Kullanıcı Aletleri

Site Aletleri


cebanet

Cebânet

  • Korkaklık, pasiflik, fedakârlıktan uzak durma. Kuvve-i gadabiyenin tefrit (yetersiz) hâli.
  • Celâdet; yiğitlik, bahadırlık, atılganlık ve cesaretlilik demektir. Celâdetin zıddı ise, cebânet (korkaklık), zillet, miskinlik ve ürkekliktir.”1)
  • “Bizim tarihimiz, özellikle de îtilâ (yükselme) dönemlerimiz bu celâdet ve şecaat ruhunun en mümtaz kahramanlarıyla doludur. Milletimizin çok cesur, korkusuz ve fütursuz yiğitleri, cebânet ve meskenetin Müslümanlıkla bağdaşmadığını hemen her fırsatta göstermiş(tir).”2)
  • “Bazıları, gazap hissinin de bir yaratılış gayesi olduğunu bilemez ve normal insanları çok kızdıracak meseleler karşısında dahi öfke tavrı ortaya koyamazlar; dahası hiç korkulmayacak şeylerden dahi korkar, sürekli vehimlerle oturup kalkar ve değişik paranoyalarla hayatı yaşanmaz hâle getirirler; bunların hâlini ‘cebânet’ (korkaklık) kelimesi ifade eder. Fakat, bazı insanlar da vardır ki, onlar hiç yoktan yere küplere binerler, en önemsiz hadiseler karşısında dahi aşırı hiddet gösterirler ve bir anda saldırganlaşırlar; âkıbeti hiç düşünmeden, ölçüsüzce ve muhâkemesizce her işe girişir ve neticesi mutlak felaket olan tehlikelere bile pervâsızca atılırlar. Kuvve-i gadabiyenin bu ifrat hâline de ‘tehevvür’ (korkusuzluk ve saldırganlık) denir. Bu duygunun, adl ü istikamet üzere olanına ise, ‘şecaat’ adı verilir.”3)
  • Kuvve-i gadabiyenin ifrat hâline, âkıbeti düşünülmeden, sonucu hesaba katılmadan, ölçüsüzce ve muhâkemesizce altından kalkılmayacak işlere girişme ve âkıbeti mutlak felâket tehlikelere kendini salma mânâsında atılganlığa ‘tehevvür’; tefrit durumuna, korkulmayacak şeylerden dahi korkma, sürekli vehimlerle oturup kalkma ve değişik paranoyalarla hayatı yaşanmaz hâle getirme anlamındaki sapkınlığına ‘cebânet’; korkulacak şeyler karşısında tedbirli ve temkinli davranma ve esbabda kusur etmeden ciddî bir soğukkanlılık içinde, korkulacak hususları herhangi bir telâş ve endişeye kapılmadan savmaya çalışma anlamındaki yiğitçe duruşa da ‘şecaat’ demişlerdir ki ‘adalet’ denen şey de, işte bu üç faziletin imtizâcından hâsıl olan ve ‘sırât-ı müstakim’ unvanıyla da anılan dengeli olmanın mübeccel adıdır.”4)
  • “… her hakiki hasenât gibi cesâretin dahi menbaı imandır, ubûdiyettir. Her seyyiât gibi cebânetin dahi menbaı dalâlettir!”5)
  • “… kuvve-i gadabiyenin tefrit mertebesi cebânettir ki; korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat mertebesi tehevvürdür ki; ne maddî ve ne mânevî hiçbir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür. Vasat mertebesi ise şecaattir ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşrû olmayan şeylere karışmaz.”6)
  • “… kuvve-i gadabiye; hadd-i istikâmet olan şecaati takip etmezse, ifratla çok zararlı ve zulümlü tehevvüre ve tecebbüre ve tefritle çok zilletli ve elemli cebânet ve korkaklığa düşer. İstikâmeti kaybetmesinin, hatasının cezası olarak dâimî, vicdanî bir azabı çeker.”7)

Ayrıca Bakınız

Dipnotlar

1)
M. Fethullah Gülen, İkindi Yağmurları (Kırık Testi-5), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 358.
2)
A.g.e. s. 359.
3)
M. Fethullah Gülen, Vuslat Muştusu, (Kırık Testi-8), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 56.
4)
M. Fethullah Gülen, Kendi Dünyamıza Doğru (Ruhumuzun Heykelini Dikerken-2), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 219–220.
5)
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 18.
6)
Bediüzzaman Said Nursî, İşârâtü’l-İ’câz, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 21.
7)
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 603.
cebanet.txt · Son değiştirilme: 2024/03/11 11:34 Değiştiren: Editör