heyman
İçindekiler
Heyman
- “Heyman içtikçe daha bir yanan ve bir türlü suya kanmayan mânâlarına geldiği gibi, aşk yüzünden deli ve kara sevdalı anlamlarına da gelir. Tasavvuf erbabına göre heyman, âşık u sâlikin, yol esnasında kalbini saran sürpriz tecellî ve ilâhî mevhibelerle, taaccüp, istihsan ve ruhanî zevklere dalıp kendinden geçmesi ve iradesine hâkim olamaması demektir. Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet-i Sahiha’da heymanla alâkalı açık bir beyan olmadığından, çoğu ehl-i hakikat, ‘dehşet’ gibi onu da makamlardan herhangi bir makam görme yerine bir hâl ve televvün şeklinde anlamışlardır.”1)
- “Heymanı da tıpkı dehşet gibi üç kategoride tahlil etmek mümkündür:
- 1. Yolculuğun ilk merhalelerinde, acz ü fakr, hisset ve değersizliğinin şuurunda olan sâlikin, kadrini, kıymetini çok aşkın ekstra lütuflara mazhar olunca, Hz. Eyyub gibi ‘Senin hiçbir lütfundan müstağni kalamam.’ deyip, ilâhî tecellîlere sinesini açtıkça açarak ‘Daha yok mu?’ mülâhazalarıyla köpürme mertebesidir ki, yoldakilerin ekserisinin, bu vadideki düşünce ve davranışlarını bu mertebeye ircâ etmek mümkündür.
- 2. Sâlikin, hâlihazırdaki hulûs ve istikbaldeki meziyetlerine avans mahiyetinde lütfedilen aşkın vâridât karşısında, yeni bir idrak, taze bir ruh ve gerilmiş bir irade ile, o esnada kapısı aralanan acaib ve garaibi derin bir temâşâ zevkiyle seyredip رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا ‘Rabbimiz, nurumuzu (ikmal ve) itmam buyur!’ (Tahrîm, 66/8) diyerek, ciddî bir azim ve tam bir metafizik gerilimle, elde edilen mazhariyetlerin ötesine hâhiş duyma ruh hâletidir ve ‘Parmağım aşkın balına / Bandıkça bandım bir su ver.’ (Gedâî) sözleri, bu seviye ile alâkalı söylenmiş güzel sözlerdendir.
- 3. Heymanü’l-fenâdır ki; sâlik, hâlî veya zevkî olarak kadem-nazar vahdetine ulaşır ve kâinatı fenâ ve zeval ufkundan müşâhedeye başlar.. derken her an değişik bir buudda ‘bekâ billah’ tecellîleriyle artık varlığı bütünüyle görmez olur ve ihsan mertebesinin bir vâridâtı olarak görüldüğünü tam hisseder ve görebileceği şevkiyle de coşar.”2)
- “Nasıl insanın, Kâbe’de, Arafat’ta, Müzdelife’de, Muvâcehe’de bulunması ya da Kadir Gecesi, cuma günü birlerin bin olduğu eşref saatlerini idrak etmesi Cenâb-ı Hak’tan gelecek olan vâridâtı yakalamak adına çok büyük bir ehemmiyet arz ediyorsa, aynen öyle de kalbin yumuşadığı, istiğrak, kalak, heyman gibi hâllerin yaşandığı anlar da Hak’tan gelecek tecellîleri avlama ve dergâh-ı ilâhîden talepte bulunma hesabına büyük bir önem taşır.”3)
- “… asıl olan, kimi zaman toplu çarpan dertli yüreklerle bir ney sesi gibi inleyip insanları mest etmek; kimi zaman da koro hâlinde gür bir sesle insanlara hak ve hakikati duyurmak, onlara Kalbin Zümrüt Tepeleri’ndeki ifadesiyle, hayret, kalak ve heyman yaşatmak ve böylece onları huzur-u kibriyaya ulaştırmaktır. Hedef ve maksat bu ise, böyle bir gayeyi kim gerçekleştirirse gerçekleştirsin, insan, kendisi yapmış gibi bundan memnuniyet duymalıdır.”4)
Ayrıca Bakınız
Dipnotlar
1)
M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 249–250.
2)
A.g.e. s. 250–251.
3)
M. Fethullah Gülen, Cemre Beklentisi (Kırık Testi-10), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 137.
4)
M. Fethullah Gülen, Buhranlı Günler ve Ümit Atlasımız (Kırık Testi-14), İstanbul: Nil Yayınları, 2015, s. 147.
heyman.txt · Son değiştirilme: 2024/07/03 12:00 Değiştiren: Editör