Öz ve icmal itibarıyla hullet, Hazreti İbrahim’in mâhiyetine emanet edilmiş bir cevherdir. Bu ona, Hak’la münasebeti açısından önceden bahşedilmiş ilk mevhibe ve ruhundaki meknî sadâkate rahmanî bir utûfettir.. ve böyle bir utûfet kendinden sonra gelenlere muktedâ-bih olmanın da âdeta bir remzidir. Ancak, umumî mânâdaki bu engin hullet münasebeti -O’nun varidâtı ve mevâhibi mahfuz- Hazreti Muhibb u Mahbub’da (sallallâhu aleyhi ve sellem) aşk ve muhabbet şeklinde tecellî etmiştir ki, bu da, aşkın bir mârifet ve gönülden bir ülfet ve ünsiyet sahibine hususî bir teveccüh demektir.”2)
- “Hullet, saf bir sadâkat ve sadâkatte bir tat, bir şîvedir. Muhabbet ise, bir aşk u iştiyak ve bir ihtiraktır. Onun için hullette şevk u şükür birkaç adım önde; hüzün ise, şöyle-böyle bir iki kadem daha geridedir. Yani, hullet erbabında şevk u şükür galip olmasına karşılık, muhabbet ehlinde her zaman zikr u fikir ve hüzn-ü dâim söz konusudur. Ne latîf tecellîdir ki, Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın (aleyhi salavâtullahi ve selâmuh) her zamanki hâli de böyle ümit ve recâ televvünlü, niyaz ve tazarru eksenli bir hüzn-ü dâimdi.”3)
- “Hullet, özündeki ülfet ve ünsiyet unsurlarıyla, büyük-küçük bütün varlık mâbeyninde rûhânî bir imtizaç vesilesi ve îtilaf vasıtası mesabesindedir. Bu itibarla, hullet kahramanı sayılan Hazreti Halîl, kendinden sonra gelenlere bu hususiyetiyle hem bir örnek, hem muktedâ-bih, hem de gönülleri belli noktada toplayabilen câmi bir zattır.”4)
- “Hullet vilâyeti, vilâyetlerin zirvesidir. Gerçi Allah’a yakın olmanın bir sınırı yoktur, zira O sınırsızdır. Ne var ki, her ferdin tabiat ve donanımı icabı bir ‘arş-ı kemâlât’ı vardır ve bu, o sâlik ya da ârif için mecburi bir serhad oluşturur. Bu itibarla, hullet vilâyetinde hak yolcusu, yedinci kat semâya ulaşsa yine de onun bir sınırı var demektir. Meğer ki, Cenâb-ı Mennân'ın, Rabbü’l-âlemîn unvanıyla, Sahib-i Fazilet, Sahib-i Vesile ve Sahib-i Makam-ı Mahmud’a özel teşrifatı nev'inden ekstra bir lütfu olsun, olmuştur da.. ve O, mekânı lâmekân olacağı, mübarek cismi cân olacağı, bütün pinhanların da ayân olacağı öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, orada ne arz u semâ vardır, ne de oraya bir melek ve rûhânî uğramıştır.”5)
- “Hazreti Rûh-u Seyyid’il-Enâm halîliyet ile mesîhiyeti cem’etmiştir. Hıllet ve müsamaha yolunu seçmiş; bu meslekte varıp zirveye ulaşmış, tahtını hullet ve şefkat ufkuna kurmuştur. Hazreti İbrahim’de bir çekirdek gibi icmalî bulunan halîliyet ve hıllet ile bir tohum misillü Hazreti Mesih’in özünde var olan mesihiyet ve re’fet, İnsanlığın İftihar Tablosu’nda ser çekmiş bir ağaca dönüşmüştür. Onlardaki hilm ve şefkatin tafsil ve inkişafı, hakikî insan-ı kâmil Hazreti Habibullah’la gerçekleşmiştir ki, işte bu habîbiyet ve hulletin unvanı Muhammedî Ruh’tur.”6)
Ayrıca Bakınız
Dipnotlar
hullet.txt · Son değiştirilme: 2024/10/20 16:44 Değiştiren: Editör