Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


hads

Hads

  • Bir meselenin özüne hızlı bir şekilde kalben intikal edip onun mânâsını vicdanen hissetmek.
  • “… şu zamanda maddiyyûn fikri herkesi sersem ettiğinden, en bedihî bir şeyde zihinlere vesvese vermiş. İşte şöyle vesveseleri izale için; hads-i kalbînin ve iz’ân-ı aklînin pek çok menbalarından, bir mukaddime ile dört menbaına işaret edeceğiz.”1)
  • “Gayet kat’î bir hads ile belki müşâhede ile sabittir ki cesed, ruh ile kaimdir. Öyle ise; ruh, onun ile kaim değildir. Belki ruh, binefsihî kaim ve hâkim olduğundan cesed istediği gibi dağılıp toplansın, ruhun istiklâliyetine halel vermez.”2)
  • “… hads-i kat’î ile vicdanen hissedilebilir ki; insan öldükten sonra esaslı bir ciheti bâkidir. O esas ise, ruhtur.”3)
  • “Şu kâinata nazar-ı ibretle bakıldığı vakit, vicdan ve kalb bir hads-i sâdıkla hisseder ki: Şu kâinatı bu derece güzelleştiren ve süslendiren ve envâ-ı mehâsin ile tezyin edenin, nihayet derecede bir cemâl ve kemâlâtı vardır ki, şöyle yapıyor.”4)
  • “Kalb ile vicdan, mahall-i îmân. Hads ile ilham, delîl-i îmân. / Bir hiss-i sâdis; tarîk-ı îmân… Fikr ile dimağ, bekçi-i îmân.”5)
  • “Ecrâm-ı ulviyeye dikkat edilse görünüyor ki, o ulvî âlemlerin tabakâtında muhalefet var. Meselâ, Nehrüssemâ ve Kehkeşan nâmıyla mâruf, Türkçe ‘Samanyolu’ tâbir olunan bulut şeklindeki dâire-i azîmenin bulunduğu tabaka, elbette sevâbit yıldızların tabakasına benzemiyor. Güyâ tabaka-yı sevâbit yıldızları, yaz meyveleri gibi yetişmiş, ermişler. Ve o Kehkeşan’daki bulut şeklinde görülen hadsiz yıldızlar ise, yeniden yeniye çıkıp ermeye başlıyorlar. Tabaka-yı sevâbit dahi, sâdık bir hads ile Manzûme-i Şemsiye’nin tabakasına muhalefeti görünüyor. Ve hâkezâ yedi manzumât ve yedi tabaka, birbirine muhalif bulunması, his ve hads ile derk olunur.”6)
  • “Madem fünûnun ittifâkıyla ve ulûmun şehâdetiyle, hilkat şeceresinin en mükemmel meyvesi insandır. Ve mahlûkat içinde en ehemmiyetli insandır. Ve mevcûdât içinde en kıymettar insandır. Ve insanın bir ferdi, sâir hayvanâtın bir nev’i hükmündedir. Elbette, kat’î bir hads ile hükmedilir ki, haşir ve neşr-i ekber de beşerin her bir ferdi aynıyla, cismiyle, ismiyle, resmiyle iade edilecektir.”7)
  • “… hadsiz müteferrik emârelerden neşet eden bir hads ve kanaatle Kur’ân, hem ins, hem cin, hem meleğin makbulü ve mergûbudur ki, okunduğu vakit onlar, iştiyakla pervane gibi etrafına toplanıyorlar.”8)
  • “… eserin kemâli bilmüşahede fiilin kemâline, fiilin kemâli bilbedahe ismin kemâline, ismin kemâli bizzarure sıfatın kemâline, sıfatın kemâli hads-i yakînle şuûnâtın kemâline delâlet eder. Şe’nin kemâli ise hakkalyakîn bir suretle zâtın kemâlini gösterir.”9)
  • “Hanzalenin çekirdeğinde hanzale ağacı mündemiç ve dahil olduğu gibi cehennemin de küfür ve dalâlet tohumunda müstetir bulunduğunu, şuhûdî bir yakîn ile müşahede ettim. Ve keza nasıl ki hurmanın çekirdeği, hurma ağacına hâmiledir. Aynen öyle de, iman habbesinde de cennetin mevcut olduğunu hads-i kat’î ile gördüm. Çünkü o çekirdeklerin ağaçlara tahavvül ve inkılâpları garip olmadığı gibi küfür ve dalâlet manası da tâzib edici bir cehennemi, iman ve hidayet de bir cenneti intaç edeceğinde istib’ad yoktur.”10)
  • Akıl tatil-i eşgal etse de, nazarını ihmal etse, vicdan Sâni’i unutamaz. Kendi nefsini inkâr etse de; O’nu görür, O’nu düşünür, O’na müteveccihtir. Hads ki şimşek gibi sürat-i intikaldir, daima onu tahrik eder. Hadsin muzaafı olan ilham, onu daima tenvir eder. Meyelânın muzaafı olan arzu ve onun muzaafı olan iştiyak ve onun muzaafı olan aşk-ı ilâhî, onu daima mârifet-i Zülcelâl’e sevk eder. Şu fıtrattaki incizap ve cezbe, bir hakikat-i cazibedarın cezbiyledir.”11)
  • “Ey birader! Unsur-u Hakikat’i, kübrâ gibi ve Unsur-u Belâgatı suğra gibi mezcet. Elektrik şuâı gibi olan hads-i sâdıkı geçir. Tâ gayet hararetli ve parlak ziyalı olan Unsur-u Akîde’yi netice vermek için senin zihnine istidâdât verebilsin.”12)

Dipnotlar

1)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 562.
2) , 3)
A.g.e. s. 563.
4)
A.g.e. s. 676.
5)
A.g.e. s. 799.
6)
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 85–86.
7)
A.g.e. s. 143.
8)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 216.
9)
Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 15.
10)
A.g.e. s. 192.
11)
A.g.e. s. 236.
12)
Bediüzzaman Said Nursî, Muhâkemât, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 83.
hads.txt · Son değiştirilme: 2024/01/16 18:24 Değiştiren: Editör