Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


cem

Cem

  • “Toplanmak, toplamak, biriktirmek, biriktirilmek mânâlarına gelen ‘cem’ tasavvuf erbabınca; zevkî ve hâlî olarak bütün dünya ve içindekileri (mâsivâ) görmeyecek, duymayacak ölçüde Hakk’a tahsîs-i nazar, tahsîs-i şuur, tahsîs-i histe bulunarak, kalben bütün eşyaya karşı kapanıp sadece ve sadece O’nu bilmek, O’nu duymak ve mârifetinin derecesine göre, O’nu görmek ve kasdî olarak O’ndan başka şeyleri görüp onunla meşgul olarak dağınıklığa düşmekten kurtulmak demektir. Böyle bir yaklaşım vahdet mülâhazası şeklinde anlaşılırsa karşılığı kesret olur; Hakk’a tahsîs-i nazarla kalbin mâsivâdan kat-ı alâkası mânâsına hamledilirse, o zaman da karşılığı ‘fark’ olur ki, -inşâAllah- ileride müstakil bir bahiste tahlil edilecektir.
  • Cem, müntehîlere ait bir hâl veya makamdır. Cem mevhibeleriyle şereflendirilen bir hak yolcusu, artık bi’l-asale hep Onu duyar, O’nu bilir ve bulunduğu ufuk ve zevk-i ruhânî seviyesine göre de, halkı tam sezer veya sezemez; ama her zaman Hakk’ı, hem de halksız olarak bir vicdanî sezişle sezer ve her yanda Hakk’a ait mânâların temâşâsıyla hep büyülenmiş gibi yaşar. Ufkunda doğup batan eşyada, O’nun isim ve sıfatlarının tecellîlerini görür; ‘Zât’ iştiyakıyla pervaneler gibi O’nun sübühât-ı vechine koşar.. yer yer hayret ve hayranlık arası gelir-gider ve سُبْحَانَ مَا أَعْظَمَ شَأْنَكَ der inler.
  • Diğer bir yaklaşımla, kulluk vazife ve sorumluluklarının, tam bir edep, inkıyat ve şuurla yerine getirilmesine ‘fark’; şart-ı âdi plânında ortaya konan bu ‘bidâ’at-i müzcât’ ölçüsündeki mini sermayeye ‘min haysü lâ yahtesib’ lutfedilen ilâhî ihsan ve vâridler sağanağına mazhariyet veya memerriyet keyfiyetine de ‘cem’ denir. Bu mülâhazayladır ki, hâl ehli ‘Farkı anlamayan kulluğu bilemez, cem’i duymayan da mârifetten anlamaz’ demişlerdir.”1)

Ayrıca Bakınız

İlave Okuma

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 381.
cem.txt · Son değiştirilme: 2024/03/11 17:41 Değiştiren: Editör