Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


fahr-i-kainat

Fahr-i Kâinat

  • Fahr-i Kâinat”, Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) için kullanılan bir saygı ifadesidir. “Zübde-i Kâinat”, “Fahr-i Âlem”, “Seyyid-i Kâinat”, “İnsanlığın İftihar Tablosu” ve “Sonsuz Nur” gibi vasıflarla anılan Peygamberimizi tarif eden bir tabir olup “bütün âlemin kendisi ile şeref bulduğu, iftihar ettiği” anlamına gelmektedir.
  • “Nebiler, ölü gönülleri ihya etmek için gönderilmişlerdir. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) zuhur ettiği zaman Hazreti Ömer (radıyallâhu anh) gibi devâsa kâmetler dâhil çoklarının gönlü ölü idi. Bu ölüler, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in potasında kıvamına girerek dirildiler. Körelmiş latîfeler öyle inkişaf ettirildi ki, Hazreti Ömer gibi bir kimse kısa bir zamanda Cibril-i Emin’in (aleyhisselâm) yanında yerini alacak seviyeye ulaştı. Develerle güreş tutan Hattaboğlu, artık karıncaya basmaz hâle geliverdi.”1)
  • “Bizim, Allah’ı (celle celâluhu) ve Resûlullah’ı (sallallâhu aleyhi ve sellem) sevmemize gelince bu, başta irade ile başlar. İrfan hâline gelince irade silinir gider. Mesela Fahr-i Kâinat Efendimiz’i siyeri, megâzisi, inkılâpları ve bize getirdiği esaslarla tanırız. O olmadığı zaman kâinatın umumi bir yetimhâne olduğunu, O’nun neşrettiği nur sayesinde her yanın şenlikle dolduğunu müşâhede ederiz. Bize getirdiği hediyeler, hayat kurtarıcı esaslar ve örnek hayatı karşısında dize gelir ve Resûlullah’ı severiz. Bu noktadan sonra mesele iradi olmaktan çıkar, artık bir aşk ve meşk devri başlar ve elimizde olmayarak Nebiler Serveri’ne bağlanırız…”2)
  • “Acaba bütün efâzıl-ı benî Âdem’i arkasına alıp, arz üstünde durup, Arş-ı Âzama müteveccihen el kaldırıp duâ eden şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman ve bihakkın Fahr-i Kâinat ne istiyor? Bak, dinle; saadet-i ebediye istiyor, bekà istiyor, lika istiyor, Cennet istiyor. Hem, merayâ-i mevcudâtta ahkâmını ve cemâllerini gösteren bütün esmâ-i kudsiye-i İlâhiye ile beraber istiyor. Hattâ, eğer rahmet, inâyet, hikmet, adalet gibi, hesabsız o matlûbun esbâb-ı mûcibesi olmasa idi, şu zâtın tek duâsı, baharımızın icadı kadar kudretine hafif gelen şu Cennetin binâsına sebebiyet verecekti.”3)
  • “Madem bu mezkûr dokuz hakikatler bu zâtın sıdkına şehadet ederler. Elbette bu âdem, benî âdemin medar-ı şerefi ve bu âlemin medar-ı iftiharıdır. Ve ona ‘Fahr-i âlem’ ve ‘Şeref-i Benî âdem’ denilmesi pek lâyıktır. Ve onun elinde bulunan ferman-ı Rahmân olan Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyanın haşmet-i saltanat-ı mâneviyesinin nısf-ı arzı istilâsı ve şahsî kemâlâtı ve yüksek hasletleri gösteriyor ki bu âlemde en mühim zât budur; Hâlıkımız hakkında en mühim söz onundur.”4)

Ayrıca Bakınız

İlave Okuma

  • Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat (On Dokuzuncu Mektup), İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 94.
  • M. Fethullah Gülen, Sonsuz Nur, İstanbul: Nil Yayınları, 2011.
  • M. Fethullah Gülen, Ve Gaybın Son Habercisi Hazreti Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem), İstanbul: Nil Yayınları, 2005.
  • Reşit Haylamaz, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), New Jersey: Süreyya Yayınları, 2021.

Diğer Diller

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Sohbet Atmosferi, İstanbul: Nil Yayınları, 2015, s. 47.
2)
A.g.e. s. 107.
3)
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 229.
4)
A.g.e. s. 250.
5)
A.g.e. s. 157.
fahr-i-kainat.txt · Son değiştirilme: 2023/10/10 10:03 Değiştiren: Editör