Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


muayyeniyet

Muayyeniyet

  • Belirlilik, determinizm.
  • “Varlığın sînesinde her zaman müşâhede ettiğimiz bir muayyeniyet (determinizm) belli ölçüde ve şartlı olarak tarihî hâdiselerde de söz konusudur. Bugün, gidip tarih olan geçmişteki insan ve hadiseler, âdeta zamanın döl yatağına tevdî edilmiş spermler, ukde-i hayatiyeler veya kuluçka altındaki yumurtalar gibidirler.. ve şimdileri şekillendirecek esasların da kaynağı sayılırlar. Günümüzde, tarihin yamaçlarına tohumlar gibi saçılan sebepler de -yine esbap açısından yarınlara ait hikmet buudlu, adalet televvünlü, istikrar edalı ve istikamet formüllü neticeleri belirleyecek âmillerdir.”1)
  • “Sebeple netice arasında bazen yıllar, hatta asırlar geçebilir; ama bir de ‘vakt-i merhûn’u gelince kendini öyle bir hissettirir ki, netice masum için ayn-ı Cennet, asi ve zalimler için de ayn-ı Cehennem olur.
  • Bütün bunları, bir mânâda tarihin ruhundaki muayyeniyetiyle (sebep-sonuç münasebeti), daha doğrusu ‘şeriat-ı fıtriye’deki adalet ruhuyla yorumlamak mümkün olduğu gibi, ‘tarihî tekerrürler devr-i dâimi’nin önemli bir sebebi de kabul edebiliriz. Gerçi, tarihî hâdiselerin arkasında pek çok sebep söz konusudur ama; yine de Kudreti Sonsuz, sebepleri icraatına bir perde yapmıştır ve bizim dünyamızı da onlarla kuşatmıştır. Bu, O’nun, insana bahşettiği tıpkı irade sıfatı gibi sırlı bir lütfu; bizim de, mükellefiyetlerimizi yerine getirmemiz adına malzememiz ve lüzumlu aksesuarımızdır.”2)
  • “… varlığın perde arkasına açık bir ârif, hakâik-i ilâhiye ve mutlak vahidiyet yanında kevnî hakikatleri de müşâhede eder ama, başkaları gibi iltibasa girmez.. evet, bir mânâda her şeyin mütelâşî olup gittiğini hissetse de, her nesneyi diğerinden aklen farklı ve hissen bir muayyeniyet ve imtiyaz içinde görür; tecessüslerini fark içinde sürdürür.. sürdürür de ne müşâhede ve mükâşefenin vâridlerini görmezlikten gelir ne de his ve akl-ı selimin imtisaslarına karşı lâkayt kalır. Aksine, bu ufka otağını kurmuş bir ârif-i billah, duyup hissettiklerini bazen hakikat ve izafet, asıl ve zıll mülâhazalarıyla dile getirir; bazen de اَلْحَقِيقَةُ وَاحِدَةٌ وَالتَّعَيُّنَاتُ مُتَعَدِّدَةٌ “Aslî hakikat tek, harice akseden ayân ise müteaddittir.” diyerek duygularını soluklar ve hep aynı eksen üzerinde hareket eder durur.”3)
  • “Hakk’ın Zât’ı için bîperde zuhur söz konusu olmadığı gibi, Hakikatü’l-Hakaik’ten de min haysü hüve –min haysü ente değil– söz edilemez. Bu babtaki mâlûmiyet ve muayyeniyet esmâ ve sıfât-ı sübhaniye itibarıyladır.. evet, Cenâb-ı Hak bütün ıtlâkattan münezzeh ve müberradır; zira her ıtlak aynı zamanda bir takyîd ve tahdîd demektir; bu türlü kayıtlar ise bize ait avârızdandır. Hakk’ı, Hak makamında, halkı da halk zemininde görmek dinî bir esastır. Bunun aksine bir mütalâa ise apaçık bir halt ve karıştırmadır.”4)
  • “Osmanlı’nın bu kıvamı koruma adına gösterdiği en yüksek performans, tekke ve zaviyelerde ruh ve mânâ insanları yetiştirmek olmuştur. Aynı zamanda yetiştirdiği güçlü Şeyhülislâmlarla bu kıvamı korumaya çalışmıştır. Demek ki bunlar da olmasaydı, karbonlaşma faslı daha önceden başlayacaktı.
  • Bu mülâhazalarımızdan, onları suçlama gibi bir niyet ve kastımızın olduğu anlaşılmamalıdır. Zira yaşanan böyle bir süreç, bir yönüyle bizim de kabul etmemizde mahzur olmayacak ‘belli bir yere kadar muayyeniyet’ veya başka bir ifadeyle ‘şartlı determinizm’ olarak değerlendirilebilir.”5)
  • “… bir kısım mutasavvifenin beyanlarında tenasühü iş’âr eden sözler ise, ya garazlı kimselerin karıştır maları veya tevile tâbi tutulması gerekli olan remizlerdendir. Ehl-i Sünnet ulemâsı; hadisçisinden fıkıhçısına, ondan tefsir ve kelâmcısına kadar, bu anlayışın, İslâm’ın ruhuna aykırı olduğunda ittifak hâlindedirler. Her ferdin kendi kaderiyle yaşaması, kendi kaderiyle ölmesi ve kendi serencamesiyle haşrolması; sonra imtihan hakikatinin muayyen ferde bakması, muayyen muhatabın kendi sevap veya günahıyla aynı muayyeniyet içinde hesaba çekilmesi gibi hususlardan ötürü, tenasüh akidesini merdut görmüşlerdir.”6)

İlave Okuma

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Ruhumuzun Heykelini Dikerken-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 126.
2)
A.g.e. s. 128.
3)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 364.
4)
A.g.e. s. 731.
5)
M. Fethullah Gülen, Yenilenme Cehdi (Kırık Testi-12), İstanbul: Nil Yayınları, 2013, s. 159.
6)
M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-1, İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 127.
muayyeniyet.txt · Son değiştirilme: 2024/01/16 18:18 Değiştiren: Editör