Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


uzlet

Uzlet

  • “Yalnızlık ve tek başına yaşama mânâlarına gelen halvet ve uzlet, bir anlamda, herhangi bir rehber ve mürşidin nezaretinde inzivaya çekilip vaktini ibadetle geçirmekten ibarettir. Diğer bir tefsire göre ise o, kalbi bâtıl itikadlardan, karanlık duygulardan, çirkin tasavvurlardan ve Hak’tan uzaklaştıran tahayyüllerden arındırarak, bütün mâsivâya (Hak’tan gayri her şey) karşı kapanıp letâifin dili ile Hak’la sohbetin değişik bir unvanıdır. Uzlet, halvetin bir buudu, riyâzât da diğer buududur.”1)
  • Halvet; halktan uzlet ve riyâzât buuduyla menşei çok eskilere dayanır ve hemen hemen tasavvuf yollarının hepsinde de mevcuttur. Hattâ bu hususu daha da ileriye götürüp enbiyâ-i izâm ile irtibatlandırmak da mümkündür.”2)
  • “Aslında mâverâî bir halvette, halktan tecerrüd ve uzlet yoktur. Böyle bir halvette insan, Mevlânâ'nın ifâdesiyle, bir pergel gibi, ayağının biri lâhût ufkunda, diğeri de nâsût kutbunda, her an ayrı bir nüzûl ve urûcu bir arada yaşar ki, enbiyâ ve asfiyâ kuşağında bilinen halvet de işte bu halvettir.”3)
  • Uzlet; insanlarla beraber olmaktan kaçınmak, bir kenara çekilip tek başına yaşamak ve hep yalnızlığı ihtiyar etmek manalarına gelmektedir. Aslında, uzlet, halvetin bir buudunu teşkil etmektedir; dolayısıyla, aralarında çok küçük bir fark bulunan bu iki kelime bazen birbirinin yerine de kullanılabilmektedir. Bir tasavvuf ıstılahı olarak halvet; çevre ile her türlü alâkayı kesme, gönlü bütün dünyevî arzulardan temizleyip benlikten sıyrılma ve böylece Hakk’a erişme amacıyla tek başına bir hücreye kapanıp sadece zikir, murâkabe, ibadet ve riyâzet ile meşgul olma demektir. Bir başka ifadeyle, halvet, bir rehberin nezaretinde inzivâya çekilip kendini ibadete vermek suretiyle, kalbi bâtıl itikadlardan, süflî duygulardan, kötü düşüncelerden, çirkin tasavvurlardan ve fenâ tahayyüllerden arındırarak, Hak’tan gayri her şeye karşı kapanıp latîfelerin diliyle Hak ile sohbet etmenin unvanıdır.”4)
  • “İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem), toplumun içinde durup insanlardan gelen eziyetlere katlanmanın, tecerrüt ve halvetten daha hayırlı olduğunu beyan buyurmaktadır. Bu sebepledir ki, bize göre daimî halvet ve uzlet, toplumdan ve toplum içinde eda edilecek vazifelerden kaçma demektir. Bu itibarla, şahsî kemalât ve şahsî füyuzat hisleri adına dahi olsa bu vazifelerden kaçan bir insan zannediyorum günaha girmiş olur. Zira İslâm’da aslolan halk içinde Hak’la beraber olma ve insanlığın hizmetine koşmaktır.”5)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 65.
2)
A.g.e. s. 65.
3)
A.g.e. s. 68.
4)
M. Fethullah Gülen, Ölümsüzlük İksiri, (Kırık Testi-7), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 179.
5)
M. Fethullah Gülen, Mefkûre Yolculuğu (Kırık Testi-13), İstanbul: Nil Yayınları, 2014, s. 192–193.
uzlet.txt · Son değiştirilme: 2024/05/05 13:27 Değiştiren: Editör